DR. CAN GÜRLESEL
Pandemi salgını sonrası ortaya çıkan koşullar Türkiye’ye yönelik talebi önemli ölçüde artırmaya başlamış bulunuyor. Bu artan talep, Türkiye’nin ihracatına her ay daha kuvvetli yansıyor. Türkiye yılın ilk 9 ayında bu potansiyeli önemli ölçüde değerlendirmeye başladı. 2021 yılında ihracatımız 210 milyar dolar seviyesini de aşacak. 2021 yılındaki gelişmeler gösteriyor ki, Türkiye’nin ihracatı için önemli potansiyel yaratan yeni eğilimler giderek de kalıcı hale geliyor. Bunun işaretleri özellikle Avrupalı alıcıların 2022 yılı hazırlıklarında ve buna yönelik temaslarında görülüyor.
1 - 2005 EĞİLİMİ TERSİNE DÖNÜYOR
Türkiye, 2005 yılında başlayan dünya ticaretindeki serbestleşme ile Asya ve Çin’e kayan üretim ve tedarik zincirlerinden en olumsuz etkilenen ülkelerden biri oldu. Asya ve Çin’in ucuz üretim ve tedarik olanakları ile ortaya çıkan bu etki, 2020 yılına kadar sürdü. Ancak 15 yılın ardından tedarikte Asya ve Çin’e yüksek ölçüde bağımlı hale gelen pazarlar ve alıcılar, pandemi sonrasında tedarik güvenliği için keskin bir dönüş içine girdi. Pazarlar ve alıcılar alternatif tedarikçiler ile tedariklerini daha güvenli ve dengeli hale getirmeye başladı. Sürdürülebilirlik ile gelen yakından tedarik eğilimi de bu süreci hızlandırıyor.
2 - TÜRKİYE’YE ARTAN TEDARİK TALEBİ
Türkiye, böylece 15 yılın ardından yeniden en çok aranan tedarikçi ülkelerden biri olma fırsatını yakaladı. Ülkelerden biridir; çünkü birçok ülke alternatif tedarikçi olarak küresel tedarik zincirlerinin yeniden yapılanması içinde yer almaya çalışıyor.
Bu konuda da çok önemli bir rekabet yaşanacak. Bu rekabette kazananların kim olacağının belirlenmesinde kamunun hedefleri ve destekleri de kilit rol oynayacak.
3 - TÜRKİYE YENİ DÖNEMDE KİLİT BİR TEDARİKÇİ OLABİLİR
2021’de yüksek ihracat artışı ile Türkiye kazananlardan biri olmaya yakın. Pandeminin hemen sonrasındaki telaş içinde Türkiye, özellikle Avrupa’ya yakınlık avantajını kullanarak ihracatını 40 milyar dolardan fazla artırmayı başardı. Ancak bundan sonraki yıllarda alıcıların telaşı da ortadan kalkacak ve ihracat için rekabet kızışacak. Bu çerçevede devreye girmesi beklenen kamu hedefleri ve destekleri konusunda yeni açıklanan 2022-2024 orta vadeli programı önemli bir yol göstericidir. Orta vadeli program, 2022’de ihracatta yüzde 9.4 artış ve 230.9 milyar dolar ihracat hedefi belirledi. 2023 ve 2024 yılları için ise yıllık artış oranları yüzde 4.8 ve yüzde 5.4 ile temkinli ve mütevazıdır. Program, bu hali ile ihracatın 2021 ve 2022 yıllarında yeni koşullardan yararlanacağını, 2023 ve 2024 yıllarında ise yeni koşulların etkisinin azalacağı varsayımını kullanmış gibi duruyor.
4 - İHRACAT ŞANSINI İYİ DEĞERLENDİRMELİYİZ
Türkiye, ortaya çıkan koşulların karşısında pro-aktif politikalar izleyebilirse yeni koşullardan artan oranda yararlanabilecek. Pazarlar ve alıcıların ihtiyaçlarını her yönü ile karşılayan, özellikle sürdürülebilirlik ile uyum sağlamış bir üretim ve ihracat yapan Türkiye, 2021 ve 2022 yıllarını hazırlık yılları olarak geçip 2023 ve 2024 yıllarında çok daha yüksek ihracata ulaşabilecek. Bu çerçevede orta vadeli programda ihracatın desteklenmesine yönelik başlıklar, ihracatçının ihtiyaçlarını karşılamaktan uzak kalmış gibi görünüyor.
5 - İHRACATA DESTEKLER YENİ KOŞULLARI VE İHTİYAÇLARI GÖZETMELİ
İhracatçının yeni küresel koşullardan uzun yıllar ve kalıcı olarak yararlanabilmesi için öncelikle hızla yeni üretim kapasiteleri oluşturulması gerekiyor. Mevcut bölgesel yatırım teşvikleri, yeni kapasiteler yaratılması konusunda artık güncelliğini kaybetmiş gibidir. Türkiye’nin neresinde olursa olsun bir an evvel yeni kapasite yatırımları desteklenmeli. Yine ihracatta avantaj sağlayacak sürdürülebilirlik uyum yatırımları da daha geniş kapsamlı ve bölge farkı gözetmeden desteklenmeli. Dijital alt yapıların oluşturulmasına yönelik yatırımlar da yeterince desteklenmiyor. Kalkınma planında Eximbank’ın sermayesinin 10 milyar TL artırılması hedefi bir an önce hayata geçirilmeli. Alacak sigortaları daha etkin kullanılmalı. Çok yüksek yenilenebilir enerji fiyat tarifeleri gözden geçirilmeli. Uzak pazarlar için navlun destekleri ve lojistik merkezler hızla hayata geçirilmeli.
Ve en önemlisi, Türk Lirası’nda istikrar sağlanmalı ve enflasyon düşürülerek rekabeti engelleyen maliyet artışları en aza indirilmeli.
SON SÖZ
Türkiye, ihracatta ve dış ticaret fazlası verebilme konusunda yakaladığı tarihi fırsatı iyi değerlendirmeli.
24 Eylül 2021 Cuma