istanbul-ticaret-gazetesi
istanbul-ticaret-gazetesi
Giriş: 04.07.2025 - 09:00
Güncelleme: 04.07.2025 - 09:00
CAN GÜRLESEL

CAN GÜRLESEL

2020 yılında yaşanan salgın sonrası küresel dengelerin yeniden belirlenmesi ihtiyacı daha belirgin hale gelmişti. Hemen tüm sanayi ürünlerinde Çin ve Asya ülkelerine olan yüksek bağımlılığın taşıdığı riskler Batı ülkelerinde yaşanarak öğrenilmişti. 2022 yılı başında Rusya’nın Ukrayna’yı işgali ile başlayan savaş ise doğu blokunun dağılması ardından Batı ile Rusya arasında yaşanan en sert kırılmaya neden oldu. Bu jeopolitik kırılma ardından Batı, Rusya’ya yaptırımlar uygulamaya başlarken, Rusya da Çin gibi diğer ülkeler ile iş birliğini artırma sürecine girdi.


Teknoloji savaşları ise öncelikle ABD ve Çin arasında gerilime ve kopmaya neden oldu. 2024 kasım ayında yapılan ABD seçimlerini kazanan Trump ve yönetimi ise uluslararası ticarette bilinen tüm kuralları yok sayarak ithalatta gümrük tarifeleri ilan etti ve bunları ülkeler ile müzakere etmeye başladı. İsrail-İran 12 gün savaşı da jeopolitik gerginliklerde her türlü riskin varlığını tekrar hatırlattı.  Tüm bu gelişmeler küresel ticareti yeniden şekillendirirken, Türkiye’nin mevcut ve potansiyel ihracat pazarlarında da etkili olmaktadır. Gelişmeleri Türkiye’ye etkileri açısından daha yakından değerlendirelim;  


Rusya-Ukrayna savaşı ile Türkiye’nin bu pazarlara dönük ihracatı olumsuz etkilenmişti. Türkiye iki ülke arasında ateşkes ve barış görüşmeleri için ev sahibi rolü de üstlenerek savaşın sona ermesi için yoğun çaba sarfetmektedir. Ancak her iki ülkenin ateşkes ve barış şartları birbirinden çok uzaktır. Rusya, Ukrayna’da yeni alanları işgal ederken özellikle stratejik madenlerin olduğu alanlara öncelik vermeye başlamıştır. Rusya işgal ettiği Ukrayna topraklarından hiçbir koşulda geri çekilmeyeceğini açıklamaktadır. Ukrayna ise Rusya’nın işgal ettiği tüm topraklarından (Kırım dahil) çekilmesini şart koşmaktadır. Bu şartlar altında iki ülke arasında kalıcı bir ateşkes ve barış görüşmelerine geçilmesi olasılığı çok düşük görünmektedir. 


Avrupa Birliği, Ukrayna’ya kayıtsız desteğe devam ederken, ABD Ukrayna’nın birçok alanda (toprakları dahil) ödün vermesini istemektedir. Diğer yandan Rusya-Ukrayna savaşı ile ortaya çıkan jeopolitik kırılma Avrupa’da savuma ve güvenlik alanında yepyeni bir dönemin başlamasına neden olmuştur. AB savunma harcamalarının arttırılması ve Birliğin savunma sanayisinin geliştirilmesi konusunda anlaşmaya varmıştır. “ReArm” adlı strateji çerçevesinde savunma kapasitesi her alanda geliştirilecektir. Diğer yandan ABD’nin talebi olarak NATO üyesi ülkeler de savunma harcamalarını milli gelirin yüzde 5’ine kadar çıkarmayı kabul etmiştir. İspanya gibi şerh koyan ülkelere rağmen NATO üyelerinde savunma harcamaları önemli ölçüde artacaktır. Avrupalı üyeler savunma harcamalarında Birliğin savunma sanayisinden tedarike ağırlık verecektir. Türkiye de AB’nin silahlanma ve savunma sanayinin geliştirilmesinde önemli bir tedarikçi ve hatta ortak olabilecektir.  


Suriye’de rejim değişikliği ardından Batılı ülkeler yeni yönetime destek vermeye başlamıştır. Yeni yönetim Rusya ve İran ile mesafelidir ve bu nedenle Batı tarafından destek görmektedir. Suriye’de siyasi bütünlüğün korunması halinde mevcut yönetim Batı ve Türkiye’nin desteği ile yeniden imar sürecine başlayacaktır. Suriye, Türkiye için çok önemli bir ticaret pazarı olacaktır. 


İsrail-İran 12 gün savaşı ile İsrail ve ABD İran’ın tehdit olarak gördükleri nükleer programına önemli hasar verdiklerini düşünmektedir. İran ile yeniden nükleer müzakerelerin başlaması olasıdır. İran ile varılacak bir nükleer anlaşma İran’dan geldiği iddia edilen tehdidi kontrol edilebilir hale getirecektir. Böyle bir anlaşma Orta Doğu ve körfez bölgesindeki tansiyonu azaltarak yatırımların ve ticaretin yeniden hareketlenmesini sağlayacaktır. Anlaşma olmaması ve İran’ın uranyum zenginleştirmeye yeniden başlaması halinde gerginlik ve yeni çatışma riski artacaktır.  


Yılın ilk yarısında jeopolitik alanda çok önemli gelişmeler yaşanırken ticaret alanında da ABD’nin uluslararası ticaret kurallarını hiçe sayan gümrük tarifeleri küresel dengeleri yeniden şekillendirecek bir diğer önemli unsur olmaktadır. ABD yönetimi 2 Nisan tarihinde gümrük tariflerini açıkladıktan sonra tarifleri askıya almış ve ülkeler ile müzakerelere başlamıştır. Şu ana kadar sadece İngiltere ile anlaşma imzalanmış, Çin ile de anlaşmaya varıldığı açıklanmıştır. Başta AB olmak üzere diğer çok sayıda ülke ile müzakereler sürmektedir. 


Çin haricindeki ülkeler için askı süresi 9 Temmuz tarihinde sona erecektir. ABD yönetimi sürecin uzatılacağı ve en geç 1 Eylül’de tüm ülkeler ile anlaşmaya varılabileceği işaretlerini vermektedir. Müzakerelerde anlaşmaların olmaması ve 2 Nisan tarihinde açıklanan yüksek tarifelerin hayata geçmesi halinde ise küresel ekonomide durgunluk, ticarette daralma ve enflasyonda artış kaçınılmaz olacaktır. Ancak ABD yeni yönetimi bundan sonrasında Çin ile büyük bir hegemonya mücadelesi verecektir ve bu nedenle ticaret müzakerelerinde müttefiklerini çok da kaybetmek istemeyecektir.  Yaz ayları müzakerelerin sonuçlanması açısından da sıcak geçecektir. 


Küresel dengelerin yeniden belirlendiği süreçte Türkiye için fırsatlar muhtemelen risklerden daha fazla olacaktır. Ancak dengelerin yeniden belirlenmesi zaman alacaktır ve yeni kırılmalar yaşanabilecektir. Bu nedenle Türkiye diplomasi alanında bölgesel ve uluslararası risklerin azaltılması konusundaki girişimlerini sürdürmelidir.