Giriş: 26.09.2025 - 08:47
Güncelleme: 26.09.2025 - 08:47
HÜSEYİN ÖZTÜRK

HÜSEYİN ÖZTÜRK

Bu yıl 22-28 Eylül tarihlerinde ‘38. Ahilik Haftası’ kutlandı. Kırşehir ilimiz başta olmak üzere diğer il ve ilçelerimizde çeşitli etkinlikler yapıldı.


Ticaret başta olmak üzere ahiliğin temeli, sosyal hayatın bütününde ahlak merkezlidir. Aileden ticarete kadar tüm insan ilişkilerini düzenleyen bir sistemdir. Bu manada Selçuklu ve Osmanlı ticari hayatını, ahilik kurumu ve şartları düzenlemiştir. Devletleri ayakta tutan ana unsurlardan biri ‘ordu’, biri ‘devlet yönetimi’, biri ‘eğitim-öğretim’, biri de olmazsa olmazı olan ‘ekonomisi’dir.


Selçuklu ve Osmanlı şehirlerinde bu dört unsur, şehrin kalbine yerleştirilmiş ve ahilik kurallarının uygulanması için her türlü zemin hazırlanmıştır. Selçuklu ve Osmanlı şehir hayatı; çarşılarda, toptan ve perakende hanlarında, arasta ve bedestenlerde ahilik kurallarıyla düzenlenmiştir. Ahilik sistemi yalnızca ticari ilişkiler sınırında kalmamış, toplumun genelinde bir ahenk, düzen ve ahlak nizamı olarak da tezahür etmiştir.


Ahilik; ekonomik yapıyı manevi terbiyeyle yoğurmanın ötesinde, toplumsal bir inşa hareketi olarak Selçuklu ve Osmanlı medeniyetinin işleyişinde de kontrol merkezi olmuştur.


Ahilik; köklerini Hoca Ahmet Yesevi’den yani Orta Asya’nın irfan geleneğinden alarak Anadolu’da Selçuklu ikliminde ekilmiş, Osmanlı’da neşvünema bulmuştur.


Horasan’dan, Hoy’dan ve Türkistan diyarlarından göç eden ilim ve hikmet taşıyıcıları, Anadolu’yu manevi bir iklimle bereketlendirmişlerdir.


Ahiliğin kurucusu sayılan Ahi Evran; ilmiyle, nasihatleriyle ve manevi önderliğiyle teşkilatın kurucu şahsiyeti olarak bütün bir Anadolu’da önce gönüllerin, sonra ticaretin işleyişine yön vermiştir.


Bu manada ahilik yalnızca üretimi ve ticareti kontrol eden bir kurum değil, aynı zamanda kişilerin manevi dünyasını disipline eden, toplumsal dayanışmayı sistemleştiren bir ahlak mektebi olarak da vazife görmüştür.


Her dükkân bir dergâh, her tezgâh bir mektep, her usta bir muallim konumunda olmuş, alın teri, gönül ve dil terbiyesiyle mayalanarak; maddi kazancı, manevi kemalâtla buluşturup, ortaya güvenilen ve inanılan insanlar ve çarşılar çıkmıştır. Bu zaviyeden baktığımızda nasıl çarşıların oluştuğuna dair yine ahilik sistemine müracaat edelim.


Ahilik kuralları gündelik hayatı koordine ederken; ticaretle birlikte, ahlaki ölçülerin ve toplumsal dayanışmanın harmanlandığı bir düzen tesis etmiş, sabahın erken saatlerinde kepenkler dualarla açılmış, günün bereketi besmeleyle başlamıştır.


O günlere dair şöyle izahlar yapılmaktadır:

“Terazinin kefesi yalnızca malı değil, aynı zamanda adaleti tartardı. Çırak, ustasının yanında mesleği öğrenirken; beraberinde edep, sabır, kanaat ve merhamet gibi insani değerlerle donanırdı.


Ahilik meclislerinde bilgi kadar hikmet de aktarılırdı; mesleki tecrübe, manevi olgunlukla beraber değerlendirilirdi. ‘Eline, beline, diline sahip ol’ ilkesi, mesleki ahlak ile toplumsal sorumluluğu aynı çizgide birleştiren temel düstur olarak öğretilirdi.


Ahilik kurallarının işleyişindeki iki merdiven basamağı çok önemlidir. Bu basamaklar tüm nizamı sağlar. Hangi iş ve meslek kolunda olursa olsun, hayatın bütününde ‘mesuliyet ve mensubiyet’ sahibi olma şartı aranmalıdır.


Ahilik teşkilatının özünde çift katmanlı bir disiplin daima korunmuş ve itaat edilmiştir. Bu iki katman, maddi ve manevi eğitimdir. Maddi kısmı; dürüst ticaret, helal kazanç, emeğin kutsiyeti ve üretimde kaliteyi temsil etmiştir.


Manevi yön ise kalbi arındırma, toplumsal dayanışma, aile ve komşuluk hukukunu gözeterek ahlaki bütünlüğü muhafaza etmektir.


Velhasıl ahilik sisteminde ehli tacirler, sadece mal alıp-satan değil; gönül yapan, paylaşmayı bilen, kazancı toplumsal faydaya dönüştüren birer şahsiyet modeli olarak temayüz etmişlerdir.”