Giriş: 03.06.2024 - 10:15
Güncelleme: 03.06.2024 - 10:15
HÜSEYİN ÖZTÜRK

HÜSEYİN ÖZTÜRK

Akıl kapısını şefkat donanımlı rızık anahtarıyla açanlar; “Akıl sahipleri için bir yerde oturup kalmak yoktur, insanoğlu dünyaya gelişinden vefatına kadar yolcudur” dedikten sonra; “Durgun sular bozulur, akan su ise temiz olur. Aslan ancak inini terk ederse avlanır” derler.

 

Evet, yayında duran okun hedefi yok demektir. Eğer güneş hareketsiz dursaydı, ne gündüzümüzün ne gecemizin ne de hayatımızın bir anlamı kalmazdı. Toprak altında durup çıkarılmadıkça topraktan farksız olan altın gibi!

 

Bu manada eğitim, bilim, sanat ve ticarette ilerlemek; tababetten hayvanata kadar şefkat beslemek ve sahiplenmekle mümkün. Devlet-i Aliye’nin tarihteki en uzun ömürlü devlet olmasının sebebi; eğitim, bilim, sanat ve ticarete emanet gözüyle bakmasındandır. 

Bunun nedeni de Osmanlı’nın kuruluşunda ve gelişmesinde büyük rol oynayan ahilik teşkilatıdır ve ahilerdir. Ticari medeniyetimizin temelini ahilik teşkilatı kurmuştur. Ahiliğin üretimden tüketime, insandan hayvanat ve tababete kadar olan kural ve uygulamaların gündeme getirilerek anlatılmasında büyük fayda var.

 

Örneğin, Osmanlı Devleti’nin kurucusu Orhan oğlu Osman Gazi’nin hükmünün sürdüğü ilk yerleşim yerlerinde ilk tayin ettiği iki görevliden birinin, çevre temizliği ve insanlarla hayvanlara zarar verebilecek çeşitli yiyecekleri denetleyen memurlar olmasıdır.

Meselâ evler ve dükkân çevrelerinin temizliği, etraftaki bağ, bahçe, yeşil alanlar ve başıboş hayvanlar, civardaki dükkân sahiplerine zimmetlenirmiş.

 

“Herkes evinin önünü temizlese mahalle temiz olur” sözü buradan neşet etmiş olsa gerektir. Ev ve dükkân önleri dışında görülen çöpler, sahipleri bulunursa o kişilere, bulunamazsa mahalleliye temizlettirilirmiş.

 

Söz buraya gelmişken, insan ve hayvan hakları ile çevre temizliği konusunda yabancı bir seyyahın şu tespitine yer verelim.

 

“Türkler insanlara ve hayvanlara karşı Avrupalılar’dan daha şefkatli. İstanbul esnafının gözünde müşteri misafir hükmündedir, evlerine gelene misafir gibi davranırlar. Binek ve yük hayvanlarına gösterdikleri ilgi takdire şayandır. Sadece bu tür hayvanlara itibar etmezler. Kediler için Üsküdar’da bir hastane var ve orada yardımcı olurlar. Yine Üsküdar sahildeki camide kuş evleri yapmışlardır. Ayrıca Bayezid Cami’nin avlusunda güvercinler için tedavi amaçlı bakım evi var.”

 

Ahiliğin tavsiyesiyle söze yol verelim:

 

“Kim ki, rızkını ararken şefkatli hareket ederse; kardeşine, eşine, dostuna, ahbabına, komşusuna, tanıdığı veya tanımadığı insanlara merhametle yaklaşıp, paylaşır ve dayanışma içerisinde ihtiyacını giderirse, bilmelidir ki kendisinin de ihtiyacı mutlaka giderilecektir.”

 

Hepimizin malumu olduğu üzere, hayat denilen bu pazarın başlangıcı olduğu gibi sonu da var. İyi sona varmak için iyi başlangıç yapmalı. Başlangıçların birinci şartı da sevgiyi, hoşgörüyü, merhameti, muhabbeti aynı gönülde yoğurabilmektir.

 

Kısacası hayat pazarında alan değil, veren el kazançlı çıkar. Şefkat ve merhametin önünde pes etmeyen nefis yoktur. Yazıyı, medeniyetimizin ve kültürümüzün büyük şefkat, sevgi ve hoşgörü sultanı Yunus Emre ile hitama erdirelim:

 

*           *           *

 

Bir kez gönül yıktın ise

Bu kıldığın namaz değil

Yetmiş iki millet dahi

Elin yüzün yumaz değil

 

Bir gönlü yaptın ise

Er eteğin tuttun ise

Bir kez hayır ettin ise

Binde bir ise az değil

 

Yol odur ki doğru vara

Göz odur ki Hakkı göre

Er odur alçakta dura

Yüceden bakan göz değil

 

Erden sana nazar ola

İçin dışın pür nur ola

Beli kurtulmuştan ola

Şol kişi kim gammaz değil

 

Yunus bu sözleri çatar

Sanki balı yağa katar

Halka matahların satar

Yükü gevherdir tuz değil.