Dr. Can Gürlesel
Covid-19 salgını sürecinde dünya ekonomisinde önemli gelişmeler yaşanmaya devam ediyor. Bunlardan biri de küresel enflasyon beklentileri. Küresel enflasyon beklentileri ile faiz oranlarının da artacağı beklentisi, gelişen ülke para birimlerini baskı altına almaya başladı. Bu baskıdan en çok da Türk lirası etkilenecek gibi görünüyor. Muhtemelen mayıs ayının geri kalanında ve özellikle haziran ayında Türk lirasının seyri önemli gündemde olacak.
1. Aşılama iyimser beklentiler yaratıyor
Covid-19 salgın sürecinde küresel ekonomiyi artık vaka sayıları değil, daha çok aşılamadaki gelişmeler etkiliyor. ABD, AB ve İngiltere’de aşılama hızlandı ve en geç haziran ayı sonunda ihtiyaç duyan nüfusa iki aşı yapılmış olacak. Aşılamadaki bu gelişmeler küresel ekonomiyi de olumlu etkiliyor. Gelişmiş ülkelerde giderek normalleşmeye yaklaşılması ile hem iyimser beklentiler güçleniyor hem de fiilen iktisadi faaliyetlerde büyüme hızlanıyor.
2. İktisadi faaliyetler ivme kazanıyor
Küresel sanayi PMI verileri uzun yılların en yüksek seviyelerine çıkmış bulunuyor. Yılın ikinci yarısında beklenen talep artışına hazırlık olarak adeta hummalı bir üretim ve ihracat seferberliği yaşanıyor. Üretim ve ihracat artışı kullanılan tüm girdi fiyatlarını da yukarı itiyor. Yine talepteki canlanma ile nihai ürün fiyatları da yükseliyor. Böylece uzun yıllar sonra gelişmiş ülkelerde enflasyon yüzde 2.0’lerin üzerine doğru yol alıyor.
3. Gelişmiş ülkelerde enflasyon artıyor
Küresel enflasyondaki artış eğilimi birçok yönü ile dünya ekonomisini etkileyecek. Öncelikle hammadde, ara malı ve girdi talebindeki artış, bu ürünlerin fiyatlarında hızlı artışlara yol açmış bulunuyor. Muhtemelen cevher, mineral, metal ve gıda fiyatları ile kimyasal girdi ve endüstriyel hammadde fiyatları, yılın ikinci yarısında yüksek kalmaya devam edecek. Bu ürünlerde fiyat düşüşü beklentileri yılın ikinci yarısında beklenen talep artışı dikkate alındığında çok olası gözükmüyor.
Küresel enflasyon talep artışı sonucu tüketici fiyatlarında da hissedilmeye başlandı. Muhtemelen yılın ikinci yarısında gelişmiş ülkelerde tüketici enflasyonları orta vadeli hedef olan yüzde 2.0’nin de üstüne çıkacak. Enflasyondaki artışı hemen herkes tahmin etmekle birlikte görüş ayrılığı enflasyonun kalıcı olup olmayacağı üzerine yoğunlaşıyor.
4. Enflasyona bağlı olarak para politikaları yön bulacak
Enflasyonun kalıcı olup olmaması merkez bankalarının para politikalarını da belirleyecek. ABD, AB, İngiltere ve Japonya merkez bankaları halen genişletici para politikalarını yüksek tahvil alımları ve düşük faizlerle sürdürüyor. Merkez bankaları enflasyon artışını şimdilik geçici olarak beklemiyor ve bu nedenle para politikalarında keskin bir değişim düşünmüyorlar. Buna rağmen merkez bankalarından genişletici para politikalarından çıkış stratejilerini açıklama beklentileri de artıyor. Nitekim buna yönelik ilk işareti Avrupa Merkez Bankası verdi. Fed ve Avrupa Merkez Bankası, haziran veya temmuz aylarında çıkış stratejilerini değerlendirmeye başlayacaklar. Yılın ikinci yarısında başta ABD 10 yıllık tahvil faizlerinde olmak üzere daha yüksek faiz oranları görülecek. Dolar ve Euro tahvil faizlerindeki artışlar küresel sermayenin gelişmiş ülkelere kaymasına neden olacak.
5. Küresel enflasyon ve faizlerde artışlar Türk lirasını etkileyecek
Gelişen ülkeler ve Türkiye, bu gelişmelerden olumsuz etkilenecek. Nitekim IMF başkanı da küresel faiz oranlarındaki artışın etkilerine karşı gelişen ülkelerin hazırlıklı olması uyarısını yaptı. Cari açığı yüksek olan, yüksek dış borçları bulunan ve dış finansman ihtiyacı yüksek ülkeler küresel faiz artışlarından daha olumsuz etkilenecek.
Son söz: Türkiye, CovId-19 salgını nedeniyle uygulanan genişletici politikalardan çıkış ile oluşacak olumsuz etkilere hazırlıklı olmalı.
28 Mayıs 2021 Cuma