Hüseyin Öztürk
Sana dün bir tepeden baktım aziz İstanbul!
Görmedim gezmediğim, sevmediğim hiçbir yer,
Ömrüm oldukça, gönül tahtıma keyfince kurul!
Sade bir semtini sevmek bile bir ömre değer.
Nice revnaklı şehirler görünür dünyada,
Lakin efsunlu güzellikleri sensin yaratan,
Yaşamamıştır derim, en hoş ve uzun rüyada
Sende çok yıl yaşayan, sende ölen, sende yatan.
Yahya Kemal
***
İstanbul’u İstanbul dışında yaşayanların özlemeleri gayet doğaldır. Yalnız İstanbul’da yaşayıp da İstanbul’un özlendiğini hep birlikte yaşıyoruz.
Birkaç ay öncesine kadar insan ve araç trafiği sebebiyle adeta ambulans hızıyla yaşadığımız ve pek çok güzelliğini kaçırdığımız şehrin sıradan sokaklarını bile özledik.
Yerli ve yabancı edebiyatçıların, iş adamlarının, sanatçıların, insan ile münasebeti olan her meslekten her insanın hayran olduğu, bir saat bile olsa uğramak istediği İstanbul, belki de dünyada nadir özlenen şehirlerdendir.
Meğer ne aziz bir şehirmiş. Dünya şehirleri içerisinde elbet bir benzeri yok ama İstanbul gibi meşhur olan şehirlere ‘yıldız şehirler’ denilir.
Bu manada her medeniyetin bir veya birkaç yıldız şehri vardır. Bunlar tarihin muhtelif devirlerinde ve talihin cilvelerine göre bazen parlak ve cazibeli, bazen sönük ve donuk olabilirler ama yine de yıldız şehirlerdir.
İstanbul 8.500 yıllık tarihi içerisinde ve yıldız olma özelliğini asla kaybetmemiş, 29 Mayıs 1453 tarihinden itibaren, yeni bir çağın açılmasıyla tüm dünyanın yıldız şehri olma şerefini hep sürdürmüştür.
Napolyon’un ünlü sözünü hepimiz biliriz. Bir kez daha hatırlatalım: “Dünya bir ülke olsaydı, başkenti İstanbul olurdu.”
İstanbul Ticaret Odası’nın üyeleri, Oda’nın düzenlediği fuarlara katılırlar. Benim de iştirak ettiğim fuarlarda en çok gözlemlenen husus şu olmuştur: Fuara gelen o ülke insanları, İstanbullu firmaların standlarına uğrarken, mutlaka tebessüm ederek gelir ve hiçbir ihtiyaçları yoksa bile görevlilerle konuşmaktan zevk duyar, İstanbul’un vazgeçilmezliğinden ve özlendiğinden söz ederlerdi.
Başkalarının özlemlerinden söz ederken, kendi adıma da şunu söylemeliyim: Hayat normale döndüğünde artık İstanbul’un hiçbir caddesinde, sokağında yere bakarak değil, İstanbul’u seyrederek yürümek istiyorum.
Çünkü insanın kendisini huzurlu ve güvende hissetmesi için sahip olduğu medeniyet değerlerini paylaşan bir şehirde yaşaması icap ediyormuş. Covid-19 bunu anlattı bize.
Tabii bu olgu sadece maddi değil, fizyolojik şartlardan tamamen bağımsız, manevi boyutu olan da bir husustur. İstanbul maddi ve manevi bakımdan da yıldız şehirlerdendir.
***
Burada sözü yine Yahya Kemal’in ‘Hayal Şehir’ şiiriyle noktalayalım:
Git bu mevsimde, gurub vakti, Cihangir’den bak!
Bir zaman kendini karşındaki rüyaya bırak!
Başkadır çünkü bu akşam bütün akşamlardan;
Güneşin vehmi saraylar yaratır camlardan;
O ilah isteyip eğlence hayalhanesine,
Çevirir camları birden peri kâşânesine.
Som ateşten bu saraylarla bütün karşı yaka
Benzer üç bin sene evvelki mutantan şarka.
Mestolup içtiği altın şarabın zevkinden
Elde bir kırmızı kâseyle ufuktan çekilen
Nice yüz bin senedir şarkın ışık mimarı
Böyle mamur eder ettikçe hayal Üsküdar’ı.
O ilahın bütün ilhamı fakat anidir;
Bu ateşten yaratılmış yapılar fanidir;
Kaybolur hepsi de bir anda kararmakla batı.
Az sürer gerçi fakir Üsküdar’ın saltanatı;
Esef etmez güneşin şimdi neler yıktığına;
Serviler şehri dalar kendi iç aydınlığına,
Ezeli mağfiretin böyle bir ikliminde
Altının göz boyamaz kalbi kadar halisi de.
Halkının hilkati her semtini bir cennet eden
Karşı sahilde karanlıkta kalan her tepeden,
Gece birçok fukara evlerinin lambaları
En sahih aynadan aksettiriyor Üsküdar’ı.
15 Mayıs 2020 Cuma