HÜSEYİN ÖZTÜRK
Yunus Emre’nin adını duyup da tebessüm etmeyen insan var mıdır bilmiyorum. Hocası Tabduk Emre’nin ifadesiyle “Bizim Yunus”, sözleriyle kıtaları aşmış büyük bir insan doktorudur. Yunus’un her sözü insana şifadır.
Bizim Yunus’a insan doktoru dedik madem, söze onun iş hayatından, çarşıya, pazara, sokağa, mahalleye ve evlerimize kadar uygulamamız gereken mısralarıyla başlayalım.
“Cümleler doğrudur sen doğruysan,
Bulunmaz doğruluk sen eğriysen
Gitme ayrı yola sen bigânesin,
Senin dirliğine sen bahanesin.”
Malum 2001 yılı, Cumhurbaşkanlığı tarafından “Yunus Emre ve Türkçe Yılı” ilan edildi. Türkçemizin konuşulduğu coğrafyalarda Yunus Emre bilinir ve şiirleri okunur. Yunus Emre, Osmanlı Devleti’nin kuruluşundaki büyük bilgelerdendir.
1071 Malazgirt Zaferi’yle ecdadımızın bu topraklarda inşa ettiği camiler, medreseler, kütüphaneler, çeşmeler, köprüler, çarşılar, hanlar, kervansaraylar, Anadolu’ya kimlik kazandırırken, Yunus, Ahmet Yesevi, Hacı Bektaş, Mevlana, Ahi Evran ve Türkistan’dan Anadolu’ya gelen bilgeler, ‘önce insan’ diyerek topraklarımızı vatan edinmişlerdir.
***
Devlet-i Aliye’nin kurucularından Şeyh Edebalı’nın, Osman Gazi’ye ilk vasiyeti; “İnsanı Yaşat ki Devlet Yaşasın” öğüdüdür. Bu nasihat; Yunus’tan, Ahi Evran’dan, Mevlana’dan, Hacı Bektaş’tan beslenen bir kültürün ve inancın neticesidir.
Anadolu’nun vatan edilmesi için yapılan fetihleri gazilerimiz gerçekleştirip, topraklarımıza vatan mührünü vururken, toplum düzenini de ilim, irfan ve hikmet ehli bilgilerimiz, gönüller kazanarak sağlamışlardır. Ahilik kurumu, başta gelenidir.
Bizim toplumumuzda hemen hepimizin aradığı şahıs profili, ‘insan-ı kâmil’ karakterli kimselerdir. Böyle mizaçlı insanlara hepimizin ihtiyacı vardır ve bu özlemimizi her fırsatta dile getiririz. Bakalım “Bizim Yunus” 700 yıl önce ne demiş:
“Ben gelmedim dava için benim işim sevi için
Dostun evi gönüllerdir, gönüller yapmaya geldim.”
Gönlündeki ilim, ahlak ve sevgi deryasından talebelerine bol bol ikramda bulunan Tapduk Emre, Yunus Emre’yi bir insan-ı kâmil olarak yetiştirmiştir.
***
Bu arada Tabduk Emre’nin nerede olduğunu merak edenler olursa diye o konuda da bilgi aktaralım. Tabduk Emre’nin Türbesi, Ankara’nın Nallıhan ilçesiyle Beypazarı arasındaki Emrem Sultan Köyü’ndedir. Emrem Sultan Köyü, Nallıhan’a 20, Beypazarı’na 60 km’dir.
Yunus Emre, Tabduk Emre’nin Ocağında 40 yıl piştikten sonra ebediyeti kazanma, rızaya erme, teslimiyete varma, hayata ve mahlûkata aşk nazarıyla bakmanın mihmandarı olmuştur.
“Allah güzeldir, güzelliği sever” hadisine mütenasip şekilde Âşık Yunus da, İslam’da tecelli eden bütün güzellikleri aşk imbiğinden geçirerek; şiirlere, ilahilere, kelimelere dökmüştür. Yunus’un dili elbet Türkçedir.
Buraya kadar sözü uzattık ama “Bizim Yunus” hakkında bilgi vermeyi de ihmal etmemeli. Yunus Emre hakkında, Eskişehir Valiliği ve Türk Dünyası Vakfı tarafından hazırlanan Yunus’a ait “Nasihatler Kitabında” şöyle denilmektedir.
“Bayezid Devlet Kütüphanesindeki bir yazmada, Adnan Erzi’nin tespitlerine göre “Vefat-ı Yunus Emre: Müddet-i ömr 82, sene 720” yazar. Bu belgeye göre Yunus, 1240-41 yılında doğmuş ve 82 yıl yaşamıştır.
Hicri tarihten gelen iki artık yılı çıkarırsak, Yunus’un 1320-21 yılında vefat ettiği ileri sürülebilir. Belgedeki tarih aralığının Yunus’un hayat seyriyle örtüşmesi, doğruluğunu kuvvetlendirmektedir.
Meraklısına not: Yunus Emre’nin birkaç yerde kabrinin olduğu söylenmektedir. En kuvvetli delil, Eskişehir’in Sivrihisar ilçesinde olduğu yönündedir.
Sözü Bizim Yunus’a bırakalım:
“Ömür geçti, yazık ki, geç uyandım,
Bu dünya bana baki kalır sandım.”
30 Nisan 2021 Cuma