“Kanaat etmekten hiç kimse ölmedi, hırs ve tamah ile de hiç kimse hükümdar ya da Sultan olmadı” Hz. Mevlana Esasında bu haftaki mevzunun özeti, Mevlana hazretlerinin ifadesinde yerini buldu, lakin yine de büyüklerin ifadesiyle, “İnsanoğlu muamma” denildiği için “alışveriş, kazanç ve vicdan dengesi” üzerine söze yol verelim.
Ticaretten umulan kazanç ve vicdan ikilisi, şimdi artık müzelerde sergilenen kulplu terazilerin gözleri gibidir. O gözlerin birinde “kazanç”, diğerinde “vicdan” vardır.
Bütün mesele, kazanç ve vicdan kefelerini bir dengede tutabilmektir. Kefelerin dengesinin bozulması her şeyin bozulduğunun işaretidir. Bu sebeple yine eskiler derler ki:
“Milletleri koruyan, insanları bir arada tutan, ailelerin devamlılığını sağlayan unsur, ‘ahlaktır’. Ahlakın olmadığı yerde, ‘insan israfıyla’ birlikte pek çok zarar meydana gelir”.
İnsan olmamız hasebiyle nerede olursak olalım, hangi işi yaparsak yapalım, ekonomik olarak işlerimiz ne kadar az veya çok olursa olsun, içinde bulunduğumuz her anın sorumluluğu üzerimizden asla çekilip gitmez, başkaları da sorumluluğumuzu yüklenmez.
* * *
Kişinin kâtibi, beş duyu organıyla birlikte vicdanıdır. Medeniyetimizin havzası içerisinde “vicdan ahlakı” diye bir kavram vardır. Bu kavram zayıfladığında ticari hayatımız başta olmak üzere hemen her alanda çözülmeler, çaresizlikler meydana gelir ve bu durum doğal olarak işyerlerimizden ailelerimize kadar sirayet eder.
Kimsenin haberdar olmadığı açık veya gizli saklı işlerin bütününde hakkaniyetli davranılması, insaf ve vicdan donanımlı ahlaki değerlere sahip çıkılması, aklıselim sahibi herkesin arzusu ve beklentisidir. Ve esasında bu daimi yapılması gereken bir ödevdir.
Ahilik kurumunun bize öğrettiği temel değerler çerçevesinde “olmazsa olmaz” diye her işin başında “ahlak” kavramının zikredilmesi ve uyulmasının istenmesi, toplumumuzun birlik ve beraberliğinin harcı ve mayasıdır.
Vicdanını cüzdanına bekçi yapan ticaret erbapları, kazançlarının az ya da çokluğuna bakmaz. Ne kadar doğru ve dürüst iş yapabildiğine bakarak mutlu olurlar. Tabi bu hal, hırs ve tamah sahipleri için geçerli değildir. Hırsın ve tamahın olduğu yerde adalet ummak, samanlıkta iğne aramak demektir.
* * *
Ticaretin bir başka ana temel direklerinden üçünü hatırlamak ve hatırlatmakta fayda vardır. Aile ve iş hayatımızın her noktasında önemli pusulamız ve yol haritamızın birincisi; “Adalet” ikincisi; “doğruluk”, üçüncüsü; “dürüstlük” olarak bilinir.
Malum olduğu üzere “Adalet”; terazinin kulpunu tutan vicdandır. “Dürüstlük”; şahısların kendilerine olan saygısının tapusudur. “Doğruluk” üzerine ise İstiklal Marşı Şairimiz Mehmet Akif’ten cevap verelim: “Sözüm odun gibi olsun, hakikat olsun tek”.
Yazının sonuna gelirken “alışverişte kazanç ve vicdan” dengesine dair kendimize sorular sormalıyız:
“Rızkımı kazandığım işimi; adaletli, doğru ve dürüstçe yapıyor muyum?” “Bu yaptığım işlerden zarar görenler veya görecek olanlar var mıdır?”
Yeri geldi Mahatma Gandi’nin bir sözü aklıma düştü: Gandi diyor ki;
-“Her akşam uykuya geçmeden önce kendi kendime sorardım. ‘Bugün kimseye bir haksızlık ettim mi veya bir zararım dokundu mu’ der, ertesi gün o kimselerden özür dilemek isterdim”.
* * *
Velhasıl; “emek ve ekmek” kavramı, hayatın özüdür ve vicdanın hâkim olması beklenir. Sanırım ekmek parasını kazanmak için ister alanlardan ister satanlardan olalım, elbette ekmeğimize ve emeğimize zarar vermek istemeyiz.
O vakit tüm işlerimizde “vicdan hâkimine” uymalı ve insanımızın haz ve hız çağının tsunamisine düşmemesine, sadece tüketen bir canlıya dönüşmemesine mani olmalıyız.
21 Ağustos 2023 Pazartesi