Reel getiri; yapılan herhangi bir yatırımdan elde edilen ya da elde edilmesi beklenen getirinin, beklenen ya da gerçekleşen enflasyondan arındırılmış halidir. Yani getiriden enflasyon oranını çıkardığımızda reel getiriye ulaşmış oluruz.
Reel faizin bir yönü kazançtır, yani tasarrufların enflasyona göre korunup korunmadığını bize gösterir. Reel getiri ne kadar yüksekse enflasyonun üzerindeki getirisi de o kadar artar. Reel getiri o kadar önemlidir ki, enflasyona göre koruma sağlamayan oranlar tasarruf sahibinin tasarrufunu başka alanlara kaydırmasına neden olur. Örneğin ev, araba, döviz ve altın gibi alanlara giden para daha çok tasarrufun enflasyondan korunmasını hedefler. Ancak bu şekilde hareket yatırıma gidecek kredilere kaynak oluşturan mevduatın zayıflamasına neden olur. Böylece birçok şirket ihtiyacı olan krediye ulaşamaz.
MALİYET ENFLASYONU
Reel faizin diğer bir yönü ise maliyettir. Yani ne kadar yüksek olursa krediler nedeniyle finansman maliyeti de o kadar artar. Artan maliyet ise ‘maliyet enflasyonu’na neden olur. Böylece yüksek reel faiz aynı zamanda enflasyonu beslemeye başlar.
Görüleceği üzere reel faizde denge sağlanamazsa ya maliyet artışları enflasyonu tetikler ya da yatırımlar için gerekli kaynağa ulaşamazken tasarruflar mülke giderek enflasyona neden olur.
19 Mart sürecinde enflasyon yüzde 38 seviyelerindeydi. Aynı zamanda TCMB politika faizi de yüzde 42.5 seviyelerindeydi. Yani reel faiz 4.5 puan idi. Son TCMB faiz kararıyla politika faizi yüzde 43 seviyesine indirilirken, enflasyon 35 seviyesindeydi. Yani reel faiz 8 puan. Neredeyse 19 Mart’taki faizin 2 katı. Bu durumda yüksek reel faiz sanayici tarafından daha da fazla hissediliyor.
POLİTİKA FAİZİ
Şimdi şu soruyu sorabiliriz. Politika faizi enflasyon verisine göre mi belirleniyor? Yoksa yabancı yatırımcı tatmin durumuna göre mi?
Enflasyondaki aşağı seyir, TCMB’nin faizleri hiç yükseltmemesini ve yükselttikten sonra ise bir önceki toplantıda faizleri indirmesi gerekliliğini bize gösterirken, son faiz yükseltme kararı yabancı döviz alımı nedeniyle gerçekleşirken, enflasyon düşerken bile faizlerin düşürülmemesi acaba tekrar yabancı yatırımcılar çıkarlar mı kaygısını bize gösteriyor.
Bir önceki toplantıda tarımda don olayları nedeniyle enflasyon kaygısı dile getirilirken, son toplantıda temmuz enflasyon verisinin yüksek gelebileceği kaygısı paylaşıldı. Peki, bir önceki beklenti gerçekleşmediği gibi bu beklenti de gerçekleşmezse aşırı faiz yükünün bedelini kim ödeyecek?
KARAR ZAMANI
Artık karar vermemiz lazım. Gerçekten enflasyonla mı mücadele ediyoruz? Ya da yabancı yatırımcının gelmesi ve de gitmemesi için ortam mı oluşturmaya çalışıyoruz.
Reel sektör enflasyona göre uygun kaynak bulamazsa yatırım yapamaz ve üretimi artıramaz. Bu durumda enflasyonla ürün arz yönüyle mücadele edemeyiz.
Peki, ya yabancı yatırımcı yine bir bahaneyle çıkma kararı verirse yine baz etkilerini mi konuşmaya başlayıp başa döneceğiz?