Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası (TCMB), Temmuz 2025 ayı finansal kesim dışındaki firmaların döviz varlık ve yükümlülükleri bültenini yayınladı. Bu sayede finansal kesim dışındaki firmalar, döviz varlığını ve borçlarını azaltıyor mu yoksa artırıyor mu sorularının cevaplarını rahatlıkla görebiliyoruz. Birkaç ay gecikmeli de olsa kesin ve güvenilir bir kaynak olması açısından son derece önemli.
Söz konusu bültene göre; haziran ayına göre finansal kesim dışındaki firmaların varlıklarında 3.796 milyon dolar artış olurken, yükümlülüklerinde yani borçlarındaki artış sadece 17 milyon dolar olmuştur. Böylece net döviz pozisyon açığı bir önceki aya göre 3.779 milyon dolar azalarak 182.629 milyon dolara gerilemiştir. Yükümlülüklerin detayında ise ilginç bir durum gözümüze çarpıyor. İthalat borçları artarken yurt dışından sağlanan kredilerde 1.020 milyon dolar azalma olması dikkat çekicidir. İthalat yapılan firmalar vade uzatarak ithalatçıya destek verirken, kredilerdeki azalma bir şekilde tolere edilmiş durumda.
KISA VADEDE KUR SIÇRAMALARINA HAZIRLIKLI
Finansal kesim dışındaki firmaların finansal sürdürülebilirlik açısından detaylı bir şekilde döviz pozisyonlarına baktığımızda şunları görüyoruz: Kısa vadeli varlıkları 137.759 milyon dolar iken, kısa vadeli yükümlülükleri sadece 131.106 milyon dolar olarak karşımıza çıkıyor. Kısa vadeli pozisyon fazlası 2.240 milyon dolar artarak 6.654 milyon dolara yükselmiştir.
Kısa vadeli yükümlülüklerin toplam yükümlülükler içerisindeki payı yüzde 37 olan finansal kesim dışındaki firmalar, burada uzun vadeli borçlanmaya gitmişlerdir. Kısa vadede ise döviz pozisyon fazlalığı nedeniyle herhangi bir risk almıyorlar.
Böylece şunu net olarak görebiliyoruz: Reel sektör, kısa vadede kur sıçramalarına karşı hazırlıklı. Uzun vadeli krediler ise gelecekteki üretim artışı ve cirolarla destekleneceği için uzun vadeli yükümlülüğün getireceği varlıklar bugünden varlıklar arasında bulunmadığından net döviz pozisyon açığı şeklinde görünüyor.
TEDARİKÇİLER İTHALATÇIMIZIN NOTUNU ÇOKTAN YÜKSELTMİŞ
Burada en önemli husus, reel sektörün kısa vadeli döviz likiditesi sıkıntısı yaşamayacak şekilde ayağını sağlam basması, yurt dışından kredi yerine tedarikçiden vadeli alarak kredi riskini tedarikçiye yıkmasıdır. Bunun yapılabilmesi için kredibilitenin yüksek olması ve sürdürülebilirlik konusunda tedarikçinin kafasında soru işaretinin olmaması gerekir.
Sonuç olarak her ne kadar rating kuruluşları bizi hâlâ yatırım yapılabilir seviyenin 3 kademe altında tutmaya çalışsalar da piyasa ve tedarikçiler, ithalatçımızın notunu çoktan yükseltmişler bile… Tebrikler Türkiye…