Giriş: 30.05.2025 - 09:00
Güncelleme: 30.05.2025 - 09:00
HİKMET BAYDAR

HİKMET BAYDAR

Dönem dönem TL’nin değerli olduğu ve bu nedenle ihracat yapmakta zorlanıldığı açıklamalarını duyarız. Bu açıklamaları dolar 2 TL iken de duyduk, 20 TL iken de duyduk, hatta 39 TL oldu, hâlâ duymaya devam ediyoruz.


Aslında kurlar iç piyasada maliyeti önemli oranda artıran ve enflasyonun da kalıcı olarak yerleşmesine neden olan ana etkendir. Kurlar yükseldiğinde, eski stok maliyetiyle üretim yapan firmalar ücretlerin de dolar bazında düşmesi nedeniyle rekabetçi olurlar ve güzel kârlar yazarlar. Bu yazılan kâr normal piyasa koşullarından da çok yüksektir. 


Ancak malzeme stoku biten firmalar yeni malzeme siparişi verdiklerinde yükselen kurun sebep olduğu maliyet enflasyonuyla tanışmaya başlarlar. Daha sonra bu malzemeyi ürüne çevirirken harcanan elektrik, doğalgaz ile hissetmeye devam ederler. Ürünü sevk ederken lojistik zamlarıyla da iyice hissetmiş olurlar. Henüz ücretlere zam gelmemiştir. O yüzden hâlâ kârlılık iyidir. 


MALİYET ARTIŞI

Girdi ve lojistik fiyatlarındaki artıştan sonra ücret dönemlerinde son bir gerçekle karşı karşıya kalırlar. O da ücretlerin artan enflasyona göre yeniden ayarlanması. Bu işlemden sonra yeni ve yüksek maliyet ile tamamen karşılaşılmış olunur.  


Kur yükselişinden sonra yukarıda belirttiğimiz sırayla artan maliyetlerle firmalar başa dönmüş olur ve tekrar kur yetersiz demeye başlarlar. Bu hikaye hep böyle tekrarlanır.


Şimdi size artan kurlarla beraber karşılaşılan asıl tehlikeleri de açıklayacağım:

1. Sermaye yetersizliği ve krediye ulaşamama: Bu tehlike özellikle enflasyona stoksuz yakalanan ve sipariş bazlı alım yapan firmalarda yaşanır. Firmalar aynı miktarda işi yapabilmek için ek kaynağa ihtiyaç duymaya başlarlar. İşte bu nedenle de kredi talep ederler. Ancak uygulanan sıkı para politikaları nedeniyle de bu pek kolay olamaz ve firmaların nakit dengesi bozulabilir.


2. Yükselen kurlarla beraber ithal girdi sağlamak için daha fazla TL bağlamak gerekir. O zaman da diğer ödemeler zorlanmaya başlar.


VERİMLİLİK VE ÜRETİM ÖLÇEĞİ

Küresel ticarette rekabetçi olamamamızın altında yatan en önemli sorun, aslında verimlilik ve üretim ölçeğiyle alakalıdır. Yani rakiplerden daha fazla üretemiyorsak, sabit maliyetlerin maliyetler içerisindeki payı rakiplere göre yüksek kaldığından fiyat tutturamayız. O yüzden kapasite, üretim verimliliği ana konudur. 


Kapasitesi yüksek olan firmalar ise sık sık farklı ürün için üretim bandını durdurursa, ciddi verimlilik kaybı yaşayacaklarından yine fiyat tutturamazlar. Dolayısıyla burada önceliklerimizi iyi ve doğru belirlememiz gerekir. 


Verimli, seri, rakiplerden daha fazla üretim yapamayan firmaların küresel rekabette yeri olamaz. Bunun için kaliteli ve kurumsal bir alt yapının olması şarttır. 


Kurlarla sağlanan avantaj çok kısa süreli olup, tüm toplumun kalıcı fakirleşmesiyle noktalanır.