HİKMET BAYDAR
Temel makroekonomik politikalarda batıyla tamamen zıt bir görüşe sahibiz. Arz kökenli olduğunu düşündüğümüz fiyat artışlarını üretimi artırarak durdurmaya çalışıyoruz. İşin arz tarafında tatlı rekabeti yakalayabilirsek başarılı olacağız. Batıda ise tam tersine arz yetersizliğine talebi azaltarak reaksiyon vermeye çalışan bir mantık var. Bu nedenle gerek ABD gerekse AB, sürekli faiz artırdıkları halde enflasyon artışını durduramadılar.
Enflasyonun arkasındaki ana sebep, arz aksamaları nedeniyle ürünlerin tüketiciye eski düzeninde ulaşamaması. Bu durumda talep, üretme sorunu yaşayan Çin’den üreten Türkiye’ye kayıyor, ihracat rekorları kırılırken bazen de rafta ürün bulamayacak kadar işin dibine gidiliyor. O zaman da fiyatlarda yukarı yönde kırılmaları yaşadık.
ÇİN NEDEN ÜRETEMİYOR?
Ana sebep sıfır pandemi politikası nedeniyle her an şehir bazında karantina ilan etmesi ve üretimi birden durdurmasıdır. O zaman arz zincirinde ciddi aksamalar oluyor ve teslim tarihleri zorunlu olarak uzatılıyor.
Şimdi Rusya-Ukrayna savaşı nedeniyle konulan yaptırımların etkisini görüyoruz. Özellikle AB, enerji darboğazı nedeniyle kışın üretemeyecek noktaya doğru gidiyor. O yüzden de Türkiye gibi üretim üssü olan ülkelere ihtiyacı her zamankinden daha fazla.
Çin’de yatırımları geçen yıla göre yüzde yüzün üzerinde arttığına göre, yatırımcıların ülkemize de gelme ihtimalini iyi hesaplamalıyız. Özellikle Yunanistan’la savaş çığırtkanlığı ve senaryolarının AB yatırımcısının ülkemize gelmekten vazgeçirme amacı taşıdığını unutmamalıyız. Her şeyin bir zamanı var diyip, İngilizler gibi gizlice politikalarımızı uygulamamız pekala mümkün.
Global ekonomilerde iç talep henüz baskı altına alınamadı. Eğer başarılabilirse de ciddi resesyona girecekleri görülüyor.
Bizde ise genel duruma baktığımızda üretimde, kapasite kullanımında, dış ticarette her şeyin yolunda olduğunu görüyoruz. Ancak gerek kur gerekse global emtia fiyat artışlarının yol açtığı hızlı enflasyon artışı gelir dağılımını ücretli aleyhine bozmuştu. Bu durum toplumsal barış için bir tehdit oluşturduğundan, ücret ayarlamaları en hızlı şekilde yapılarak bu yara sarılıyor.
İÇ PİYASADA TÜKETİM ARTTI
Bu durumda iç piyasaya hemen bakalım, alınan tedbirler etkisini göstermiş mi görelim.
TÜİK verilerine göre Ağustos 2022’de perakende satış hacmi sabit fiyatlarla (yani enflasyon etkisi kaldırılmış şekilde) yıllık bazda yüzde 9 artmış. Sabit fiyatlarla perakende satış hacmi (2015=100) 2022 yılı ağustos ayında bir önceki yılın aynı ayına göre gıda, içecek ve tütün satışlarında yüzde 11.5, gıda dışı satışlarda (otomotiv yakıtı hariç) yüzde 12.8 artmış, otomotiv yakıtı satışlarında ise yüzde 4.3 azalmış. Görüleceği üzere otomotiv yakıtı fiyatlarında aşırı yükselişe tüketim tepki vermiş ve yıllık bazda tüketim düşmüş. Bunun yanında diğer ürünlerde tüketim artışı iç piyasada durgunluk olmadığını bize açıkça gösteriyor. Bu durumda gelir dağılımı adaletine yönelik alınan tedbirlerin de başarıya ulaşmakta olduğunu görüyoruz.
Eğer sizin şirketiniz bu verilere uymuyorsa yapısal problemler taşıdığınızı ve ciddi anlamda yönetim organizasyonunda revizyona ihtiyaç duyduğunuzu söyleyebiliriz. Çünkü iç piyasada durgunluk rakamlarda görünmüyor.
14 Ekim 2022 Cuma