Daha önceki yazılarımızda kalkışmanın ekonomik etkilerinden ve bu olumsuz etkilerden korunmak için üzerimize düşen sorumluluklardan bahsettik. Bunun yanında terörizm ve etkileriyle global çalkantıları da masaya yatırdık. Konu ilginizi çekiyorsa lütfen http://www.itohaber.com/koseyazari/5/hikmet_baydar.html linkinde bulunan tüm eski yazılarımızı tekrar gözden geçirebilirsiniz.
Şimdi konumuz, ‘bundan sonra bizi neler bekliyor ve ne gibi tedbirler alacağız?’
Kalkışma, terörizm gibi olaylar hem ekonomik faaliyetleri duraksatır hem de canlılığı olumsuz etkiler. Bilindiği gibi AB başta olmak üzere global ekonomilerde en önemli sorun, ekonomik canlılığın bir türlü sağlanamamasıdır. Türkiye ise bu konuda ayrışmış durumdaydı. Öyle ki ülke, körfez ülkelerinin akınına uğramış ve körfez yatırımları önemli bir ivme kazanmıştı. Türkiye ve Türk Lirası da önemli bir güvenilir liman konumuna gelmeye başlamıştı. Tabi ki bu durum birilerini rahatsız etti. Özellikle parayla para kazanmaya çalışan, reel ekonominin nispi olarak gücünü finans sektörüne devrettiği ülkeler bundan rahatsız oldu.
Bir yandan terörizm bir yandan kalkışanlar desteklenerek bir kaos ortamı oluşturulmaya çalışılırken, Türkiye’nin güvenli liman olamayacağı havası yaratılmaya çalışıldı. Bu niyeti gördüğümüzden uzun süredir TL’nin istikrarı konusunda kararlılığımızı gösterip bu konuda neler yapılması gerektiğiyle ilgili yazılar yazdık. Yurtdışında konu Türkiye olunca ne etik kurallar kalıyor ne de insanlık. Geçmişten gelen kuyruk acıları hemen hatırlanıveriyor. O yüzden sürekli tetikte olmalı ve gevşememeliyiz.
Bu ekonomik olmayan ve Türkiye’yi dışarıdan yönetme amacıyla yapılan gayri yasal ve gayri insani faaliyetler başarılı olamayınca konu ekonomik savaşa dönüşebilir. Örneğin bir grup yabancı yatırımcı yüklü parasını bir anda çekmeye kalkabilir. Bu geçmişte birçok kez yapılmıştır.
Bir diğer konu krediler. Yabancı fon sağlayıcılar Türkiye riskini azaltma bahanesiyle sağladıkları fonları kısabilirler. Bu durumda kredi kullandırımında sıkıntılar olabilir. Burada önemli olan, alternatif yabancı kaynakların oluşturulabilmesi için bir an önce ekonomi yönetiminin yabancı yatırımcılara Türkiye ekonomisini anlatan bir road show’a çıkmalarıdır. Yani tanıtım ve doğru bilgilendirme şart!
Bu arada bazı sektörler gelişmelerden daha fazla etkilenebilir. Özellikle hizmet sektörü içerisinde sağlık turizmi ve turizm sektörü. Son zamanlarda doluluk oranları ciddi oranda düşen sektör, yapmış olduğu yatırımları çevirmekte zorlanmaktadır. Bu durumda sektöre yönelik kredilerde sorun yaşanmaması için KGF daha etkin destek verebilmeli ve devlet bu sektöre ödemesiz dönem desteği sağlamalıdır.
Son söz; şimdi sorun çözme ve destek olma zamanı. Kargaşa bitti. İş başına Türkiye’m!
01 Ağustos 2016 Pazartesi