tatil-sepeti
Hüseyin ÖZTÜRK

Hüseyin ÖZTÜRK

Diğer Yazıları

HÜSEYİN ÖZTÜRK

“Anlayanla taş taşı, anlamayanla bal yeme.”

Atasözü

İşimiz, sosyal hayatımız ve ailemizde, birbirimizle karşılıklı veya çoklu yaptığımız görüşmelerde ortaya çıkan irili ufaklı anlaşmazlıkların sebebi; ‘yüz yüze, göz göze, söz söze’ açık ve anlaşılır şekilde konuşamadığımızdan olsa gerektir.

Belki de bu nedenle teknoloji, iletişim ve ilişkilerimize sınırsız, sorumsuz ve kolayca girebiliyor; ‘yüz yüze, göz göze, söz söze’ kurmamız gereken münasebetlerimiz, teknolojinin esaretine kurban veriliyor.

Bu hal, günümüzde sağladığı kolaylıklar adına hepimizin hoşuna gidebilir, memnuniyet verici olabilir, şimdilik kazanç gibi gözükebilir lakin uzun vadede insani melekelerimizi zayıflatacağı ve kayıplara sebep olacağı da malumdur.

Tabii bunları söylerken, iş ve sosyal hayatımızı kolaylaştıran teknolojiye karşı bir duruş sergilenmiyor. Yalnız teknolojiyi hayatımızın her anına raptedip dengeye dikkat etmediğimizde, ailemizden başlayarak, iş ve sosyal ortamlarda insanlardan kısa sürede sıkılıyor ve bir an önce cep telefonumuza yahut bilgisayarımıza sarılıyoruz.

İşte bu önemli ayrıntıyı görmezden geldiğimizde, önce kendimizden kayıplar meydana geleceği gibi sorumluluğumuz altında bulunan ailemiz, işimiz ve sosyal çevremizde, istenmeyen durumlar ortaya çıkabiliyor. Alışkanlık haline gelen günlük şikâyetlerimizin temeline bu zaviyeden baktığımızda, ayrıntıyı fark edeceğiz.

Meseleyi belki eksik anlatmış olma ihtimaline karşı bir örnekle güçlendirelim. Her ailede olmayabilir fakat evlerimizin pek çoğunda, aile üyeleri bir araya gelince, toplam yarım saat dahi birbirimizle hemhal olamıyor, aile ortamının sıcaklığını; karşılık alamadığımız, kim olduğunu bilmediğimiz kişilere tercih edebiliyoruz.

***

Neyse, sözü teknoloji üzerinden uzaklaştırarak, teknolojinin hız ve hazzının, insani melekelerimizi etkisi altına almaması gerektiğini hatırlatıp; ‘yüz yüze, göz göze, söz söze’ mülakatımızı sürdürelim.

Çünkü lüzumundan fazla söz meramı dağıtır, dağılan söz yerini bulmadıkça uzar da uzar ve nereye varacağı belli olmaz. En iyisi sükût istasyonunda durup, mevzumuza geçelim.

Millet olarak sözlü kültür toplumu olmamız hasebiyle dünya halkları içerisinde en çok atasözleri bizim dilimizde mevcuttur. Bu sebeple, insan ve insan halleri, nesilden nesile gelen yadigâr tembihlerimizde, nasihatlerimizde, övgü yahut yergilerimizde yol gösterici vazifesi görürler.

Eskiler der ki, “İnsan sözü ile tartılır, hal ve hareketleriyle tartıdaki ölçüsü belirlenir, ahlakı ve dürüstlüğüyle değer kazanır.” Bu manada insanın kendisini tanıması beklenir. Kendisini tanıyan kimseler ise saygı duyulan bir kişiliğin ve karakterin sahibidirler.

Kişi kendisini tanıdığında büyük bir problemi çözmüş olur. Kendini bilme şuuru ile hareket edenler; iş, sosyal ve aile hayatında başarılı olur ve takdir edilirler. Tabii bunları söylerken, iç ve dış etkenlerden gelebilecek engelleri de hesap etmek lazım.

İç ve dış etkenler, insanda umuda zarar verir. Oysa insan bir umut hazinesidir. Kendimize inanarak ve güvenerek bu hazinenin kapısını açtığımızda, başaramayacağımız, aşamayacağımız hiçbir engel yoktur. Engeller, umut hazinesinin ortaya çıkması için bize güç ve kuvvet veren yardımcılarımızdır.

İnsan ilişkilerimizdeki başarımız, kendimizi tanımak ve sorumluluklarımızı sahiplenmekle mümkün. Bundan sonrası ise sözümüze ve işimize dikkat, çaba, istek ve üslup meselesidir. ‘Yüz yüze, göz göze, söz söze’ iletişim, samimi ve uzun ömürlüdür.

***

Hasılıkelam irfan ehilleri buyururlar ki:

İnsana, ‘Kendini bil’ denilmesi, yalnız gururunu kırmak için değil, kişinin değerini bilmesi içindir. İnsan, her şeyden önce şerefli bir varlık olarak yaratıldığını, başıboş ve gayesiz olmadığını idrak edebilmelidir vesselam.

02 Eylül 2022 Cuma