Bir teferrüç eyledim baktım cihanın yüzüne
Her neye baktım ise ibret göründü gözüme
Akil isen can kulağını aç nazar kıl sözüme
Bir değirmendir bu dünya öğütür bir gün bizi!
Yukarıdaki dörtlük, Çanakkale Eceabat İlçesi, Kilit Bahir köyünde medfun Cahidi Ahmed Efendi’ye ait. (Ö.1659-60) Cahidi Ahmet Efendi’nin de asırlar önce söylediği gibi bir değirmen olan bu dünyada, ürettiklerimizle tükettiklerimiz arasındaki ömür sermayemizi harcarken, üretim ile tüketim dengesindeki öğütülmeye dikkat etmek şart olsa gerektir.
Hepimizin bildiği gibi teknik ve teknoloji, ses hızıyla işimizden özel hayatımıza, aile ilişkilerimizden sosyal çevrelerdeki münasebetlerimize kadar hemen her sahada bir değirmen gibi döndürmeye ve öğütmeye devam ediyor.
Teknoloji ve sanayileşme, iç ve dış piyasada var olmanın gereği elbet hayatı kolaylaştırıyor lakin ekonomi gemisinin güvenli sularda yüzebilmesi için de kaptanın her bakımdan donanımlı olması istenir ve beklenir.
Bu hususta Prof. Dr. Ersin Nazif Gürdoğan’ın önemli bir tespiti var. Şöyle der Nazif Hoca: “Güçlü ve zengin bir ekonomi, derin ve sağlam bir kültüre dayanır.”
Yeri gelmişken şu hususa dikkat çekmek hâsıl oldu. Güçlü ve zengin bir ekonomi hususunda İstanbul Ticaret Odası’nın yayınları büyük takdire şayandır.
Ekonomi ve kültür anlamında yaptığı basılı ve dijital yayınlarda; üretim ile tüketim arasında dengeyi ve yönetimi, sağlam zeminlere oturtan önemli kaynak eserler sunuyor.
* * *
Üretimle tüketim arasındaki köprü mevzumuza dönelim. İnsan hak ve hürriyetlerini ilke edinmemiş, ahlaki kuralları olmayan bir üretim ve tüketim dengesinde, her şeyin mubah sayıldığı ciddi dengesizlikler hâkim olur ve insanlar aldatma ve aldatılma sarmalında bocalar dururlar.
Ekonomi gemisinin taşıdığı mallar ne kadar kıymetli ve zenginliğe sahip olursa olsun, eğer kaptan, taşıdığı malın kıymetini bilmiyor ve sadece taşımakla yükümlü olduğuna inanıyorsa, o geminin sağlam limanlara ulaşması çok zor olacaktır.
Üretim ile tüketim arasındaki makasın açıldığı günümüzde, yine iletişim teknolojisinin kontrolsüz ve sınırsız kullanılması, güvensiz ve dengesiz harcama alışkanlığı meydana getirmesi hasebiyle; ‘olmazsa olmaz’ baskısına maruz kalınıyor.
Bu halden kurtulmak için iletişim teknolojisi başta olmak üzere, üretim ile tüketim arasındaki değirmen gibi öğütülmeye dikkat etmek gerektiği aşikârdır. Maalesef ülkemizde veya diğer dünya memleketlerinde; ‘zahmetsiz aşırı kazanç’ özendirilmesi yapılıyor. Bu durumun sonuçlarına ise haberlerde bolca rastlanılıyor.
Yine bu sebeple işyerlerinde olsun, ailelerde olsun, ortaklıklarda olsun, çözülmeler ve dağılmalar yüzünden pişmanlıklarla dolu istenmeyen sonuçlar doğuyor. Eskiler ısrarla her işte; ‘denge, denge, denge’ diye ikaz ederlerken elbet boşuna söylememişler.
* * *
Kazanmadan harcamak, üretmeden tüketmek, karşılığı temin edilmemiş maddi refaha ulaşmak, insanoğlunun yanı sıra hiçbir canlı için geçerli değildir. Emek olmadan ekmek olmayacağı her canlıda görülebilir.
Bu hakikate rağmen günümüzde maalesef insan ve insani değerler-duygular-düşünceler, hayatımızı düzenleyen dengeli kültürel kodlarımız, yalnızca tüketime sevk edilmek istendiği için günlük hayatımızın zorlu kıskaçlarından biri; ‘daha çok kâr ve daha çok tüketim hırsıdır’.
İnsanın gölgesinin en büyük uzunluğa eriştiği andan itibaren kısalmaya başladığı gibi büyümenin dengesiz ve ölçüsüz bir şekilde artırılması, bunun için karşılığı olmayan borçlar altına girilmesi, önce kâinatın dengesini, sonra insanın dengesini bozuyor, yenilenemeyen kaynakları akıl almaz biçimde tüketiyor.
Velhasıl; üretimle tüketim arasındaki köprü ayaklarının sağlam olması gerekir ki, hep birlikte köprünün üzerinden güvenle geçebilelim.