nurullah.gur@marmara.edu.tr
Yerel seçimleri geride bırakıyoruz. Türkiye’de yerel seçimler neredeyse genel seçim atmosferinde geçiyor. Bu yoğun seçim maratonu haliyle ekonomiyi etkiliyor. Seçim dönemlerinde oluşan belirsizlik ortamı, bireylerin ve şirketlerin iktisadi karar alma süreçlerini zorlaştırıyor. Bu durum, büyük oranda politika yapım süreciyle ilintili. Siyaset mekanizması, seçim süreçlerinde kısa vadeli politikalara daha fazla ağırlık veriyor. Yapısal reformlara gereken ilgi ve enerji yönlendirilemiyor. Bu eğilim, ekonomik göstergelileri etkiliyor.
ENFLASYONLA MÜCADELE
Yerel seçimlerin ardından önümüzdeki dört yıl boyunca planlı bir seçim takvimi bulunmuyor. Bu dönemi ekonomik anlamda verimli geçirmemiz şart. Bir taraftan enflasyon gibi çözüm bekleyen kritik meseleler var. Diğer taraftan teknoloji ve ticaret cephelerinde alevlenen küresel rekabet ortamında Türkiye ekonomisinin bağışıklığını güçlendirmek ve rekabetçi kabiliyetlerini geliştirmek gerekiyor.
Seçim atmosferi dağıldıktan sonra ilk olarak enflasyonla mücadeleye daha fazla odaklanmalıyız. Zira makroekonomik istikrar olmadan verimliliği artıracak uzun vadeli yatırımları hayata geçirmek pek de mümkün olmuyor.
Son dokuz ayda para politikasında kademeli bir sıkılaşma yaşandı. Sıkı para politikası, enflasyonla mücadelede gerekli bir koşul olsa da yeterli koşul değildir. Sıkı para politikasını eşgüdümlü biçimde maliye politikası ve yapısal reformlarla desteklemeden sonuç almak zor.
YAPISAL REFORMLAR
Sanayi, tarım ve hayvancılıktaki üretim teşviklerinden perakendeciliğe, vergi sisteminden işgücü piyasasına kadar birçok alanda enflasyonu da ilgilendirecek yapısal reformlara ihtiyacımız var. Bu reformlar sadece üretimde katma değeri ve verimliliği artırma, işlem maliyetlerini azaltma ve tasarrufu özendirmeye odaklanmamalı. Bunların yanı sıra enflasyonla mücadelenin maliyetinin toplumsal dağılımının daha hakkaniyetli gerçekleşmesi sağlanmalı. Hiç kuşkusuz enflasyonla mücadelenin maliyetini toplum olarak hissedeceğiz. Burada önemli olan husus, bu maliyetin ağırlıklı olarak belli kesimlere -özellikle sabit gelirliler ve küçük işletmeler- yıkılmasının önüne geçmektir. Bunun için işgücü piyasası ve vergi sistemine dönük politika adımları kapsayıcı ve uzun vadeli bir anlayışla hayata geçirilmeli.
Eğer enflasyonla mücadeleyi sadece para politikasına bırakırsak, çok daha uzun ve maliyetli bir süreçle karşı karşıya kalabiliriz. Bu yüzden enflasyonu dönemsel olarak etkileyen unsurların yanı sıra, Türkiye’de enflasyonun akran ülkelere kıyasla yüksek kalmasına neden olan yapısal sorunlara eğilmemiz şart. Planlı bir seçimin olmayacağı önümüzdeki dört yıllık dönem kapsamlı bir politika ajandasını uygulama açısından büyük bir fırsat.
01 Nisan 2024 Pazartesi