Sovyet Sosyalist Cumhuriyetler Birliği’nin fiilen çökmesiyle birlikte kurulan Rusya Federasyonu, Afrika ile temaslarını olabildiği kadar azaltma yoluna giderek bir anlamda bu devasa coğrafyayı terk etmişti. Son yıllarda ise Rusya sahaya tekrar döndü. Kıtaya yerleşme hamlesi yürüten Rusya’nın temel amacı da uluslararası camiada Afrikalı devletlerin desteğini almaktan ibaret.
Rusya Federasyonu, 2010 öncesinde Afrika’daki etkinliğini birçok sahada sınırlamış, hatta bir kısmına son vermişti. 10’dan fazla diplomatik temsilciliğinin, kültür enstitülerinin sayılarını birkaç ay içinde azalttığı gibi bazı hükümetlere ve gerillacı oluşumlara askeri yardımlarını durdurdu. Afrikalı öğrencilere verilen eğitim ve mesleki formasyonlar durduruldu. Hatta Moskova’da 1960 yılında Halkların Dostluğu Üniversitesi adıyla kurulan ve 1961 yılında Kongo Demokratik Cumhuriyeti eski Başbakanı Patrice Lumumba adının eklendiği bu kurum, 1992 yılına kadar bu isimle tanınmıştı. Sovyetler yıkılır yıkılmaz adı Rus Halkların Dostluğu Üniversitesi oldu. 31 yıl aradan sonra 2023 yılı mart ayında, 158 farklı ülkeden 25 bin öğrenciye lisans, yüksek lisans ve doktora seviyesinde eğitim veriyor. Dahası Kongolu devlet adamının adı tekrar ilave edilerek, Patrice Emery Lumumba Rus Halkların Dostluğu Üniversitesi şeklinde eski kimliğini aldı.
SİYASİ ÇIKARLAR
Rusya’nın Afrika’daki çıkarları, öncelikli olarak siyasi alanlarda yeniden yoğunlaşmaya başladı. Ticaret hacmi yıllık 15 milyar ile 25 milyar dolar arasında büyük bir değişkenlik gösteriyor. 2022’de 2 trilyon 240 milyar dolarlık GSYİH’si ile dünyada 8. sıradaki Rusya’nın tüm Afrika ülkeleri ile ticareti, Brezilya veya İspanya’nınkine eşdeğer bir seviyede. 2023 yılı itibarıyla da yüzde 5.5 gibi oldukça yüksek bir ekonomik daralma yaşıyor. Afrika’daki doğrudan yabancı yatırımı ise bu kıtada henüz yüzde 1 seviyesinde. Daha ziyade ticari malları bu kıta ülkelerine ihracat merkezli ve ithalatından 7 kat fazla. Bunun da 3.3 milyar dolar değere sahip yüzde 95’ini buğday oluşturuyor. Ancak bu buğdayın da yüzde 80’i Mısır ile Kuzey Afrika ülkelerinden Cezayir, Libya, Tunus, Nijerya, Etiyopya, Sudan ve Güney Afrika’ya ihraç edildi. Ukrayna savaşında uluslararası siyasette kendisini destekleyen Afrika ülkelerine meccanen buğday vereceğini taahhüt ederken, tarafsız kalan veya karşı tavır sergileyenlere ücretle dahi göndermeme kararı ise Afrikalıları aşağılama olarak algılandı. Haliyle bu tür tavırla rakipleri ile arasındaki açığı kapaması zor görülüyor.
ZİRVE DİPLOMASİLERİ
Afrika ülkeleri ile Avrupa Birliği, Fransa, Japonya, Çin, Hindistan ve Türkiye gibi ülkelerin 2000’li yıllarda başlattıkları ve devlet başkanlarının yoğun ilgi gösterdiği zirve diplomasisinde Rusya, sadece iki buluşmadan ilkini 2019 yılında Soçi’de yapabildi. Buna 43 Afrika devlet başkanı katıldı. O dönemde Putin, muhatabı Afrikalı devlet adamlarına ikili ticari ilişkilerini 5 yıl içinde, yani 2024’te iki katına çıkaracakları yönünde beyanda bulundu. Ancak önce Covid-19 ve ardından 2022 Şubat ayında başlayan Ukrayna savaşı ile kendi içinde yaşadığı ekonomik buhranlar sonucu ekonomisinde yüzde 30’lara kadar düşüşler yaşadı. İkincisi Saint-Petesburg’da Temmuz 2023’teki zirveye ise sadece 17 Afrikalı lider katıldı ve özellikle darbeyle iktidara gelen askerlerle seçimle göreve gelen devlet adamları aynı fotoğraf karelerinde yer almak istemedi. Afrika silah pazarının yüzde 44’lük kısmını temin eden Rusya, bunun yüzde 94’ünü Mısır, Cezayir ve Angola gibi ülkelerle gerçekleştirdi. Kıta genelinde de her geçen sene etkinliğini artırmayı hedefliyor. Cezayir’in 5 milyar dolarlık borcunu silerken birçoğuna ait olanları ise azalttı. Rusya, Rosatom şirketi ile aralarında Etiyopya, Ruanda ve Zambiya dahil 14 farklı kıta ülkesiyle özellikle nükleer enerji dahil birçok alanı kapsayan anlaşmalar yaptı.
AFRİKA’DA ALGILANIŞ
Yakın çevresinde gittikçe gerginleşen ilişkileri için Rusya, uzak hedefler belirledi. Bunun için de Dışişleri Bakanlığı bünyesinde Ortadoğu ve Afrika’dan sorumlu bir bakan yardımcısı görevlendirdi. Kıtada Sovyetlerin yıkılışıyla devamlı daralan diplomatik temsilciliklerini son 10 yılda artırdı. Ancak Moskova’da rejime muhalif bazı yöneticilerin gizemli ölümleri, Wagner’in kurucusu Yevgeny Prigozhin’in uçak kazasında hayatını kaybetmesi ve özellikle Ukrayna savaşı sonrası Rusya’nın yeni aktör olarak geri dönüşü, bu coğrafyada bir anda beklemediği tepkilerle karşılandı. Özellikle Karadeniz Tahıl Koridoru Anlaşması’ndan çekilmesinin en büyük zararını Afrikalıların çekmesinin, Mali, Burkina Faso ve Nijer’deki askeri darbelerin arkasında oluşturduğu müspet havayı da tersine etkileyeceği öngörülüyor. Dahası Wagner’in bulunduğu her ülkede giderlerinin onlar tarafından ödendiğine dair bilgiler de aşırı tepki çekiyor. Rusların tavrı Afrikalılara yardım değil, alenen bir tür sömürgecilik tarzı olarak algılanıyor.
DARBELER GEÇİDİ
Kıtadaki altın, elmas ve uranyum gibi kıymetli madenlerin imtiyazlarının başta Orta Afrika Cumhuriyeti olmak üzere Sudan, Mali ve Libya gibi ülkelerde Wagner üzerinden elde edildiğine dair ciddi iddialar var. Yakın gelecekte bunların Afrika’da birçok bölgenin fiilen ilhakı anlamına gelebileceğinden endişeleniliyor. Demokrasinin büyük bir beklentiye dönüştüğü kıtada; 2012 yılında Mali’de başlayan, 2013’te Mısır’da, 2019’da Sudan’da, 2020’de tekrar Mali’de, 2021’de Burkina Faso’da, 2022’de Gine’de ve en son 2023 yılında önce Nijer, ardından Gabon’da yaşanan antidemokratik darbelerin ardında bir şekilde Rusya’nın yer aldığına dair haberler bazen abartılı bulunsa bile genelde bunları haklı çıkaran gelişmeler de uluslararası kamuoyunun gözü önünde gerçekleşiyor. Sovyetler zamanında da kendi sınırları dışındaki dünyada tüm devrim hareketlerini destekliyordu. Sovyet döneminde iktidardaki yönetimlerle işbirliği yollarının aranması, diplomatlar yanında ülkelere çok sayıda gizli servis görevlileri yerleştirmeleri ile mukayese edildiğinde aslında 21. yüzyılda da benzerlerini takip ettiği anlaşılıyor. Şayet mevcut düzenler kendisine mesafeli ise orada birlikte hareket edebileceği yönetimlerin iktidara silahlı da olsa gelmelerinin önünü açarak siyasi hedefini ekonomik çıkarlarının önüne alıyor.
TEMEL AMAÇ
Rusya, Afrika’da doğrudan bir düşman belirleyip onunla mücadele etmek yerine orada varlığını artıracak bir yerleşme hamlesi yürütüyor. Temel amacı, uluslararası camiada Afrikalı devletlerin desteğini almaktan ibaret. Gerçi Birleşmiş Milletler’de 2022 yılı mart ayında Ukrayna savaşında kendisine karşı karar alınması sırasında Afrika’dan Eritre dışında Rusya’ya açıktan destek veren ülke çıkmadı. Ama Cezayir, Mali, Mısır ve Senegal gibi 15 kadar ülke çekimser kalarak Rusların Afrika’da artan etkinliğinin bir işareti olarak algılandı. Rusya’nın kendisine yakınlaştırmak istediği ülkeler arasında Etiyopya olup Tigray toplumu ile iç çatışma yaşadığında Batılı devletler gibi davranmadı ve yakın ilişkisini korudu. Hatta Ukrayna savaşında Moskova ile aynı fikirde değildi. Yine de özellikle madencilikte ilişkileri ileri seviyede olan Güney Afrika Cumhuriyeti yanında Nijerya, Senegal, Kongo Demokratik Cumhuriyeti ve Uganda ile yakın gelecekte daha fazla ilişki ağlarını genişletmesi bekleniyor.
SARSILAN ETKİNLİK
Kuzey Afrika ülkeleri ve Mısır dahil Rusya’nın tüm kıtadaki faaliyetlerinde bir de Güney Afrika Cumhuriyeti öne çıkıyor. Sadece bu sınırlı sayıdaki ülke ile toplam yüzde 90’ın üzerinde etkinlik kurması önemseniyor. Son zamanlarda Sahel ülkelerindeki darbelerle ilişkilendirilse de kısa vadede buralarda askeri ve güvenlik anlamında kurduğu temasları bir süre sonra sınırlı kalacak. Kızıldeniz’de 2019 yılında üs kurma girişimleri ise özellikle Darfur’da Wagner’in varlığı, Hızlı Destek Kuvvetlerini idare eden Hemedti lakaplı Muhammed Hamdan Daglo ile altın madenlerinin imtiyazı konusundaki çıkar ilişkileri ve Hartum’un 15 Nisan 20223’te başlayan yağmalanması, Moskova’nın bölgedeki etkinliğini ciddi anlamda sarstı.
WAGNER İLE SAHADA ETKİNLEŞTİ
Sovyet Sosyalist Cumhuriyetler Birliği’nin 1991’de fiilen çökmesiyle birlikte kurulan Rusya Federasyonu, Afrika ile temaslarını olabildiği kadar azaltma yoluna giderek bir anlamda bu devasa coğrafyayı terk etti. Bunun ne kadar süreceği merak edilirken, 2016’da Suriye’de kurduğu etkinliğin verdiği hevesle 26 yıllık bir aranın ardından 2017’de kendisine uluslararası camiada özellikle siyasi anlamda kolayca güç devşirmek üzere bu kıta ülkelerine yöneldi. Afrika genelinde yeni kurulan devletleri kendi safına çekmek için 1960-1990 yılları arasında cirit attığı coğrafyaya 20 yıllık bir aradan sonra geri dönmek zorunda kaldı. 2010’lu yıllarda kıtadaki en etkili 5 dış aktör arasında Çin, Hindistan, Brezilya ve Türkiye gibi ülkeler gösterilirken, bu halkaya en son Rusya da dahil oldu. Bunda Wagner adlı gönüllülerden müteşekkil silahlı yapının etkisi yadsınamaz bir gerçek. Başlangıçta bu yapının özellikleri merak edilirken aradan geçen 10 sene içinde çoğunluğu Afrika’da olan 30 civarında ülkede az veya çok etkinlik sağladığı adım adım takip edildi.
AFRİKA’DA GERİDE KALAN
Afrikalılar; ne sömürgecilik döneminde olduğu gibi ne de bağımsızlık sonrasındaki dış etkilere sınırsız şekilde ülkelerini açma safhasını geride bıraktılar. Her ne kadar tespit edilen ve çoğunluğu Wagner aracılığıyla yapılan dezenformasyonlar ile askeri darbeler ve onları destekleyen belli halk kitleleri varsa da bunlar yakın gelecekte Fransa gibi ülkelerden demokratikleşme yolunda alamadıkları desteği Rusya’dan da almalarının mümkün olmayacağını fark edecekler. Zira ülkelerin iç siyasetini yönlendirme, seçimlere müdahale, ‘benim diktatörüm iyidir’ mantığına dayalı yaklaşımlar, öldürme, işkence, tecavüz ve benzeri insan hakları ihlalleri, baskıcı rejimlere destek, kıtada neredeyse ulaşabildikleri herkesi ölçüsüz silahlandırma gibi süreçler, son 60 yılda çok defa denendi ve sadece büyük acılara, hatta yıkımlara sebep oldu.
16 Ekim 2023 Pazartesi