tatil-sepeti
tatil-sepeti
Giriş: 16.01.2025 - 10:20
Güncelleme: 16.01.2025 - 10:20
AHMET KAVAS

AHMET KAVAS


Avrupa ülkelerinin başı çektiği sömürge dönemi sona ererken; Rusya, Hindistan ve ABD atağına maruz kalan Afrika’da şimdi iki ülke öne çıkıyor. Çin, kıtada uzun süredir attığı adımların karşılığını yeni yeni alırken, Türkiye diplomasiden savunmaya, ticaretten eğitime birçok alanda avantaj elde etmiş durumda. 

 

GEÇEN yüzyılda Afrika kıtasından bahsedildiğinde, Liberya hariç Afrika ülkelerinin adlarının başına 7 Avrupa ülkesinden birinin adı ilave edilirdi. Fransız sömürgesi Mali, Senegal veya Cibuti ya da İngiliz sömürgesi Kenya, Nijerya veya Sudan gibi. Hatta Fransız, İngiliz, Alman, Belçika, İtalyan, Portekiz ya da İspanyol Afrikası denirdi. 21. yüzyılda bu şekilde bir isimlendirilmeden bahsedilmeyecek. Afrika artık Türkiye’nin, Çin’in, Rusya’nın ya da Hindistan’ın daha fazla etkin olduğu alanlar ve bölgelerle gündeme gelecek.

Kıtada yaşanan değişim ve yeni aktörler raporlara da yansıyor. Fransa’da faal Uluslararası İlişkiler ve Strateji Enstitüsü (IRIS) tarafından aralık ayında ‘Afrika Kıtasında Çin-Türkiye Varlığı ve Rekabeti’ başlıklı bir rapor yayınlandı. Fransa’nın bu coğrafyada giderek nüfuzunu yitirdiği bir dönemden geçiriyoruz.

 

ÖNDE GELEN AKTÖRLER 

 

Öte yandan, geçen onlarca yılda Hindistan, Çin ve Sovyetler Birliği ile ABD’nin Afrika’da Batılı sömürgeci devletlerin etkinliklerini kırıp, bir anlamda kendi varlıklarını yerleştirdikleri süreçler yaşandı. Ne var ki, Sovyetlerin dağılmasıyla yerini alan Rusya sahadan epeyce uzaklaştı. ABD ise bu kıtayla ilgili siyasetini bir türlü istediği seviyeye ulaştıramadı. Hindistan’ın daha ziyade İngilizce konuşulan ülkelerde 1990’lı yılların başındaki üstün konumu çok geçmeden Çin tarafından geçildi. Bunun sebebi, Çin Komünist Partisi’nin üç çeyrek asırdır takip ettiği dış siyasetiyle açıklanıyor.

Pekin yönetimi, önce ülkesine devlet kontrolünde yabancı yatırımcıları çekti. Ardından ithal ettiği hammadde kaynaklarını dönüştürüp yurt dışına ihraç ürünü olarak pazarladı. En son başta Afrika olmak üzere imkân bulduğu her coğrafyada özel müteşebbislerin ve devlet kurumlarının yatırımlarını genelde finans temin ederek teşvik etti. Afrikalıların giderek artan talepleri ve bunları karşılamakta zorlanan Batılı ülkelerin etkin olduğu her alanda giderek varlığını gösterdi.

 

21. YÜZYIL YENİ BAŞLANGIÇ

 

Afrika ülkeleriyle kurulan her türlü yatırım, ticaret ve diğer etkileşimlerde 2000’li yılları, öncesinden ayırmak gerekir. Bu durum sadece Türkiye’ye mahsus değil. Bu kıtaya ilgi duyan hemen hemen her ülke için 21. yüzyıl yeni bir başlangıçtır. 

Sovyetlerin Afrika’daki etkisinin kırılmasıyla birlikte 1990’lı yılların başından itibaren rahatlayan kıta ülkelerinin Çin dahil olmak üzere birçok yeni ortaklar aradığı bir döneme geçildi. 1980’li yıllarda Turgut Özal ile başlatılan dış siyasetteki yeni hamleler, maalesef 1990’lı yılların ikinci yarısında devam ettirilemedi. Dışişleri Bakanlığı bünyesinde tüm Sahraaltı Afrika ile Uzakdoğu masası bir arada yürütülmeye çalışılıyordu. 

1974 yılında Kıbrıs Harekatı sebebiyle tecrit edilmeye çalışılan Türkiye’ye, Libya beklenmedik şekilde muazzam bir yakınlık gösterdi. Türk müteahhitleri ilk deneyimlerine bu ülkede başlayınca burada kazandıkları tecrübelerini önce Ortadoğu, peşinden Sovyet sonrası ondan ayrılan devasa coğrafyaya yaymakta gecikmedi.

 

30 YILDA SONUÇ ALIYORLAR

 

Şimdilerde Türkiye ile Çin arasında, Afrika genelinde merak eden herkesin artık rahatlıkla fark ettiği bir varlık ve buna dayalı rekabet ortamı gözlemleniyor. Aslında Çinlilerin 1960’lı yılların başında giriştikleri teşebbüsleri, meyvelerini ancak 30 yıl sonra vermeye başlamıştı. Eski sömürgecilerin tüm ağırlıklarını büyük oranda korudukları kıtadaki etkinlikleri henüz başka ülkelere zemin açacak kadar rahatlamamıştı. Fakat 2005 yılı için Afrika Birliği’nden dünyaya yapılan davete en samimi cevap veren ülkelerin başında Türkiye geliyordu. 

 

BÜYÜKELÇİLİK ATAĞI

 

Bu arada Afrika ile ikili ilişkilerin en önemli kısmını diplomatik ilişkiler sağlıyor. Bu anlamda Çin’in, Afrika’nın tamamında, (Esvatini hariç) 53 ülkede büyükelçiliği bulunuyor. Bunu 50 büyükelçilikle ABD, 45 büyükelçilikle Fransa ve 44 büyükelçilikle Türkiye takip ediyor. Türkiye’nin 2009-2022 yılları arasında mevcut 12 büyükelçiliğine ilaveten toplam 32 yeni büyükelçilik açtığı kıtanın da Ankara’da 38 sefareti bulunuyor. 

İnsani yardımlarda ise Türkiye sivil toplum kuruluşları, tüm Afrika genelinde onlarca farklı kuruluşla ve özellikle TİKA, Diyanet Vakfı, MAARİF Vakfı, Yurtdışı Türkler ve Akraba Topluluklar Başkanlığı dahil çok sayıda kamu kuruluşu ile ihtiyaç sahiplerine ulaşıyor. Çin ise özellikle farklı ülkelerde sağlık alanında etkinliklere ağırlık veriyor. Çin, bu kıtada da çok sayıda Konfüçyüs Enstitüleri açarak Çince öğretimine ağırlık veriyor. 

 

ALTYAPI VE YÜKÜMLÜLÜKLER

 

Türkiye’nin Çin ile Afrika’daki varlığı konusunda en dikkat çeken konular arasında altyapı ve diğer müteahhitlik alanında yaşanıyor. Kıta ülkelerini borçlandırarak yapılan büyük yatırımlarda yaşanan geri ödeme sıkıntıları yüzünden bazı Afrika ülkeleri daha önceden yaptıkları anlaşmalardan bile geri çekilebiliyor. Türk iş adamları ise finansman bakımından rekabetlerinde Japonya ve İngiltere gibi ülkelerden destek alabiliyor. 

Geçmişte adeta rakipsiz olan Çinli şirketlerle aynı meblağlarda projelere imza atan Türkler, özellikle iş yapma kalitesi ve vaktinde tamamlayarak verilen süreye uymaları sebebiyle gittikçe aranan özelliklere sahip. Türklerin şantiyelerinde yerel işgücüne büyük önem verilmesi ise onları Çinli rakipleri karşısında daha itibarlı hale getiriyor.

 

ORTAK ÇALIŞMALAR VAR

 

Türkiye ile Çin, Afrika genelindeki varlık ve rekabet konusunda gözle görülür bir yarış içinde olmakla birlikte birçok Türk şirketi bu kıta genelindeki yatırımlarında Çinli ortaklarla birlikte projelere imza atıyor. Özellikle önemli yatırımlarda Çin piyasasından makina ve diğer gerekli malzeme temininde de ciddi miktarlarda satın alımlar yapıyorlar.

Yakın zamana kadar Avrupalı rakiplerini geçen Çin, şimdilerde karşısına çıkan Türklerle kıtanın her tarafında karşılaşıyor; güvenlik, savunma sanayi ürünleri, doğal kaynakların işletilmeleri ve altyapı gibi bazı önemli projelerinden vazgeçmek zorunda kalabiliyor.

 

BİLEK GÜREŞİ

 

Türkiye’nin, son 25 yılda adeta birçok Batılı ülkeyi geride bıraktığı gibi mevcut kazanımları sayesinde Çin’e rakip olmanın ötesinde meydan okuduğu, hatta bilek güreşi yapacak seviyede bulunduğu bile söyleniyor. Bundan böyle Afrika’nın herhangi bir ülkesindeki havalimanı, demiryolu, karayolu, kamu binası, enerji üretimi, gıda sanayi, stadyumlar, lüks oteller ve alışveriş merkezlerinin inşaat yapımı, teknoloji transferi konusunda Türklerin öne çıktığı bir dönem yaşıyoruz. 

Senegal ve Nijer havalimanlarının inşası ve işletilmesi, hızlı tren raylarının inşası, Tanzanya-Uganda’yı birleştiren Malaba-Kampala demiryolu, birçok limana demirleyip enerji üreten gemiler, Mogadişu ve Konakri limanları ile göz kamaştıran bir Türkiye, dünya medyasında Afrika ile özdeşleşen bir ülke konumuna geldi. Wagner’in çok sayıdaki Afrika ülkesinde adeta Birleşmiş Milletler Barış Gücü yerine konuşlanması da çözüm olmadı. Şimdilerde Çinlilerin de talip oldukları güvenlik ve savunma işbirliği anlaşmalarında ibre Türk şirketlere dönmüş durumda.    

 

ARABULUCULUK AVANTAJI

 

Türkiye’nin Afrika’daki arabuluculuk faaliyetleri de gücünü yansıtıyor. Libya’da çarpışan taraflar arasında 2024 yılında arabuluculuk yapılması, bunu Somali ile Etiyopya arasında benzeri bir teşebbüsle devam ettirmesi, bugünlerde ise Sudan’da yaklaşık 21 aydır çarpışan Sudan Milli Ordusu ile Hızlı Destek Kuvvetleri arasında arabuluculuk görevleri sayesinde Türkiye’nin Afrika’da Çin ile rekabetinde yine öne çıktığı bir diğer konu.

 

MÜTEAHHİTLİKTE ATILIM 

 

Müteahhitlik sektöründe dünya sıralamasında son yıllarda Çin ile büyük bir rekabet içindeki Türk şirketleri, özellikle bunu Afrika genelinde de yaşatarak adeta destan yazıyor. Bu şirketlerin bugüne kadar 100 milyar doların üzerinde yatırım gerçekleştirmeleri, yakın gelecekte bu sahada da öncü olacaklarını gösteriyor.

 

YEREL DİLDE YAYINLAR

 

TRT’nin aralarında Sevahili (Swahili) ve Hevsa (Hevsa) gibi Afrika yerel dilleri yanında kıtadaki Arapça, İngilizce, Fransızca ve Portekizce dahil 40’ın üzerinde dilde yayın yapması, Anadolu Ajansı’nın ise 13 farklı dildeki yayınları, iletişim alanında Afrikalılar için doğrudan bağlantı anlamına geliyor. Çin’in Xinhua isimli yayın kuruluşu ise tüm ağırlığını Kenya’nın başkentindeki Nairobi’deki merkezinden yapıyor.

 

TİCARET HACMİ ARTIŞI

 

Çin ve Türkiye’nin, Afrika ülkeleriyle ticaret hacmi için baş başa bir rekabetten bahsetmek için çok erken. Ancak Çin’in 1990’lı yıllara girerken kıtayla 500 milyon dolara ulaşan ticaretini 30 yılı biraz aşkın zamanda 250 milyar dolara çıkarması ölçü alınacak olursa Türkiye’nin de 2003 yılında 5.4 milyar dolarlık ticaretini 20 yılda 40 milyar doların üzerine taşıması, iki ülke arasındaki rekabetteki aynı süratteki artış önemli bir gösterge.

 

HAVACILIKTA AÇIK ARA ÖNDE

 

Türk Hava Yolları’nın 41 Afrika ülkesinde 60’tan fazla noktaya tarifeli uçuşları ile havacılık alanında sadece Çin ile değil, kıta dışından gelen diğer ülkelere göre de de açık ara önde bulunuyor.