PROF. DR. AHMET EMRE BİLGİLİ
Bu hafta, 24 Kasım nedeniyle öğretmenleri ve dolayısıyla öğretmenliği konuşmak üzerine yoğun bir gündem olacak. Mesleğin kutsallığından, öğretmenin eğitiminden, gelişiminden, itibarından, itibarın aşınmasından, aldığı ücretten, sözleşmelisinden, ücretlisinden, 3600 ek göstergeden, ‘benim öğretmenim şöyle idi’ nostaljisinden ve nihayet öğretmen adaylarının içinde bulunduğu ‘atanamamışlık’ çıkmazından bolca konuşulacak demektir.
Öğretmeni hatırlamanın bir anma gününe sığdırılmayacağını yakinen bilenlerdeniz. Sağlam bir öğretmenlik geleneğine sahip olduğumuzu, merhum Nurettin Topçu gibi sınıfı ve mesleği kutsayan, maarif ve öğretmenlik üzerine kafa yormuş, pratiğini yapmış, kitaplar yazmış birçok duayen şahsiyetimiz olduğunu biliyoruz. Maarifi, bir dava olarak gören kültürel bir gelenekten beslendiğimizi, öğretmen yetiştirme açısından çok başarılı deneyimlere sahip olduğumuzu ve çocuğunun eğitimini olağanüstü önemseyen, hatta kutsayan bir aile yapımızın varlığını ve bunun eğitimde başarı açısından önemli bir hareket noktası ve kazanım olduğunu tecrübe ile sabit gören bir anlayışa sahibiz.
MİLLİ EĞİTİM ŞÛRASI BİR FIRSAT
Aslında bütün bunlar oldukça ciddi kazanımlarımız olan fakat ihmal ettiğimiz noktalardır. Öğretmenin; eğitiminde, gelişiminde ve istihdamında elbette yanlışlarımız, doğrularımız, güçlüklerimiz, problemlerimiz, avantajlarımız vardır ama önümüze bakarak hızlı bir şekilde yol alma imkânına da sahibiz. Yeter ki, kendi denizimizde boğulmayalım, kazanımlarımız üzerinden hareket edelim, fırsatları imkana dönüştürmesini bilelim.
Şimdi, bütün bu mukaddime cümlelerini müteakip eğitimin kök ve güncel problemlerinden biri olan öğretmeni her açıdan iyileştirmek için geriye değil, önümüze bakarak yeni bir başlangıç yapmak için iyi bir fırsatımız var; 20. Milli Eğitim Şûrası. Bilindiği üzere Şûra’da ele alınacak üç temel konudan biri öğretmenin mesleki gelişimidir. Burada; öğretmenlerin hizmet öncesi eğitimi, güçlendirilmesi, niteliğinin artırılması ve öğretmenlikle ilgili sürecin iyileştirilmesi konuları görüşülüp tavsiye kararına dönüştürülecektir.
NİTELİKLİ BİR EĞİTİM İÇİN
Eğitim üzerine kafa yoran herkes iyi bilir ki, nitelikli bir eğitimin var olabilmesi için öğretmen merkezde yer alır ve iyi öğretmen olmadan iyi öğrenci olmaz. İyi öğretmen demek; öğretmenliği aşkla yapan, mesleğe gönlünü katan, yaptığı işi önemseyen, kendini sürekli geliştiren ve idealize eden, öğrenci yetiştirmeyi ülkesinin geleceği olarak tasavvur eden kişidir. Eğitimin netice verebilmesi için de tüm yöneticilerin öğretmenin bu iyi halini sürdürülebilir kılmak, istismar etmemek, itibarını korumak, motivasyonunu diri tutmak, gelişimi için her türlü desteği verme konularında hassasiyet içinde olmaları beklenir. Bununla birlikte velilerin de çocuklarının iyi yetişmesi için öğretmeni ile birlikte hareket eden bir yaklaşım ve gayret içerisinde olması zorunluluktur. Bakanlık ise öğretmenin var olan uzmanlığını geliştirmek ve daimi olarak güncel tutmak durumundadır, tabii ki öğretmenin de buna gönüllü katılımı zaruridir. Zira öğretmenler okul başarısının can suyudur.
Çok daha eskilere gidilebilir şüphesiz ama biz 1851 yılında Darülmuallimin Nizamnamesi (Öğretmen Okulu Yönetmeliği) yayınlayan bir eğitim geleneğinden geliyoruz. Dolayısı ile en iyi olmak için aslında ihtiyacımız olan her şeye sahibiz. Şûra’da öğretmenin bir bütün olarak iyileştirilmesi için alınacak tavsiye kararlarının müzakeresinde ve oluşturulmasında gereken titizliği gösterirsek ve gerçekten uygulanabilirliği olan kararlar ittifakla alınabilirse pratikte yol kat etmek için iyi bir başlangıç yapılmış olur.
Zaten bilinmektedir ki, Bakanlık yeni dönemde öğretmeni bütün boyutlarıyla geliştirme konusunda hem istekli hem de ne yapacağı konusunda hazırdır. Şûra kararları burada geliştirici, hızlandırıcı ve motivasyonu artırıcı bir zemin oluşturma anlamında doğru bir fonksiyon icra edecektir. Zira öğretmen hepimize öğretendir.
19 Kasım 2021 Cuma