istanbul-ticaret-gazetesi
istanbul-ticaret-gazetesi
Giriş: 14.11.2025 - 10:39
Güncelleme: 14.11.2025 - 10:39
AHMET EMRE BİLGİLİ

AHMET EMRE BİLGİLİ

Bugünkü kafeler eskinin neyine tekabül ediyor diye sorsak ne dersiniz? Sayısı birden o kadar hızlı arttı ki, bu yayılımı ve dağılımı izah etmekte zorlanıyoruz. Ancak bunlar neticede ‘işletme’ mantığı içerisinde yaşadıkları için herkes memnun durumda. kapanan sayısı da istatistiklere girmeyecek kadar az görünüyor. fakat ülke çapında çoğalan ve insanla ilgili olduğu için de endişeli olmak yabana atılır bir düşünce değil.


Eskiden kahvehaneler, kıraathaneler ve çay ocakları vardı. Bunlar büyük ölçüde içecek üzerine kurulu idi. Atıştırmalık cinsinden şeyler nadiren bulunurdu. O da kendin simidini poğaçanı alıp geleceksin ve çayını söyleyip içeceksin modunda idi. Ve buralar öyle gösterişli tasarımlara sahip mekanlar da değil, daha organik ve samimi mekanlar idi. Bugün geldiğimiz noktada içecek oldukça çeşitlendi, pastane ürünlerinin bir kısmı buralara kaydı, menüye hafif atıştırmalıklar girdi. Öyle simidini poğaçanı alıp gelmen ortadan kalktı.


***

Bilindiği üzere kahve zinciri Türkiye’ye gireli yaklaşık 20 yıl oldu. Bugün ise zincirlerin sayısı arttı. kahveciler sadece bir seçenek olmaktan çıkıp, yiyecek-içecek piyasasını neredeyse domine eder hale geldi. kafe zincirlerinin bu kadar yaygın ve popüler hale gelmesinin arkasında, ekonomik, kültürel ve sosyolojik dinamikler var elbet. Bunları kısaca ifade edecek olursak; büyük şehirlerde hayatın hızlı, yoğun ve planlı akması, kafelerin bu tempoya uygun servis ve imkanlar sunması ve ev ile iş arasında bir üçüncü mekân olarak insanların sosyalleşme, dinlenme veya çalışmak için uğradıkları alanlara dönüşmesidir.


Özellikle genç kuşaklar için bu mekânlar önemlidir. Markalar ise küresel bir aidiyet duygusu oluşturur. evden çıkıp yalnız kalmak isteyen ama kalabalığın içinde olmayı tercih eden bireyler için ideal yerlerdir. Buralar insana kalabalığın içinde var olabilme hissi verirler.


Geleneksel kahvehaneler, mahalle temelli iletişimin ve dayanışmanın mekânlarıydı. Zincir kafeler ise anonim olmanın, kimliksizliğin, yalnızlığın mekanıdır. insanlar artık birlikte yalnız kalma biçiminde sosyalleşmeyi tercih eder hale geldiler. Bourdieu’nun ifadesiyle söylersek; kafe tercihi, bir anlamda kişinin kültürel sermayesinin bir göstergesine dönüştü. Diğer taraftan kafe zincirleri insanın yalnızlığını besleyen ve düzenleyen mekânlar oldular. üstelik burada yalnızlık bir sorundan öte yaşam tarzı hali olarak yer aldı.


***

Kafeler, modern hayatın sessiz devrimcileridir desek yanlış olmaz. Şehrin gürültüsünü dışarıda bırakıp kendi dünyasına çekilmek isteyenler için bir fincan kahve, bir masa, artık bir sığınaktan ötedir. Organik sohbetlerinin ve dayanışmanın mekânları gitti; bireysel sessizliğin sosyalleştiği alanlar geldi. Bugün kafede oturanlar birbirine karşı selamsızdırlar fakat benzer sessizliği paylaşırlar. ‘Birlikte yalnız kalmak’ tarzındaki bu yeni durum aslında modern toplumun en yaman çelişkisidir.


Kafelerle ilgili önemli bir konu da geleceğine dair öngörülerimizdir. Aslında bu; şehir hayatının, dijitalleşmenin ve sosyal ilişkilerin geleceğini birlikte okumayı gerektirir. Gelecekte kafeler hem sosyalleşme hem mikro ofis işlevini aynı anda görecek ve zaten de bunun ilk uygulamalarını kısmen yapan hatta masa kiralama türünden aylık aboneliğe endeksli çalışma alanı modeline bile geçebilecek yapılanmalardır.


Küresel zincirlerin tekdüzeliğine karşı yerel ve özgün kafelere yönelim artsa da zincir kafelere rağbet devam edecek görünüyor ki, bunlar daimi müşterilerin zevklerini öğrenip kişiselleştirilmiş menüler bile sunabilecek durumdadırlar. Özünde kafeler benzer rolünü koruyacak ve buralar bir tür sessiz topluluk mekânına dönüşecek, müşteriler burada birbirleriyle muhabbet etmeyecek ama birbirlerinin varlığından güç alarak var olmaya devam edecekler. yani şehir ve toplum ilişkisi bu şekilde giderse gelecekte kafelerin müşterilerine vaadi; yalnızlığını giderebileceğin bir masan her daim seninledir söylemi olacak.


İşte hep birlikte bu tanımlanmış yalnızlığa kendi dinamiklerimizle bir çözüm üretmekle mükellefiz.