‘İtina ile yaşamak’, hepimizin huzur ve güvenle dolu dolu istediği ve isteyeceği bir hayatın özlemidir. Haliyle özlenene kavuşmak için de emek, gayret ve bedel ödemek gerektiği malumdur. Bedel ödenerek ve emek verilen hayatlar, bereketlenerek yaşanmış ömürlerdir.
“Her insanın ömrü sınırlıdır, ömrün bereketi ne ola ki, nasıl ola ki” denilebilir. Ömrün bereketi, hepimize bahşedilen beş duyu organımız olmak üzere; hiçbir ticari meta ile alınıp satılamayan; ‘akıl-mantık-muhasebe-muhakeme-düşünce-fikir’ ve bunların daimi muhafızı olan ruhumuzu, bedenimizin de uyum sağlayabileceği şekilde dengede tutabilmektir.
Yazının başlığına değinerek söze yol verelim. Bugünkü yazıya bu başlık ilham verdi çünkü. ‘İtina İle Yaşamak’, bir kitap ismi.
Kitap, İTO’nun paydaşlarından biri olan ‘Türkiye Turing ve Otomobil Kurumu’ adına yayınlanan Klinik Psikolog Dr. Mehmet Dinç’in, Turing merkezinde yaptığı sohbetlerinden oluşmuş.
Türkiye Turing ve Otomobil Kurumu’nu tanımayanlar için de Turing Yönetim Kurulu Başkanı Dr. Bülent Katkat’ın şu ifadelerini paylaşalım önce: “Cumhuriyetin ilanından bir hafta sonra 6 Kasım 1923’te merhum Reşit Saffet Atabinen ve arkadaşları tarafından ‘Türk Seyyahin Cemiyeti’ adıyla kurulan ve 1930’dan beri kamu yararına çalışan dernek olan Türkiye Turing ve Otomobil Kurumu, asli görevlerinin yanında; kültür, sanat, eğitim, turizm, tanıtım, yol emniyeti, tarihi mirasın restorasyonu gibi birçok alanda kamu yararına yürüttüğü öncü çalışmalar yapmaktadır.”
* * *
Yukarıdaki paragrafta ‘yol emniyeti’ üzerinden söze revan olalım. İki türlü yol emniyeti vardır. Birincisi maddi boyutuyla yaşadığımız hayatın yol emniyeti, diğeri de duygu ve düşüncelerimizle yaşadığımız hayatın manevi yol emniyeti.
İki yol emniyetini de sağlıkla ve huzurla ikame edebilmek için yine maddi-manevi kazançlarımızı bir dengede tutmamız gerekiyor. İnsan hayatının dengesi, iki kefeli teraziyle ölçülür. Adil tacirler/tüccar ürün tartarken, nasıl kefenin bir dengede durmasına dikkat ederlerse, insanoğlu da hayatını bu şekilde dengede tutmak ister.
Dengenin bozulduğu yerde haliyle her şey bozulur. Tamir edilse de eskisi gibi olmaz. Hani sıkça verilen yanlış düğme ilikleme örneğinde olduğu gibi. İnsan ömrü yanlış iliklenen düğmelerle heba edilecek kadar ucuz ve uzun değildir malum.
Dünyanın her yerinde insanoğlu toplum içerisinde yaşama melekesiyle yaratılmış kutlu bir varlıktır. Din, dil, ırk, örf, adet, gelenek ve benzeri sosyo-kültürel farklıların boyutları ne olursa olsun, insanlar görülmeyen ve yazılı olmayan belli kurallar çerçevesinde birbirleriyle anlaşabilir, kaynaşabilir ve yaşayabilirler.
Bizim medeniyetimiz ve öğretimizde ise ahilik müessesesi tüm insanlığa; kaynaşmanın, dayanışmanın, birlikte yaşamanın, yolunu şu veciz ifadeyle belirtmiştir: “Hiç kimse kendisine yapılmasını istemediği şeyi başkası için de istememeli.” Yahut “Bir kimse kendi hayrına istediğini başkaları için de istemelidir.”
* * *
Sistem belli ve çok basit! Mesele; sözümüze, işimize, aşımıza, evimize, sokağımıza, ailemize, yediğimize, içtiğimize velhasıl her hal ve hareketimize itina gösterdiğimiz veya göstereceğimiz gibi başkalarına davranırken de aynı itinayı göstermemizdir. O vakit, ömrümüz, kazancımız ve sözümüz bereketlenecektir.
Bu kadar güzellikten sonra tüm bunları bozacak hallere de bir uğrak vurmak lazım.
Kıskançlık, haset, bencillik, nemelazımcılık, hırs, tamah ve benzeri insan ömrünü zifiri karanlıkta geçmeye mahkûm eden hasletlerden mutlaka uzak durmak gerekir ki, hayatımıza renk katabilelim ve terazimiz dengede durabilsin. Eskiler; ‘İnsan insanın yükünü alır’ der. Velhasıl hayatın anlamı; yük olmak değil, gücümüz yettiğince yük almak ve paylaşmaktır vesselam.
09 Ocak 2023 Pazartesi