“Fatih Sultan Mehmed, İstanbul’u fetheden ve Osmanlı Beyliği’niOsmanlı Devleti’ne dönüştüren yalnızca padişah değil; aynı zamanda, İstanbul’un ‘ilk belediye reisi’, ‘ilk şehremini’, ‘İstanbul’un baş mimarı’; ‘şehrin abidelerinin yerini göstermiş, iskân ve ticaret sahalarını değiştirmiş ve insan ölçüsünde bir mimari ve şehircilik meydana getirmiştir.” Ekrem Hakkı Ayverdi.
“İstanbul’un en eski çeyizi nerede” sorusunun çok cevabı var. Çünkü İstanbul’un her yeri ayrı bir çeyiz. Yalnız en eski çeyizlerden birisi Ayasofya ise ikincisi Zeyrek Mahallesi ve buradaki eski adıyla Pantokrator Manastırı’nın camiye çevrilmesiyle Zeyrek Camii adını alan eser.
İstanbul’un Fatih ilçesinin, adı çok bilinen mahallelerinden birisi Zeyrek semti. Zeyrek Mahallesi, İstanbul’un tarihine şahitlik eden isimler ve eserlerle dolu.
Bugüne kadar Zeyrek’ten geçmişliğiniz olabilir ama eğer gezmek isterseniz ve gezi sonrası yorulduğunuzda biraz dinlenmek, kitap okumak, boğazını ıslatmak isterseniz, hemen caminin bitişiğindeki Kültür A.Ş.’nin kitap kahve salonuna uğrayabilirsiniz.
Zeyrek Mahallesi ismini, Fatih Sultan Mehmed dönemi âlimlerinden Molla Mehmed Zeyrek’ten almış. Fatih Sultan Mehmed, İstanbul’u fethedince, yeni bir medrese yapıncaya kadar burada bulunan Pantokrator Manastırı’nı Molla Zeyrek’e tahsis ederek, eğitim ve öğretimi sürdürmesini istemiş.
İstanbul Vakıfları Tahrir Defteri’nde semtin ismi Mahalle-i Mescid-i Hoca Zeyrek olarak geçtiği kaydı var. Zeyrek’in sokaklarında dolaşırken, fetih şehitleriyle birlikte yine âlimlerin kabirlerine rastlamak mümkün.
Mesela Şeyhülislam Zembilli Ali Efendi ve yine Fatih’in hocalarından Kara Şemseddin dışında Sancaktar İbrahim Ağa, Abdülkadir Dede ve Mehmed Emin Tokadi’nin kabirleri burada.
Zeyrek Camii’nin ya da Pantokrator Manastırı’nın geçmişine de yolculuk edelim.
Bizans dönemine ait Pantokrator Manastırı’nın içinde birbirine geçişli üç kilise var ve şu isimlerle anılıyor. “Evrenin Hâkimi İsa Mesih (Hristos Pantokrator), Başmelek Mikhail (Arhangelos Mikhail) ve Şefkatli Meryem Ana (Theotokos Elaiusa).
Manastır İmparator II. Ioannes Komnenos’un eşi, Macar Kralı Laszlo’nun kızı Eirene tarafından 1124’te inşasına başlanıp, imparatoriçenin ölümünden sonra bitirildi.
Fâtih Sultan Mehmed, fetihten sonra bazı Bizans yapılarına bir İslâm şehrinde bulunması gereken yapı fonksiyonlarını verdi ve bu yapılardan biri olan Pantokrator Manastırı’nı medrese haline getirerek, cami olarak da vazife görmesini sağladı.
Manastır, eldeki verilere göre orijinaline sadık kalınarak camiye çevrilmesine azami dikkat gösterilip tarihe kazandırıldı.
Fatih döneminden sonra II. Abdülhamid Han devrine kadar Osmanlı tarihi boyunca onarımlar gördü. Şu ayrıntıyı da ilave edelim. İstanbul’un manevi Fatihi Akşemseddin ile Semerci İbrâhim Efendi Tekkesi diye bilinen tekkeler de mevcut.
Bilenler bilir, bilmeyenler için hatırlatalım. Osmanlı padişahlarından adına cami bulunmayan tek padişah III. Mustafa ama Zeyrek Camii, 1766 depreminde büyük zarar görünce III. Mustafa tarafından esaslı bir onarımdan geçirildi.
Tabi bu tarihten itibaren cami, günümüze kadar defalarca restore edildi ve son olarak tam kapasiteli bir restorasyondan geçmesi için 2010’da İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı el atarak, bugün açılışı yapılacak duruma getirdi.
Açılışı yapılacak derken, cami ibadete ve gezip görmek isteyenlere açık. Tarihe yolculuk etmek isteyenler için bulunmaz bir tarih yolculuğu olacak.
04 Mart 2019 Pazartesi