Kâinattaki tüm yaratılanlar; insanoğlunun çalışması, kazanması, beslenmesi ve barınması adına emrine verildiği için çalışan herkese bir ölçü dairesinde rızkı tayin edilmiştir.
Yeri geldikçe ifade ederim: “Dünyada kendi kendine yetecek nadir ülkelerden biriyiz. 780 bin metrekarelik coğrafyamızın hemen her noktasında; güneyden kuzeye, doğudan batıya, toprak üstü ve altı zengin kaynaklarımız mevcut.”
Söylemeye çalıştıklarımızın küçük bir örneğini, İstanbul Ticaret Üniversitesi Mütevelli Heyeti Başkanı Dr. İsrafil Kuralay ile İstanbul’dan Afyonkarahisar’a giderken, kalkınma ve ekonomi gözlüğümüzle uğradığımız yerlerde; çarkların nasıl döndüğünü, lastiklerin yürüdüğünü, motorların harıl harıl çalıştığını müşahede ettik.
İsrafil Bey’in de davetli olduğu bir toplantı için İstanbul’dan Afyonkarahisar’a hareket ettiğimizde, ticaretin, tarihin ve kültürün dünya başkenti İstanbul’a veda eder etmez, Derince Limanı’ndaki yoğunluk dikkatimizi çekmişti. Limandaki hareket, bereketin simgesiydi.
* * *
Osmangazi Köprüsü’nden geçip, Bursa’ya uğramadan İnegöl’e yönelince, başka bir hareketlilik başlamıştı. Şehir merkezini kenardan kuşatan ana yol; TIR’larla, kamyonlarla, otobüslerle doluydu ve belli ki tezgâhlar çalışıyor, üretilenler bir yerlere gidiyordu.
Bilenler bilir, bilmeyenler için hatırlatalım.
İnegöl, 52 ülkeye mobilya ihraç eden bir şehrimizdir. Mobilyacılığın tarihi yüzyıl öncesine dayanmakla birlikte, günümüzde 4 bin dönüme yakın kurulu alanda, 4 bin 500 civarında işyerinde üretilen mobilyaların çeşitleri ve modelleri, ülkemiz genelinde zenginlik bakımından lider konumdadır.
İnegöl’e yolu uğrayanların, şehir merkezindeki İshak Paşa Külliyesi ve çarşılarını görmelerini duyuralım. Külliye; kapalı çarşısı, bedesteni ve arastasıyla tarihe, sanata, ticarete yolculuk yaptırıyor ve “İnsan için ancak çalıştığının karşılığı vardır” gerçeğini anlatıyor.
* * *
Bursa’dan ‘İpek Yolu’ ikiye ayrılır. Birinci yol; Gemlik, İznik, Sapanca, Geyve, Taraklı, Göynük, Mudurnu, Nallıhan, Beypazarı, Ayaş, Ankara. Bu yol aynı zamanda ‘Ordu Yolu’ olarak da bilinir.
İkinci yol; İnegöl, Bozüyük, Kütahya, Afyonkarahisar’dır. Ayrıca buradan yol yine iki bölünür. Bir kol Isparta, Burdur, Antalya, diğeri ise Denizli, Aydın, Muğla üzerine gider.
Afyonkarahisar, ekonomi lokomotifliğinde üç coğrafi bölgenin kavşak noktası ve kilit muhafızıdır. Kara ve demiryoluyla batıyı doğuya, güneyi kuzeye bağlayan bir ticaret üssüdür.
Malum olduğu üzere Afyonkarahisar, yeraltı ve yerüstü zenginlikleri bakımından da nadir şehirlerimizdendir. Afyonkarahisarlılar kendilerini; “Ekmeğimizi taştan çıkarıyoruz” diye tarif eder. Ülkemizin en zengin mermer yatakları buradadır çünkü.
Ayrıca şifalı suları ve kaplıcalarıyla, sağlık turizminin önde gelen illerimizden olması hasebiyle hayvancılık ve tarımda da öncü şehirlerimizdendir. Örneğin, İstanbul’un et ihtiyacının yüzde 45’ini Afyonkarahisar karşılıyor.
Anlatıldığına göre, ülkemizin yedi bölgesinde ne kadar çeşit tarım ürünü varsa, Afyonkarahisar ve ilçelerinde hepsi yetişiyormuş.
* * *
Öte yandan; Maden Tetkik Arama Genel Müdürlüğü tarafından şehir ve mücavir alanında yapılan araştırmalarda; demir, kükürt, kaolin, linyit, cıva, grafit, kalay, kurşun ve manganez bulunmuş ve çalışmalar sürüyormuş.
Bu arada, Afyonkarahisar’da mermer keşif ve işletmeciliğinin tarihi bir hayli eski. Somaki mermer ocaklarının M.Ö. 10. asırdan beri işletildiği kaydediliyor.
Romalılar devrinde ‘Sinada’ (Şuhut) mermeri ismi ile meşhur olan; beyaz, pembe, erguvani, leylaki, koyu menekşe ve mavi damarlı mermerler, dünyanın en gözde ve nadide mermerleri olarak ünlü.
Roma surları ve Sen Piyer kilisesindeki mermerler ile Ayasofya’daki sütunlar Afyonkarahisar’dan getirilmiş. Roma başta olmak üzere bazı eserlerin çoğu Afyonkarahisar mermerinden yapılmış.
* * *
Velhasıl; vatanımız dağıyla, ovasıyla, deniziyle, nehriyle, insanıyla isteyince ve çalışınca, üzerinde yaşayan herkese haddinden fazlasıyla yetecek zenginliktedir vesselam.
27 Kasım 2023 Pazartesi