“Haydarpaşa garında/1941 baharında./Saat on beş./Merdivenlerin üstünde güneş/yorgunluk ve telâş./Bir adam/merdivenlerde duruyor/bir şeyler düşünerek. Zayıf. Korkak.” Nazım Hikmet
İstanbul’un taşı toprağı altın sözünün doğduğu yerdir Haydarpaşa Garı’nın denize açılan kapısı ve merdivenleri. Bir devrin tarihini, kültürünü, sanatını, ticaretini, insanını, yurtiçi ve dışı göçleri ve daha da önemlisi, Anadolu’dan İstanbul’a ekmek parası, başlık parası için göçlerin şahitlerindendir.
İstanbul’un her semti büyük bir Anadolu hikâyesi barındırır, lakin Haydarpaşa İstasyonu ve merdivenlerindeki hikâyeler, kültür ve ekonomi tarihimizin izleriyle doludur. İstanbul’a tahta bavullarla gelip, bugün dünyanın pek çok ülkesiyle ihracat yapan firmalarımız doğmuştur Haydarpaşa İstasyonu merdivenlerinden.
Anadolu’nun, Kafkaslar’ın, Orta Asya’nın, Orta Doğu’nun İstanbul’a giriş kapısıdır. Avrupa’nın son ucunu Anadolu’dan Sirkeci Garı’na bağlayan istasyondur.
Malum Sirkeci Garı da Anadolu insanını Avrupa’ya taşıyan istasyonlardan biridir ve Haydarpaşa kadar olmasa da Sirkeci’nin de tarihi önemlidir. Avrupa ile Türkiye arasındaki ilk bağın hareket noktasıdır.
İbrahim Sadri’nin ‘Sirkeci’den Tren Gider’ şiirinin ilk mısraı ile Sirkeci İstasyonu’na da uğrayalım. Her iki istasyon da hüzünlü ayrılıkların, coşkulu kavuşmaların merkezidir.
“Sirkeci’den tren gider,/Varım yoğum törem gider,/Tuna bizden utanır, biz Tuna’dan,/Yüzüne kapatır ellerini./Aldırma be Tuna’m,/Yiğit çıplak doğar anadan.”
* * *
Yazıya başlarken esasında Haydarpaşa İstasyonu’nun tarihine de değinecek ve kısa bir bilgi aktaracaktım lakin yazının akışı öyle gelişti ki, sanırım şimdi pek yeri değil gibi geldi. Belki başka bir yazımızda değinmek daha münasip olacaktır.
Söze şiirle başlamışken az gerilere giderek bir başka hatırata yer verelim.
‘Kaybolan İstanbul’dan Hatıralar’ (Ötüken Neş.) kitabında Hikmet Feridun Es, Haydarpaşa Garı’nın merdivenlerini sinema üzerinden şöyle anlatır:
“Yerli filmdeki delikanlı, çıkını omzunda köyden kaçar. Aç ve uykusuz!
E-5 karayolundan geçen bütün kamyon şoförlerine yerden temennalar çakarak, işaretler vererek, derin reveranslar eyleyerek; şayet dururlarsa ricalar, minnetler ederek… Nihayet şoförün biri razı olur ve gurbetçiye emreder; ‘Atla ula arkaya!’
Atlar kamyonun arkasına bedavacı delikanlı… Ama ancak ilk tren istasyonuna kadar! Orada inince, gişe memuruna lokantadan döner ısmarlar gibi:
-Kes bir! Üçüncü olsun! İstanbul, der.
Yerli filmdeki delikanlının en mühim serüveni böylece başlamıştır. O da artık denizi görecek ve o meşhur Haydarpaşa merdivenlerini basamak basamak inecektir. İstanbul’un kapısı! Caddeleri altından cennete inen merdivenleri… Haydarpaşa merdivenleri Türk romanının, Türk hikâyesinin, Türk filminin içinde yükselir. Yeşilçam’ın bir numaralı en büyük dekorudur.”
* * *
Peki, Haydarpaşa Garı sadece bu tür sosyal olaylara mı ev sahipliği yapmıştır. Elbet hayır! Yine Hikmet Feridun Es’ten okuyalım:
“O zamanın genç gazetecileri, Haydarpaşa merdivenlerini, Yeşilçam delikanlısının ve rejisöründen çok daha farklı görürdük. Bizim için burası dünyanın en ünlü ‘Politika Merdiveni’ idi.
Cumhuriyet hükümeti kurulduktan ve başkent, Ankara’ya alındıktan sonra yeryüzünün bütün büyük politikacıları, hükümdarları, kralları, şahları, emirleri, prensleri, sayısız başbakanları bu merdivenlerde mekik dokumuştu.
Dünya şöhretleri arasında, hemen hemen Haydarpaşa merdivenlerini çiğnememiş olan yoktu. Venizelos’tan Romanya Ana Kraliçesi’ne, General Mac Arthur’den Mareşal Voroşilov’a…
Afgan Kralı’ndan İran Şahı’na… Von Papen’den Karahan Yoldaş’a kadar…
Hatta belki de aynı yerlere basarak bu merdivenlerden çıkmışlar veya inmişlerdi. Öyle bir merdiven ki, her basamağında bir tarih yatıyordu.”
* * *
Evet, Haydarpaşa Garı, 117 yıllık tarihi ile kültürden sanata, ekonomiden siyasete ve Osmanlı’dan Cumhuriyete geçişteki şahitliklerin istasyonu…
08 Mayıs 2023 Pazartesi