İçinde bulunduğumuz ay aileler için eğitimin merkeze alındığı bir zamanı işaret eder. Eylül ile eğitim ve onun telaşı, heyecanı devreye girer, bütün hazırlıkların merkezinde o vardır. Sıla-i rahim için memlekete gidilmişse, tatile çıkılmışsa veya başka bir vesileyle yaşanılan yerden uzaklaşılmışsa ayın başında dönülür. Zira çocuğun eğitimine ilişkin hazırlıklar yapılacaktır.
Kitaplar, defterler, kıyafetler, malzemeler, çocuğun ulaşım meselesi velhasıl tüm hazırlıklar için dönülmesi gerekir. Öğretmenler ise zaten öğrencilerinin hazırlıkları için vazifeye başlamış oluyorlar. Çarşı-pazar hareketleniyor. Birinci sınıflar bir hafta önceden açıldığı için de okul hayatı fiilen başlamış oluyor.
Diğer bir ifadeyle okulun başlaması özellikle büyük şehirlerde hayatın kendi normaline dönmesi gibi bir şey oluyor. Servisler ve özel araçların çocuğu okula bırakmaları başlayınca şehirlerin trafiği de problem olan düzeye gelmiş oluyor. Üniversiteler eylül ortasına veya sonuna doğru açılsa da oluşturduğu hareketlilik ayın başında devreye giriyor. Kayıtlar, yurt bulma, barınma ve burs ihtiyacı türünden çalışmalar kendi dinamizmini oluşturuyor. Kısaca, eğitimin bütün boyutlarıyla devreye alınması ailede, okulda ve tabii ki toplumda ciddi bir hareketliliğe yol açıyor ve gündem eğitim oluyor.
İşi eğitim olanlar; başta bakanlık ve tüm taşra teşkilatı olmak üzere, özel okullar, üniversiteler, eğitimi destekleme kuruluşları, sivil toplum, kısaca eğitimin tüm bileşenleri için bu ay hareketliliğin hızlı bir şekilde başladığı dönem oluyor. Bu hareketliliği de bereket olarak görmekte fayda var.
Tabii ki işin zorlukları var. Başta, veli olmak zordur, sorumluluk ister, gayret ister ama büyükşehirlerde veli olmak daha da zordur. Çünkü; işiniz, eşiniz, çocuğunuz, okulunuz etrafında dönen ve hızlı akan bir hayat dinamizmi var. Şehrin her türlü stresine de sabırla dayanan bir tarafınızın olması gerekiyor. Diğer bir deyişle büyükşehirde veli olmak vali olmak kadar zordur ama aynı ölçüde de keyiflidir. Bu; çocuğunuzun gelişimini yakinen izlemenin sevincidir. Profesör Mustafa Kara Hoca’nın veli ile valinin aynı kökten geldiğini ve anlam olarak yakın ilişkisini anlatan ‘Velileri Seven Valiler’ şiiri şehrin en üst kamu yöneticisi ile evin eğitim yöneticisi arasındaki irtibatı anlatır.
Vali ile velinin aynı kökten olması ne güzel şey!
Valilerin velilere muhabbet duyması ne güzel şey!
Vilayet ile velayetin dostluğu ne güzel şey! (…)
Eğitimin gündemi ile sezona başlamak hem sevinçtir hem de problemleri ile oluşturulacak gündem hüzünlüdür. Zira geldiğimiz nokta itibariyle eğitimde sevinç ve hüzün iç içe geçmiştir. Bakanlığın bir çeyrek yüzyılın muhasebesini objektif olarak yapmasını ve sonuçtan hareketle ortaya çıkan kendi temel yanlışlarımızdan dönmesinin vakti gelmiştir. Sözgelimi; 4’lü üçlemeden (4+4+4), genel sınavların bu haliyle eğitimi öldürücü etkisinden, lise mecburiyetinden, meslek lisesinin cazibesi ve rasyonel itibarından, sınavla öğrenci alan liselerin azaltılmasından, çalışkan öğrenci ile dahi düzeyde potansiyeli bulunanların ayırt edilmesinden ve temeli orta öğretimde atılan ‘herkesin üniversite okuması gerekir’ algısını ortadan kaldırıcı adımların atılmasını duymak istiyoruz.
Bu değişiklikleri yaparken de metodoloji olarak devrim değil evrim usulünün tercih edilmesi, sosyolojiyi ve siyasetin dikkate alınması doğru olandır. Zira bu süreçte meşhur söylem ‘her yıl sistem değişiyor’ yanlış algısını dikkate alarak bu algıyı doğurmayacak yolun takip edilmesinde fayda vardır. Bu ülke eğitim noktasında faturası ağır olmakla birlikte her türlü tecrübeyi yaşayarak biriktirmiştir. Artık bu tecrübeden yola çıkarak, sosyolojiyi dikkate alarak, kucaklayıcı, kuşatıcı ve devamlılığı gözeten adımların kararlılıkla atılmasını beklemektedir. Eğitim bizim birleştirici unsurumuzdur, geleceğimizdir.