PROF. DR. AHMET EMRE BİLGİLİ
Tarih ve eğitim tarihi okumalarımız bize her büyük devletin kendine özgü yanları olan bir eğitim geleneği inşa ederek varlığını sürdürebildiğini ve etkinleştirdiğini gösterir. Bilindiği üzere eğitimde gelenek inşa etme ve bunun sürdürülebilirliği çok uzun bir süreci ve tecrübi birikimi ifade eder. Selçuklu, Osmanlı, Fransa, Birleşik Krallık, ABD, İran, Mısır, Almanya gibi ülkelerin tamamını bu açıdan incelediğimizde her birinin kendisi kadar ünlü eğitim kurumlarının olduğunu görürüz. Hem orta öğretim hem de üniversite anlamında.
Günümüzde artık durum değişmekle birlikte eğitim geleneğine sahip olan ülkelerin ‘farklılığı’ devam ediyor. Aslında eğitim her zaman için fark yaratan özelliğe sahiptir.
Eğitimde dijitalleşmenin iyice etkin olmaya başladığı günümüzde global faktörleri de hesaba katacak olursak eğitimin nasıl ve nereye evrildiği bütün dünya açısından önem taşıyor. Küresel çapta yaşadığımız salgın ise bu alanı daha stratejik hale getiriyor.
EĞİTİM GELENEĞİMİZ
Eğitim geleneğine sahip ülkeler doğal olarak küresel eğitimi besleyecek, şekillendirecek ve yönlendirecektir. Bununla birlikte bu doğrultuda dijital teknolojiyi iyi kullananlar daha etkin hale gelecektir. Fakat en önemlisi ise eğitim alanında global ölçekte söyleyecek sözümüzün olmasıdır. Bu da çok önemli gördüğümüz eğitim geleneğimizin varlığı ve misyon yükleme başarımıza bağlıdır. Tabii ki her şeyden önce burada mevcut birikimimizi güncelleme kabiliyetimiz hassaten önem taşıyor.
Bu bağlamda kritik sorumuz şu: Dünya üzerinde özgün bir yeri olan bir Türk eğitim geleneğinden bahsedebilir miyiz? Potansiyel olarak elbette. Zira; Selçuklu döneminde şekillenen Osmanlı ile gelişen sağlam bir geleneğin sahibiyiz. Cumhuriyet döneminde ise sancılı olmakla birlikte önemli bir noktada olduğumuzu biliyoruz. Bu gelenekten beslenen bir felsefe ile eğitim birikimimizi dünyaya katkı verecek şekilde rafine edebilirsek diğer alandaki eksen olma çabalarımızı ciddi olarak destekleyecektir. Bunun için aslında pandemi dönemi küresel bir fırsata da dönüştürülebilir.
Burada ciddi bir çalışma içerisine girmemiz gerekir. Anadolu kültürü ve irfanı ile harmanlanmış ve insani bir değer kazanmış eğitim tecrübemizin eğitim felsefemizden damıtılmış hali ile global eğitime ne tür kazanımlar sağlayabiliriz sorusunun cevabına odaklanmamız gerekir. Bizim açımızdan önemli olan budur. Çünkü bizim eğitim anlayışımızdaki ‘değerler’ konusu bir kazanım olarak insandan hareket ettiği için zaten küresel bir anlama tekabül ediyor.
USUL VE DEĞERLER ÜZERİNDEN KATKI
Önemli olan kendi eğitim geleneğimizden dünyaya ne tür değerler aktarabileceğimizi bilmemiz ve eğitimin ‘temel’ konularını etraflıca ve bizim bakış açımızla yeniden küresel ölçekte yazarak farklı ülkelerin eğitim çalışanlarının istifadesine sunmaktır.
Global eğitime katkı ancak ‘usul ve değerler’ üzerinden olabilir. Bizim de bu konuda engin bir felsefe ve deneyime sahip olduğumuz biliniyor. Devlet ve eğitim geleneğimizde ise bunlar üzerinden bir sömürgecilik inşa etme anlayışımız hiç olmadığı aksine bu tür alanlarda karşılıksız veren el olma geçmişimiz olduğu için kabul görmemiz çok daha kolay olur. Maarifin bir çatışma alanı yerine insanlığın ortak değerleri üzerine inşa edilmesi gereken bir uzlaşı ve barış noktası olması, ancak bizim anlayışımız ve çabalarımızla mümkün olabilir. Maarif kavramını da bütün yabancı dillerde orijinal hali ile kullanarak yerleşmesini sağlamak doğru ve anlamlı olur. Global eğitim kurumumuz Maarif Vakfı da bunun için iyi bir fırsat.
12 Mart 2021 Cuma