Hüseyin ÖZTÜRK

Hüseyin ÖZTÜRK

Diğer Yazıları

Hayat bir tahterevalliye benzer. Ömrün akışı içerisinde tahterevalli çeşitli meselelerde örnek olarak verilir. Biz de misalimizde, ‘cüzdanda ve vicdanda itaat ve itimat’ hususunu ele alalım istedik.

Yalnız önce ‘tahterevalli’ sözcüğünün manasına bakalım. Tahterevalli kelimesinin kökeni Farsça’dır. Aslı ‘taht-i revan’dır.

Malum taht, oturulan yerdir. Revan ise hareket eden, yürüyen, koşan, koşturulan manasındadır. ‘Taht-i revan’ zamanla ‘tahterevalli’ şeklini almıştır. Özünde bir denge unsurudur. Doğru yerde ve sağlam zemin üzerinde durma ve durdurma becerisidir.

Gelelim mevzuumuza.

Tahterevallinin bir ucuna kendimiz oturmalı, diğer ucuna da aklımızı, vicdanımızı, merhametimizi ve bunlara bağlı cüzdanımızı koyarak, itaat ve itimat kavramları zaviyesinden durmadan akan hayat yolculuğumuza bakmalıyız. Yola revan oluşumuzu gözlemlemeliyiz.

 

*           *           *

 

Bir kimse, bu fani dünyada ne kadar yaşarsa yaşasın, geride bırakacağı en büyük mirası, maddi varlıktan öte inanılan ve güvenilen bir müessese ile kişiliği ve ismidir.

İtimatsız itaat, rüzgarın havada silip süpürdüğü bulutlara benzer. Önce küme halinde durur, sonra parçalara bölünerek gökyüzünde kaybolur. Güven de öyledir. Güveni kazanmak, iğneyle kuyu kazmaktır, kayıp ise birkaç saniyelik iştir. Bir hareket, bir söz, hatta bir ima bile güveni yok eder.

Bu sebeple, itimat yüklü itaat ve güven; ticaret başta olmak üzere aileden, toplumsal orta değerlerin temel direklerinden biridir. Büyüklerimiz boşuna; ‘Söz namustur, namus itimattır’ dememiş. İtimat kaybolursa, o kişi veya kişilerin ne kadar zengin, ne kadar güçlü ve ne kadar maharetli olduklarının kıymeti kalmaz.

İtimada dayalı itaat, ikiz kardeş gibidir. Peki, itimatsız itaat olur mu? Elbette olur. Zaten günlük pek çok problemler, itimatsız itaatler yüzünden meydana gelir. Çıkar öncelikli menfaat merkezli itaatler, anlık gösterişli itaatler, en zararlı insan hallerindendir. Ticari ahlakı da insan ilişkilerini de zehirler.

Ticaret, yalnızca mal alıp satmak değildir. Tahterevallinin iki tarafını da dengede tutabilmek için kişinin kendi vicdanıyla yaptığı bir anlaşmadır. İtimat, satıcı ile alıcı arasında kurulan bir köprüdür.

Bu durum tabii ki sadece ticarette değildir. Resmi ya da özel kurum, kuruluş ve büyük, küçük bütün işyerlerinde geçerlidir. Bu köprüyü sağlamlaştıran ayaklar ise dürüstlük ve itaattir. Eskiler der ki; “Dürüstlüğe itaati olmayanın başkalarına inanması zordur.”

 

*           *           *

 

Şimdilerde pek görülmez ama hâlâ küçük kasabalarımızdaki bazı dükkânlarda şöyle bir tabelaya rastlamak mümkü: “Veresiye verilir, kefil Allah’tır.” Bu ifade, hem itimadın hem de itaatin özetidir. 

Ticaretteki bu güven alışverişinde tarafların niyeti oldukça ehemmiyetlidir. Söz buraya gelmişken Yunus Emre’yi hatırlamamak olmaz:

“Mal sahibi, mülk sahibi,

Hani bunun ilk sahibi?

Mal da yalan, mülk de yalan,

Var biraz da sen oyalan.”

Günümüzde dünyanın muhtaç ve sahip olmak istediği hayatın gerçeği, vicdan ve cüzdan dengeli olarak, adil bir itimada dayalı itaat olsa gerektir. Ekonomik, sosyal, siyasal, eğitim ve kültürel alanda en çok eksikliği hissedilen hususların başında gelir.

İtimada dayalı bir gelecek özlemi; üreticilerden tüketicilere, yönetenlerden yönetilenlere, aileden hayatın her devresinde beklenilen bir durumdur.

Ticarette itaat ve itimat, geçmişin hikâyesi değildir; esas bütün geleceklerin anahtarıdır. Güven ve itimat, hayatın her anına yansıdığı sürece, huzurlu toplumlar ve bireyler meydana gelir.

İtimat; vicdanı rahatlatır, itaat ise kalbi diriltir. O yüzden denilir ki; “Tahterevallideki denge, cüzdanla vicdan arasındaki itimat ve itaatle oluşturulur.”

09 Aralık 2024 Pazartesi