tatil-sepeti
Hüseyin ÖZTÜRK

Hüseyin ÖZTÜRK

Diğer Yazıları

HÜSEYİN ÖZTÜRK

İş insanlarımızın pek çoğunun içeriğini bildiği ve anladığı ama genç iş insanlarımızın da önemli bir kısmının, “Ben kazanıyorum tabii ki ben harcayacağım” diye, ‘bir hırka, bir lokma’ düsturuna soğuk baktıkları görülüyor.

Aile büyüğü iş insanlarımızın, genç yöneticilerimizin yönetim anlayışlarındaki bu soğuk duruşlarından dolayı üzüldükleri ve muzdarip oldukları dile getiriliyor.

Bu sebeple ‘bir hırka, bir lokma’ prensibi üzerine, dağarcığımızda bekleyen ve araştırmalarımızda karşımıza çıkan bazı hususları paylaşalım istedik.

Günümüzde iş dünyasında ve sosyal hayatın çeşitli alanlarında zaman kıtlığı ve vakit darlığı yaşandığından söz ediliyor. Hepimiz meşgulüz, hepimizin işi var ve kendimize bile ayıracak vaktimiz yok gibi mazeretler, sıkça şikâyet mevzuu yapılıyor. Maalesef vaziyet bu!

İşte, ‘bir hırka, bir lokma’ tavsiyesini tam da bugünler için yeniden hatırlatmalı.

Hemen söyleyelim ki, insan ve iş kapsamlı medeniyetimizin temel öğesi olan ‘bir hırka, bir lokma’ felsefesi, asla tembellik, boş vermişlik, fakirlik ve fakirliği öven bir ifade değildir.

***

DÜNYA CAZİBESİNE ALDANMAMAK

‘Bir lokma, bir hırka’ ilkesinin özü; dünya cazibesine aldanmamayı söyler. “İnsanoğlu, dünyaya tutkun olan, dünyalık kazançlarına yapışan ve kaybetmek istemeyen bir anlayışa sahiptir. Dünyaya olan bu tutku frenlenemezse, kişi hırs ve hayal âleminden kurtulamaz ve hırslarının peşinde perişan olarak yaşamaya mecbur kalır” denilir.

Çalışmak için hırslı olmak lazım ile dünya malına hırsla sahip olmayı birbirine karıştırmamalı. ‘Bir lokma, bir hırka’, sahip olduğumuz varlığımızı başkalarıyla paylaşabilme yürekliliği ve merhametliliğidir. Merhamet toplumu oluşumuz bu sebepledir.

Kesinlikle çalışmayı bırakıp üretimden kaçmak değil, çalışıp ihtiyaç fazlası lüks tüketimden kaçarak, ihtiyaç içindeki yakınlarımızı, tanıdıklarımızı veya tanımadığımız ama muhtaç olduklarını bildiğimiz mazlum insanları tercih etmektir.

Malum, dünyanın ekonomik sistemi, ‘sınırlı olan kaynakların, sınırsız ihtiyaçlar uğruna harcanması’ üzerine işliyor. Sınırsız ihtiyaçlarımız karşısında sınırlı kaynaklarımızın sonrasını herhalde kimse hayal etmek istemez.

***

KANAAT VE RIZANIN ÖLÇÜSÜ

Ünlü bir iş insanımız, kendisinden önce vefat eden bir dostunun, Karacaahmet mezarlığındaki kabrini, arkadaşlarıyla birlikte ziyaret eder ve mezarlıktan ayrılırken şöyle der:

“Arkadaşlar, iyi bakın bu mezarlığa. Kadınıyla erkeğiyle her seviyeden insan var. Zenginler, fakirler, üst düzey memurlar, hamallar, okumuşlar, okumamışlar, velhasıl her seviyeden kimse yatıyor. Şimdi bunların başına varıp:

-Buyurun, hepiniz tekrar dünyaya dönüyorsunuz. Kimler gelmek istiyor deseniz, inanın hepsi de başlarını kaldırıp, ‘Benim daha yapacak çok işim vardı’ diye gelmek isteyeceklerdir. Oysa bizim dünya ve ahiret anlayışımız şudur:

‘Hiç ölmeyecekmiş gibi dünyaya, yarın ölecekmiş gibi ahirete çalışın’ ikazı ve uyarısıdır. Bu ne demektir? Dünyanı öyle mamur et ki, mamur ettiğin şeylerin içerisinde sadece sen değil, ahirete götürecek azığın da olsun.”

İşte, ‘bir hırka, bir lokma’ felsefemiz bu sözden doğmuştur. Bu güzide ve samimi hatırlatmanın bize söylediği o kadar çok şey var ki, mesela şunu da ilave etmeliyiz:

İhtiyaçlarımızı kanaat ölçüsü içerisinde belli bir sınırda tutmalıyız. Çünkü iktisattan artıracağımız kaynaklarımıza bizden sonraki insanlarımızın ihtiyacı olacak. Sürekli ihtiyaç ve istek hazzına düşersek, bizden sonrakiler bize teşekkür etmek yerine sitem edecekler.

Sözün özü: ‘Bir lokma, bir hırka’ düşüncesi, kanaat ve rızanın ölçüsü olarak her sahada ifrat ve tefritten uzak kalmamızı sağlar, insani duygu ve değerlerimizi güçlendirir. ‘Bir lokma, bir hırka;kendine bir, başkalarına bin lokma’ anlayışıdır.

02 Ekim 2020 Cuma