Bütün dünya insanlığında ticari hayatın ilk sermayesi söz ile başlamıştır. Sözün özünü de nasihatler teşkil etmiştir. Sözü kazanca dönüştüren bedelsiz sermaye nasihatlerini baş tacı edenler, yol haritalarını buna göre çizmişlerdir.
İş dünyasına dair yazılmış hatıratların istisnasız hepsinin temelini, tecrübe sahibi büyüklerinden aldıkları nasihatler, öğütler oluşturur. Bu duruma pek çoğumuz okuyarak veya yaşayarak şahitlik ettiğimiz gibi yazılmış kitapları da biliriz.
Yalnız bazen öyle nasihat hikâyeleriyle karşılaşırız ki, sayfalar dolusu kitabın anlatacağını izah ediverir. Bu manada sosyal ve ekonomik hayatımızın bütününde insan ilişkilerini düzenleyen nasihatler sermayesinin sahiplerinden biri de Mevlana Celaleddin Rumi Hz’leridir ve Mesnevi’sinde çok farklı örnekler anlatır.
Bu hafta o nasihatlerden birine konuk olalım.
* * *
Kuşun biri, bir avcı tarafından hile ve tuzakla yakalanmıştı. Kuş, kendini yakalayana adama dedi ki:
-Ey efendi! Sen hayatında birçok sığır ve koyun yemişsindir; birçok deve de kurban etmişsindir! Sen onların etleriyle doymadın da benim bedenimle mi doyacaksın? Beni serbest bırak, sana ‘üç öğüt’ vereyim. Bak bakalım tuzağa düşmekte akıllı mıyım değil miyim?
Birinci öğüdümü senin elinde vereyim. İkinci öğüdümü şu damın üstünde vereyim. Üçüncüsünü de ağacın üstüne konunca vereyim. Sen, bu üç öğüt sayesinde mesut olursun! Elinde iken vereceğim öğüt şudur:
-Bir: Olmayacak şeyleri, kim söylerse söylesin, asla inanma! Kuş o değerli olan ilk öğüdü söyleyince, kendini yakalamış olan el gevşedi. Böylece kuş uçtu ve duvarın üstüne kondu. Orada ikinci öğüdünü söyledi:
-İki: Geçmiş gitmiş şeye gam çekme! Bir şey senden geçip gittikten sonra onun hasretini çekme! Geçmişe acımak, geçmişe hasret duymak yanlış bir iştir; giden geri gelmez! Onu yâd etmek de boş şeydir.
Ondan sonra dedi ki:
-Üç: İçimde (karnımda) on dirhem ağırlığında çok kıymetli, eşi bulunmaz bir inci vardı! O inci; seni de çocuklarını da devlete ve saadete kavuştururdu! Fakat kısmetin değilmiş; dünyada eşi bulunmayan o inciyi kaçırdın.
* * *
Avcı, işittiklerinin üzerine feryadı figan etmeye koyuldu. Kuş, avcının bu hareketi üzerine; “Ben sana; ‘Geçmiş bir şeye gam çekme!’ demedim mi” dedi. “Mademki inci elinden gitti, neden gam çekiyorsun? Sözümü anlamadın mı? Yahut sağır mısın? Sonra, bir de sana; ‘Olmayacak şeye sakın aldanma!’ demedim mi” dedi.
Ve devamla;
“Aslanım; bana bir bak, kendim üç dirhem gelmez bir serçe kuşu iken, içimde on dirhemlik inci nasıl olsun?”
Adam kendine geldi ve “Pekiyi” dedi, “Hepsi bu kadar mı, başka söyleyeceğin yok mu?” “Evet” dedi kuş. “Var! Eğer tutacaksan söyleyeyim!”
-“Gaflet uykusuna dalmış birine öğüt vermek, çorak bir yere tohum ekmek yahut çölü sulamak gibidir. Ahmaklığın, bilgisizliğin yırttığı şeyi, hiçbir iğne dikmez, yama tutmaz!”
* * *
Hâsılı kelam:
Başlıkta da dediğimiz gibi nasihat bedelsiz sermayedir ve bu sermayeyi işler hale getirmek, insanın kabiliyetine tahsis edilmiştir. Bilmediğimiz yolda iz sürmek, iş yapmak, insan gücü ve sermaye kaybı demektir. Bütün mesele, bu tahsisatı yerli yerince kullanabilmek ve hakkını verebilmektir.
Mevlana da başta olmak üzere insan merkezli medeniyetimizin kurucusu büyüklerimiz hep şunu söyler:
“İnsanlara anlayacakları şekilde yani akıl ve idrak seviyelerine göre konuşmak lazım gelir. Maharet, muhataplarınızı her yönüyle tanımak ve anlayacakları şekilde konuşmaktır.”
19 Haziran 2023 Pazartesi