HÜSEYİN ÖZTÜRK
Rivayete göre, Kanuni Sultan Süleyman devrinde Devlet-i Aliyye’nin sınırının 22 milyon metrekareye çıktığı tarihe derç edildi.
İşte böylesine sınırlarımızın genişlemesinde elbette pek çok etken var. Bilindiği gibi Osmanlı, ‘işgalci ve sömürgeci bir devlet değildir’. Bu özelliği, sınırlarımızın genişlemesinde önemli bir yer tuttu.
Batılılar, Osmanlı Devleti için ‘imparatorluk’ ismini bilerek kullanırlar. ‘İmparatorluk’ ismi, ‘işgalci ve sömürgeci devletler’ için kullanılır. Devlet-i Aliyye işgalci ve sömürgeci olmadığı için bir ‘imparatorluk’ değildir.
Devlet-i Aliyye oluşundaki sırlardan biri de Anadolu Selçuklular devrinde ahilik teşkilatıyla birlikte temeli atılan ve hanımlardan müteşekkil ‘Bacıyân-ı Rum’ müessesesidir.
Tarihimiz boyunca kadınlarımız; sosyal, kültürel ve ekonomik hayatla birlikte vatan savunmasında sürekli iş başında oldu ve kimi zaman cephe ilerisinde kimi zaman cephe gerisinde önemli vazifeler üstlendi.
AHİLİĞİN KADINLAR KOLU
13. yüzyılda ahiliğin kadınlar kolu olarak faaliyete geçen Bacıyân-ı Rum örgütünün teşkili hakkında tarihçi Âşık Paşazade, Orta Asya’dan göç eden ve Anadolu’da teşkilatlanan devlet kurucu dört ana unsur olarak, Gaziyân-ı Rum (Cengâver-Alp), Ahiyân-ı Rum (Ahiler) Abdalân-ı Rumları (Dervişler) saydıktan sonra ‘Bacıyân-ı Rum’ teşkilatından söz eder.
Bacıyan-ı Rum teşekkülünün başında ‘Fatma Bacı’ vardır. Fatma Bacı, devrin kanaat önderlerinden ve meşhur âlimlerinden Şeyh Evhadüddin-i Hâmid el-Kirmani’nin kızıdır. Kirmani’nin vefat tarihi 1238 olarak verilir.
Fatma Bacı, hanımların da vatan savunmasında ve yurt tutulmasında bulunabilmesi için ellerinden gelen her türlü maharetleriyle katkıda bulunması için çalışır ve teşkilatın kurulmasında öncü rol alır.
Baba evinde başladığı faaliyetlerini ahiliğin kurucusu Ahi Evran Şeyh Nâsıruddin Mahmud b. Ahmed el-Hoyî ile (Ahi Evran’ın vefat tarihi 1261) evlenerek sürdürür.
Tarihin akışı içerisinde ailenin birlik ve beraberliğini önemseyen ve bu uğurda çalışmalar yapan Fatma Bacı’nın isimleri, yöreden yöreye değişiklik gösterir. Kimi yerde ‘Fatma Ana’, kimi yerde ‘Kadıncık Ana’, ‘Kadıncık’ ve ‘Hatun Ana’ olarak bilinir ve anılır.
Yine Bacıyân-ı Rum teşkilatının ana umdelerinden biri de devletin devamı için millet birliğinin sağlanmasıdır. Millet birliğinin kuvvetlenebilmesi ve bölünmemesi için aile birliğini esas sayarak, devletin varlığını, toprakların bağımsızlığını ailenin birliğine bağlar.
Bacıyân-ı Rum teşkilatı bu anlayışla Selçuklu Sultanı I. Gıyaseddin Keyhüsrev’in ikinci saltanat devrinde müesseseleşir.
ŞEHİRCİLİKTEN ASKERİYEYE KADAR
Kuruluş yeri Kayseri’dir. Anadolu’ya ve Balkanlara Kayseri’den dağılır ve Osmanlı’nın hitamına kadar devrin şartlarına göre üzerine düşen vazifeleri yerine getirir.
Bacıyân-ı Rum örgütünün devlet-millet bütünlüğüne desteği sadece belirli alanlarda olmaz elbet. ‘Devlette devamlılık esastır’ ilkesine dayalı olarak şehircilikten belediye hizmetlerine ve askeri sahalara kadar her alanda faaliyette bulunurlar.
Bu anlamda Bacıyân-ı Rum’un icraatlarından birini daha hatırlatmakta fayda vardır. Üzerinde yaşadığımız toprakların vatan edilmesindeki emek ve fedakârlıkları unutulmaz.
Orta Asya’dan ve Kafkaslar’dan gelen göçlere ahi tekke ve zaviyeler ev sahipliği yapar. Haliyle göç etmiş bu insanların barınmaları, beslenmeleri ve çalışmaları gerekir. İşte Bacıyân-ı Rum teşkilatı tekkelerde ve zaviyelerde görevler alarak göçün ve iskânın sağ salim yapılmasına büyük katkı sağlar.
Elhasıl:
Bilindiği gibi ahilik teşkilatının esnafa yönelik dile getirdikleri öğütlerinden biri; ‘Eline-beline-diline sahip ol’ emri ve tavsiyesidir.
Bacıyân-ı Rum teşkilatının aynı minvalde öğüdü de hanımlara yöneliktir. ‘Aşına-işine-eşine sahip ol’ emir ve tavsiyesidir. Selçuklu Devleti’nde doğup, Osmanlı’da serpilen, büyüyen ve gelişen ahilik ve Bacıyân-ı Rum teşkilatının ‘aile’ temeline dayalı, ‘sosyal, kültürel ve ekonomik’ hayatın düzenlenmesi 700 yıl boyunca devam etti.
23 Temmuz 2021 Cuma