HÜSEYİN ÖZTÜRK
Ağustos ayı milletimiz ve devletimiz için zaferler ayıdır. Topraklarımızda devlet oluşumuzun ilk temeli, 26 Ağustos 1071 Malazgirt Ovasında atılmıştır. Bin yıllık tarihimiz içerisinde Ağustos ayı zaferler ayı olarak tarihe geçmiştir.
Son zafer ise yine 26 Ağustos 1922 Sakarya ve Büyük Taarruzdur. Her iki tarih arasında yine ağustos ayında nice zaferler vardır. Bu zaferler; hikâyelerde, romanlarda, ders kitaplarında, akademik çalışmalarda, şiirlerde, sinema ve tiyatro eserlerinde anlatılmıştır.
Bunlar arasında şiirle anlatılanlar az bilinenlerdir. Biz de karınca kaderince, bütün zaferlerimize dair şiirlerden birer demet sunalım istedik.
***
Malazgirt Marşı (N. Yıldırım Gençosmanoğlu)
Nağramızdır bugün gök gürültüsü
Kanımızdır bugün yerin örtüsü
Gazi atlarımın nal parıltısı
Kılıçlarımızdır çakan şimşekler
Ya Allah… Bismillah… Allahuekber!..
Yiğitler kan döker bayrak solmaya
Anadolu başlar vatan olmaya
Kızılelma’ya hey… Kızılelma’ya!
En güzel marşını vurmada mehter
Ya Allah… Bismillah… Allahuekber!..
***
26 Ağustos 1922 (Yahya Kemal Beyatlı)
Şu kopan fırtına Türk ordusudur yâ Rabbi.
Senin uğrunda ölen ordu budur yâ Rabbi.
Tâ ki yükselsin ezanlarla müeyyed nâmın,
Galib et, çünkü bu son ordusudur İslâm’ın.
***
Vatana Dair (Süleyman Nazif)
Dedem koynunda yattıkça benimsin ey güzel toprak
Neler yapmış bu millet, en yakın tarihe bir sor, bak.
Yerim sensin, göğüm sensin, cihanım cennetim hep sen:
Nasıl bir zinde millet çıktı gördüm hasta sinenden
***
Alparslan Marşı (Halide Nusret Zorlutuna)
Dokuz yüzyıl çığ gibi geçmiş de üzerinden,
Hâlâ bu mutlu günü duyuyoruz derinden:
İlk fetih günüydü bu! Yer oynadı yerinden.
Kars’tan bir güneş doğdu, yüce dağları aştı;
Batılının gözleri bu güneşten kamaştı.
Atlanmış, pusatlanmış erleri sanki ‘yel’di;
Nal sesleri bir zafer marşı gibi yükseldi,
Şimşek şimşek hızlandı: zulmü, zulmeti deldi.
Her savaşa benzemez: Bu bir ‘kutsal savaş’tı;
Ay parçası yiğitler Hak yolunda savaştı.
***
Bu Vatan Kimin (Orhan Şaik Gökyay)
Bu vatan toprağın kara bağrında
Sıradağlar gibi duranlarındır,
Bir tarih boyunca onun uğrunda
Kendini tarihe verenlerindir.
Tutuşup kül olan ocaklarından,
Şahlanıp köpüren ırmaklarından,
Hudutta gaza bayraklarından
Alnına ışıklar vuranlarındır.
Ardına bakmadan yollara düşen,
Şimşek gibi çakan, sel gibi coşan,
Huduttan hududa yol bulup koşan,
Cepheden cepheyi soranlarındır.
İleri atılıp sellercesine
Göğsünden vurulup tam ercesine,
Bir gül bahçesine girercesine
Şu kara toprağa girenlerindir.
Tarihin dilinden düşmez bu destan,
Nehirler gazidir, dağlar kahraman,
Her taşı yakut olan bu vatan
Can verme sırrına erenlerindir.
***
Çanakkale Şehitlerine (Mehmet Akif Ersoy)
Ölüm indirmede gökler, ölü püskürmede yer;
O ne müdhiş tipidir: Savrulur enkâz-ı beşer…
Kafa, göz, gövde, bacak, kol, çene, parmak, el, ayak,
Boşanır sırtlara, vâdîlere, sağnak sağnak.
Saçıyor zırha bürünmüş de o nâmerd eller
Yıldırım yaylımı tûfanlar, alevden seller
Veriyor yangını, durmuş da açık sînelere,
Sürü hâlinde gezerken sayısız tayyâre.
Top tüfekten daha sık, gülle yağan mermîler…
Kahraman orduyu seyret ki bu tehdîde güler!
Ne çelik tabyalar ister, ne siner hasmından;
Alınır kal’a mı göğsündeki kat kat îman?
Hangi kuvvet onu, hâşâ, edecek kahrına râm?
Çünkü te’sîs-i İlâhî o metîn istihkâm.
20 Ağustos 2021 Cuma