tatil-sepeti
Hüseyin ÖZTÜRK

Hüseyin ÖZTÜRK

Diğer Yazıları

İftardan önce gittim Atik-Valide semtine,

Kaç defa geçtiğim bu sokaklar, bugün yine,

Sessizdiler. Fakat Ramazan maneviyyeti

Bir tatlı intizara çevirmiş sükûneti;

Semtin oruçlu halkı, süzülmüş benizliler,

Sessizce çarşıdan dönüyorlar birer birer;

Bakkalda bekleşen fıkara kızcağızları,

Az çok yakında sezdiriyor top ve iftarı,

Meydanda kimse kalmadı artık bütün bütün;

Bir top gürültüsüyle bu sahilde bitti gün,

Top gürleyip oruç bozulan lahzadan beri,

Bir nurlu neş’e kapladı kerpiçten evleri,

Ya Rab nasıl ferahlı bu âlem, nasıl temiz!

Hayırlı işler ve Ramazan-ı şerifler. Ticaretin bereket ayı olarak bilinen Ramazan ayının ilk günü ve haftanın başı!

Yukarıdaki dizeler merhum Yahya Kemal’in, Üsküdar’daki “Atik Valide’den İnen Sokakta” adlı şiirinden bir bölüm.

Ramazan ile ilgili hemen bütün kitaplarda İstanbul mutlaka dile gelir. Yerli ve yabancı seyyahların eserlerini de yine Ramazan ve İstanbul süsler.

Sevginin, muhabbetin, yardımlaşmanın, dayanışmanın, kardeşliğin en çok neşvünema bulduğu şehir İstanbul’dur.

İstanbul’da Ramazan denilince haliyle ilk akla gelen belde elbet Eyüp’tür. Gelin Eyüp’e Yahya Kemal’in dilinden, Eyüp mezarlığını anlatışına konuk olalım.

“Eyüp, Türklerin ölüm şehri Eyüp, Avrupa toprağının bittiği sahilde, İslam cennetinin bir bahçesi gibi yeşil duruyor. Bu ölüm şehrine bir defa girenler, kendilerini bir servi ve çini rüyası içinde kaybolmuş gibi hissettikleri zaman biliyorlar mı ki hakikaten bir rüyada bulunuyorlar?

Çünkü Eyüp, İstanbul’u fethetmeye gelen Türk ordularının, Hicretin 857. senesi baharında surlara karşı gördükleri bir rüya idi. İşte o rüya, Haliç’in kenarında şimdi gördüğümüz yeşil şehir oldu.

Eyüp’ü seneler evvel İstanbul’u görmeye gelen şair Henri de Regnier, Eyüp mezarlıklarının bir yokuşunda durmuş, bizimle beraber yaşayıp öldükten sonra mezarına sarıklı bir taşın dikilmeyeceğine acımış ve ‘İstanbul! Müminlerinin o kadar sevdiği Eyüp servilerinin altında kendimi senin ölülerinle kardeş hissettim!’ demişti.

İşte Eyüp böylesine insanın ruhunu sarıp sarmalayan ve bu halini de Ramazan ayında daha çok hissettiren kutlu bir beldedir.

Şimdi de Üsküdar ve Eyüp’ten sonra Ramazan ayının çok canlı yaşandığı Topkapı’ya uğrayalım ve Yahya Kemal’in izlenimlerinden takip edelim.

“Bazı yerler vardır ki, ruh eser” derler. Topkapı Sarayı’nda bir kaç gün geçiren insan, bu sözün kuvvetini derinden derine duyar.

Son iki buçuk senenin üzüntülü günlerinden birkaçını Topkapı Sarayı’nın odalarında, sofalarında, bahçelerinde geçirdim. Her ziyaretimde de ruhum bu saraydan, soğuk bir demir, kızgın ateşten nasıl çıkarsa öyle çıktı.

Revan Köşkü’nde gezerken kulağıma derinden bir Kur’an sesi geldi. Birdenbire İslam mimarisini tam manasıyla gördüm.

Çünkü İslam mimarisinin içine bir ruh gibi muhakkak rahle başında bir Kur’an sesi lazım. O ses olmadığı zaman bu mimari kuru bir şekilde görünüyor.

Bu fikrimi rehberim Lütfi Beye söyledim. Ve bu Kur’an sesinin nereden geldiğini sordum. ‘Hırka-i Saadet Dairesi’nden’ dedi. Yavaş yavaş sesin geldiği pencereye yaklaştık.

Baktım. Yeşil, yemyeşil, ruhani yeşil bir daire? Pencereye arkasını çevirmiş bir hafız, öteki âleme dalmış bir ruhun istirahatiyle okuyor, diğer bir hafız da gözlerini yummuş bir köşede tespihini çekiyor.

Bu hadiseyi idrak ettikten sonra İstanbul’dan niçin çıkarılamıyoruz? Bu şüpheyi halleder gibi oldum”.

06 Mayıs 2019 Pazartesi