PROF. DR. AHMET EMRE BİLGİLİ
Maarif çerçevesinde ve insan yetiştirme anlamında birbirine bu kadar yakışan iki kelimeyi bulmak zordur. Anadolu ve mektep kavramları; hakikaten derinlikli bir ilişkiyi ifade eder. Tam da maarif davamızın piri merhum Nurettin Topçu’nun ‘bize bir insan mektebi lazım’ dediği hususu işaret eder. Anadolu ismi, bir coğrafi terimden öte felsefi ve sosyolojik boyutları olan bir kültürel derinliği anlatır bize. ‘Anadolu irfanı’ olarak ortaya çıkan; insanı, mektebi, kültürü, felsefeyi ve maneviyatı, kadim bir coğrafyada birlikte yoğuran insan yetiştirme düzenimizin adıdır aslında.
İşte, Anadolu Mektebi isimli sivil oluşum, bu çerçevede geleneği devam ettiren bir misyon yüklenmiş durumda. Okuma üzerinden temellenen ve yürüyen bu kültürel hareket, ortaöğretim ve üniversite öğrencileri ile yol alıyor. Adeta bir kültürel inşa çalışması yürütülüyor. Okuma ise kendi kültürümüzün klasikleri üzerinden yapılıyor. Diğer bir deyişle, Anadolu irfanının kültürel temellerini oluşturan eserlerden ve kişilerden yola çıkılıyor. Tabii ki okuma eylemi tecrübe edilen bir usul ile yapılıyor. Okuma sonrası bu birikim ise okullarımızda diğer öğrencilerle bir panel etrafında paylaşılıyor. Böylece okuma hareketine katılan kişi hem paylaşıyor hem de bir sahne tecrübesi yaşıyor. Bu şekilde okuyan öğrenciler kendi aralarında tanışma, buluşma ve paylaşma yapmış oluyorlar.
MEKTEBİN HİKAYESİ
Bu işin piri ise eski bakanlarımızdan Prof. Dr. Sami Güçlü Hoca. Sami Hoca, kendi hayatında siyasete nokta koyunca Sakarya’da iken başladığı ve netice aldığı öğrencilerle okuma etkinliğini ülke sathına yayma düşüncesi oluşur. Sakarya, adeta işin pilotlaması gibi görülür. Yaygınlaştırmak için Milli Eğitim Bakanlığı ile işbirliği yapmanın gerekli olduğuna karar verilir. Dönemin Milli Eğitim Bakanı Nabi Hoca’dır. Şimdi Konya milletvekili olan Orhan Erdem Bey ise Bakan Yardımcısıdır. Sami Hoca, bu iki isimle de yakından tanışır. Görüşmede Orhan Bey’in bu işe omuz vermesi yani bizatihi ilgilenmesi sonucu çıkar. Biz de o günlerde Bakanlık’ta müsteşar yardımcısı olarak görev yapıyoruz. Bize de işin bir ucundan tutma vazifesi çıkar. Bunun üzerine bir sivil platform olan Anadolu Mektebi ile Milli Eğitim Bakanlığı arasında okuma faaliyetlerinde işbirliği yapmak üzere bir protokol imzalanır.
Bu protokol işlerlik kazanır ve böylece okuma etkinlikleri ülke sathına yayılır. Sami Hoca, artık kendini bu işe vakfeder. Ekibi ile birlikte Anadolu’yu il il dolaşır. Her ilde birden çok okuma grupları oluşturulur. Çalışmalar ise tamamen gönüllülük üzerine inşa edilir.
Okumalar ilerledikçe farklı illerde, daha çok okullarda öğrencilerin katılımı ile paneller yapılır. Okuma noktasında aşama kaydeden öğrenciler bu panellerde sahne alırlar. Bu da öğrenciler için ayrı bir tecrübe işidir. Bunların sayısı artar, hatta öğrenciler Türk Cumhuriyetlerine ve Balkanlar’a kültürel gezilere götürülür. Orada da etkinlikler yapılır. Çocuklar, bu vesile ile de uluslararası tecrübe edinir. İşin diğer boyutu da bu coğrafyalardan ülkemize öğrenciler davet edilerek benzer etkinlikler yapılır.
ANADOLU İRFANI
İşte Anadolu Mektebi’nin kısa hikayesi budur. Okuma ve kültür üzerinden şekillenen ve mayalanan Anadolu irfanı, yeniden hayat buluyor. Bu işin gençler üzerinden kurgulanması ve yürümesi, devamlılık açısından son derece rasyoneldir.
Ortaöğretimden başlayan bu okuma etkinlikleri öğrencilerimizin eğitim aşamaları yükseldikçe kendileri ile birlikte muvazi olarak devam ediyor ve yayılım gösteriyor. Çıkarılan dergiler, paneller, anma etkinlikleri ve tüm buluşmalar okumanın ürünüdür. Bu yüzden de mayası sağlamdır, yüzü geleceğe dönüktür. Siyaseti kendi hayatında noktalayan herkesin kendine kültürel veya sivil toplum zemininde bir iş çıkarması doğru olandır. Aslında siyasetin devamlılığı belki de bu tür çalışmalarla sağlanmalı.
14 Ocak 2022 Cuma