PROF. DR. AHMET KAVAS
Yüksek öğrenimde tüm dünyadaki öğrenci sayısı 227 milyon olarak ifade ediliyor. Bunların 5.7 milyonu doğup büyüdükleri ülkelerin dışındaki bir üniversitede eğitim almak üzere yola çıkmış gençler. Yüz binlerce Afrikalı da; Asyalılar, Avrupalılar ve Amerikalılar gibi ilim neredeyse onu bulup almak istiyor. Türkiye de Afrikalı öğrencilerin tercih ettiği ülkeler arasındaki yerini aldı.
İnsanlık tarihi boyunca en ağır savaşlara rağmen devam eden özellikle iki yolculuktan biri ticaret, diğeri eğitimdir. On binlerce öğrenci kabul eden ülke, aynı zamanda bir o kadar veya daha fazlasını çok uzak coğrafyalara gönderebiliyor. Geçmişteki eğitim amaçlı bu yolculuk, şimdilerde bazı devletlerin en önemli gelir kaynağına dönmüş durumda. Sınırlı sayıda verilen burslarla bilhassa Afrika’da en zaruri sayıdaki yetişmiş insan kaynağı sağlanamaz. Kaldı ki, imkân sahibi kimseler, daha iyi eğitim sunan tanınmış üniversitelerde okumak istiyor. Bu da tüm dünyalı gençlerin ortak düşüncesine dönüşmüş durumda.
EĞİTİM PAZARI
2006 yılına gelindiğinde bile çoğu Asya ve Afrika’da olmak üzere güney ülkelerinden genelde Avrupa’daki kuzey ülkelerine okumak için gelen öğrencilerin oranı yüzde 70 civarındaydı. Bu, bir anda değişmeye başladı ve şimdilerde güney-güney etkileşiminin neticesi olarak artık Avustralya’dan Çin’e, Japonya ve Güney Kore’ye, Hindistan’dan Türkiye’ye, hatta Afrikalılar kendi kıtalarındaki tanınmış üniversitelere akın ediyorlar. 1999 yılında Çin’de 1.400 kadar Afrikalı öğrenci varken, bu sayı 2007 yılında dörde katlanıp 6 bine, 2018’de ise 81 bine ulaştı. ABD, 5.7 milyonluk global yabancı öğrencinin neredeyse altıda birine denk gelen 987 bin öğrenciye ev sahipliği yapıyor. Bunu 453 bin ile İngiltere, 445 bin ile Avustralya, 311 bin ile Almanya, 262 bin ile Rusya ve 230 bin öğrenciyle Fransa takip ediyor. Türkiye de 2000’li yıllarda bu alanda iddialı konuma gelmek için büyük yatırımlar yaparak dünyada en çok yabancı öğrenci bulunduran ilk 10 ülke arasındaki yerini aldı.
PASTA ÇOK BÜYÜK
Geçmişte en büyük hedef eğitimdi. Bu, korunmakla birlikte artık devletler için her alandan sağlanan maddi gelirler bu tarafa da yöneldi. Bugün ABD, İngiltere ve Avustralya’nın, hatta Hindistan, Yeni Zelanda gibi ülkelerin de daha fazla öğrenci çekmesi yüzlerce milyar doları bulan bu alandan ciddi oranlarda kazanç elde etmesini sağlıyor. Sadece Avustralya’nın 25 milyar Euro gelir sağlaması, bir devlet için bulunmaz bir fırsat. Burada onları öne çeken ise ilim seviyesinin yüksekliğinden ziyade İngilizce temelli eğitim vermeleri. Hatta Fransa bile yabancı öğrenci çekerken yaptığı reklamlarına 1.500 ayrı programı bu dille verme gereğini hissediyor.
FRANSIZCA REKABETİNİN BİTİŞİ
Fransa’nın bile yabancı öğrenci çekmek için yüzlerce İngilizce program önermesi, İngilizce karşısında Fransızca’nın bitişinin işareti gibi. Yine de yarıştan tamamen kopulmuş değil. Hatta Kanada’nın Quebec bölgesinin 2019 yılında 45 Afrika ülkesinden yüksek eğitim almak isteyen 16 bin öğrencinin dosyasına işlem yapması, bunun bir göstergesi. Özellikle yakın gelecekte bizzat bu devletin kendisinin farklı iş kollarında 150 bin civarında yetişmiş insana ihtiyaç duymasının arkasında sadece eğitim verme değil, şimdiden insan kaynağı temini düşüncesi de yatıyor. Dahası Kuzey Amerika’nın Fransızca eğitim veren en önemli yüksek eğitim kurumlarından Laval Üniversitesi, tek başına bir cazibe merkezi ve 2016 yılından bu tarafa Afrikalı öğrenci kabulünde yüzde 60 artış görülüyor. Zira yeni gelenlerin yüzde 25’i Afrikalı oluyor.
Fransızca’yı vuran ikinci dalga, sadece İngilizce’nin artan etkisi değil, bizzat Fransa’nın 2019 yılında aldığı yabancı öğrencilerden istenen kayıt paralarının yaklaşık 10 kat artması. Dışarıdan okumak için gelen biri, kaydolacağı üniversiteye Fransız vatandaşı veya AB üyesi ülkeden gelenden 16 kat daha fazla ödemek zorunda.
ÇİN-HİNDİSTAN REKABETİ
2017 yılındaki bir değerlendirmeye göre İngilizce eğitim vermeleri, uygun fiyat önerileri ve teknolojik bakımdan donanımlı Hindistan üniversiteleri, yeni bir istikamete dönüştü. İkinci Hindistan-Afrika Zirvesi’nde 10 bin Afrikalı öğrenciye burs verileceği vaat edilmişti. Bu, kısmen uygulamaya kondu. 2011-2012 yılında Hindistan’da 7 bin Afrikalı öğrenci vardı. 2014’te bu sayı 10 bini geçerken, 2016’da 30 bin öğrenciye ulaştı. Sudan, Nijerya, hatta Kongolu ve Fildişi Sahili’nden öğrenciler gelmeye başladı.
Hindistan’da kasta dayalı toplum hayatının Afrikalıları menfi anlamda etkilediği de bir gerçek. Kendi insanının belli bir kesimini bile küçümseyen bir toplumda yabancı öğrencilerin kendilerine huzurlu bir eğitim ortamı bulmaları zordu. Öğrencilerin en basitinden Keşmir meselesi hakkında en küçük yazıları bahane edilerek ülkeye girişleri engellenebiliyordu. Dahası ev kiralarken bile ayrımcılığa uğramaları adeta dünyanın birçok ülkesinde rastlanan bir durum olarak görülüyor. Hindistan’da okuyanların kazandığı en büyük hayat tecrübesi, bu ülkeye uyum sağlayanın dünyanın her yerine alışacağını gösteriyor. Hindistan’ın Afrika’daki 30 kadar büyükelçiliği üzerinden her yıl 1.000 kadar öğrenciye verilen 100 Euro bursla her ne kadar yurt ve eğitim katkısı karşılansa da bu, normal ihtiyaçlara bile yeterli olmuyor. Yeni Delhi, bu öğrenci akışıyla Pekin ile rekabete girmeyi hesaplıyor. 1955’teki Bağlantısızlar Konferansı döneminden itibaren Afrikalı öğrencilere yer vermeye çalışan bu ülkenin 2012 yılında 18 bin Afrikalı öğrenciye burs veren Çin ile kıyaslanması zor.
Afrika’dan en fazla öğrenci çeken ülkelerden biri Çin olup 2018 yılında 81 bin Afrikalı genç eğitim amacıyla buraya gitmişti. Bu sayı toplam yabancı öğrencilerin yüzde 16.5 kadarı demekti. Covid-19 öncesi çok hızlı bir artış vardı. 2015 yılında 50 bine ulaşırken, 2016’da 62 bine yaklaşmıştı. Çince öğrenmenin bir Afrikalı genç için faydası, bu ülkenin nasıl kalkındığını görmek, Afrika’da artan Çinli yatırımlarının fazlalığı gibi gözle görülür sebeplere dayanıyor.
YENİ TREND
2000’ler öncesinde sınırlı sayıdaki Afrikalı genç; yurt dışına sadece okumak için değil, gittikleri ülkelerde kalıp bir daha geri dönmemeyi hedeflerdi. Bundan böyle yüz binlerce genç diplomalarını alıp geri dönüyor. Kendi işlerini kurup çalışanlar, devlet kademelerinde görev alanlar veya kıtanın diğer ülkelerinde farklı iş kollarında faal olanlar var. Bu durum da yeni bir trend olarak dikkat çekiyor.
TÜRKİYE, İLK 10 ÜLKE ARASINA GİRDİ
1980’li yılların öncesinde toplamda birkaç yüz öğrenciyi bulamayan Afrikalı gencin üniversitelerimizde görülmesi, Turgut Özal’ın Başbakan ve ardından Cumhurbaşkanı olmasıyla ciddi bir ivme kazandı. 1990’lı yıllarda durağanlaşan bu durum, 2000’li yıllarda Afrika’ya başlayan her alandaki etkileşimden çabuk etkilendi.
Şimdilerde Yurtdışı Türkler ve Akraba Topluluklar Başkanlığı’nın neredeyse tüm Afrika ülkesinden belirlenen sayıdaki öğrenciye verdiği bursların sayısı artık binlerle ifade ediliyor. Diyanet Vakfı başta olmak üzere sivil toplum kuruluşlarının katkılarıyla gelenler yanında 30 binin üzerinde Afrikalı genç, Türkiye’nin devlet veya özel her üniversitesinde okuyor. Türkiye, yabancı öğrenci kabulünde dünya sıralamasında son 20 yıldaki kazanımları ile ilk 10 ülke arasındaki yerini aldı. Özellikle Afrika ülkelerinden artarak devam eden öğrenci akışında; Somali, Çad, Mısır, Libya, Cezayir ve Senegal önde gelen ülkeler arasında. Karabük Üniversitesi’nin hedeflediği 15 bin yabancı öğrencinin yarısına yakınını Afrikalı öğrenciler oluşturuyor.Tokat Gaziosmanpaşa Üniversitesi de
5 bin 500 yabancı öğrenci hedefinin yarısını Afrika ülkelerinden alıyor. Artık her şehrimizde yüzlerce Afrikalı gencin eğitim alması, Türkiye’nin 54 ülkesi bulunan kıtada şehir şehir tanınmasına da vesile oluyor. Bu öğrencilerin büyük çoğunluğu ülkemizde kendi imkanları ile okudukları için ciddi anlamda da ekonomimize maddi katkı sağlıyorlar.
KÖKLÜ KURUMLAR
Sömürgecilik öncesinde Afrika’nın farklı bölgelerindeki özellikle Müslümanların asırlar içinde gelenek haline gelmiş eğitim kurumları mevcuttu. Aralarında Mısır, Fas, Cezayir, Tunus, Mali, Nijerya gibi farklı coğrafyalara ev sahipliği yapan Ezher, Zeytûne, Karaviyyin ve Timbuktu medreseleri, on binlerce öğrenciye eğitim veriyordu. Avrupalılar bir anda aç kurtlar gibi kıtaya abandıklarında ilk el attıkları alanlardan biri, kendilerine karşı her türlü bilinçlenmenin odak merkezine dönüşeceği düşünülerek tamamına yakını İslami eğitim temelli eğitim kurumlarıydı ve hepsini kapattılar. Yerlerine misyonerlere yeni okullar açtırdılar ve Fransa bu anlamda medreseler dahi açtı. Yapılan faaliyeti özellikle kendi toplumuna ahlâki fetih olarak takdim ediyordu. Ancak 19. yüzyılın sonundaki bu uygulamanın neticesinde bugünkü bağımsız ülkelerin çoğu bir türlü kendi eğitim kurumlarını ihya edip geliştiremedi. Haliyle kıtanın gençleri ilim yolculuğuna çıkmak için yıllarca bekledi. Nihayet 21. yüzyıl, onlara pek çok alan gibi eğitimde de yeni fırsatlar sundu ve 100 yıllık açlıklarını gidermek için dünyayı dolaşmaya başladılar.
AFRİKA ÜNİVERSİTELERİNİN CAZİBESİ
Başka ülke ve kıtalara öğrenci gönderen Afrika, aynı şekilde öğrenci de alıyor. Halen sadece Fransa’da 14 bin kadar öğrencisi bulunan Senegal, aynı zamanda Sahraaltı Afrika’da Güney Afrika ve Uganda’dan sonra en fazla öğrenci çeken üçüncü ülke konumunda. 185 bin olan toplam öğrencisinin yüzde 10’u, yani 18 binden fazlası kıtanın farklı ülkelerinden gelenlerden oluşuyor. Fransızca konuşulan ülke gençleri kadar İngilizce resmi dili olan Moritus ve Malavi’den yüzlerce öğrencinin tercihi Cheikh Anta Diop Üniversitesi. Yine kıtanın ilk açık öğretim üniversitelerinden biri, Senegal Açık Öğretim Üniversitesi olup 50 binden fazla öğrencisi ile ülkenin ikinci büyük yüksek öğretim kurumu.
18 Mart 2022 Cuma