tatil-sepeti
Hüseyin ÖZTÜRK

Hüseyin ÖZTÜRK

Diğer Yazıları


“İnsanı yaşat ki, devlet yaşasın”! 

Tarihi araştırmacılar bu ifadenin, Osmanlı Devleti’nin kuruluşuna dair ilk adımların atıldığını gören ve manevi kurucusu kabul edilen Şeyh Edebali’ye ait olduğunu kaydederler.

 

Yine tarihçiler, Osmanlı Devleti’nin insan merkezli bir medeniyetin yeryüzünde hâkim olması için kurulduğunu, dünya devletleri ile olan münasebetlerine bakarak yazarlar. Yerli, yabancı gözlemci seyyahlar da aynı kanaati paylaşırlar.

 

Bir de bu işin resmi olarak arşiv boyutu var elbet. Gözlem-duyum-inceleme-araştırmaların belgelere dayanması beklenir. İşte, yazının başlığına aldığımız ‘Cihan Penâh’ ismi, bu belgelerin ülkemiz ve dünya kamuoyuna sunulduğu bir kitap.

 

Cumhurbaşkanlığı Devlet Arşivleri Başkanlığınca hazırlanan ‘Cihan Penah’, diğer adıyla ‘Osmanlıdan Günümüze İnsani Diplomasi’ isimli eser, ‘Devlette devamlılık esastır’ ilkesince yapılan yardımların belgelerinden oluşmuş.

 

*          *          *

 

Bu hususta Devlet Arşivleri Başkanı Prof. Dr. Uğur Ünal, şunları söylüyor: “Bir aşiret beyliği iken başta adalet ve insani değerlere verdiği önem sayesinde kısa sürede üç kıtada hâkimiyet kurma başarısını gösteren Osmanlı Devleti, yıkılma sürecine girildiği dönemlerinde bile dünyanın ezilen, zulme uğrayan, dara düşen her millet ve ferdi için bir sığınak olma özelliğini korumuştur.

Osmanlı Devleti, var olduğu sürece düşene el uzatmış, gelene kapısını açmış, kapısını çalanın karnını doyurmuştur. Bu sebeple Osmanlı padişahları, ‘Cihan-Penâh’, ‘Cihanın Sığınağı’, ‘Âlem-Penâh’ gibi vasıflarla anılmıştır.

 

Günümüz terminolojisinde ‘insani diplomasi’ olarak da adlandırılan bu tür uygulamalar, Osmanlı Devleti’ne medeniyet tesis eden bir devlet olma özelliği kazandırmıştır.

 

Farklı inanç ve kültüre sahip olmalarına rağmen, dara düşene yardım geleneğini zaman zaman dostluklarının bozulduğu ülke halklarından ve yönetimlerinden de esirgememişlerdir.

 

Öyle ki, devletin toprak ve güç kaybettiği, ölüm kalım savaşı verdiği yıllarda dahi insani yardımların devam ettiğine Osmanlı arşivinde bulunan yüzlerce belge şahitlik etmektedir.

Osmanlı Devleti’nden devraldığı mirasla yeni Türkiye Cumhuriyeti Devleti de dünyanın çeşitli milletlerine yardım kapısı ve sığınağı olma geleneğini devam ettirmiştir. İlk yıllarından itibaren sürdürülen bu gelenek, 20. yüzyılın sonlarında ve özellikle 21. yüzyılın başlarında canlılığını artırmıştır.

 

Türkiye Cumhuriyeti Devleti bu yardımları bir araç olarak değil, insani bir amaçla gücünün yettiği, elinin erdiği her zaman mazlumların huzur ve refahını önceleyen bir diplomasi faaliyeti olarak yürütmüştür.”

 

*          *          *

 

Evet, Osmanlı Devleti’nin ve Türkiye Cumhuriyeti’nin insanlığa sunduğu hizmetleri kapsayan 208 tarihi belgelerden biri, 29 Mayıs 1453’te İstanbul’un fethinden sonra Fatih Sultan Mehmet’in Bosna Ruhbanlarına gönderdiği fermandır.

 

Yazıyı bu ferman ile noktalayalım:

 

“Bosna rahiplerine ve kiliselerine hiç kimse mani olmasın, kendilerine zorluk çıkarmasın. Hiçbir korkuya kapılmadan memleketimde duranlara da endişelerle başka yerlere gidenlere de güvence veriyorum ki, korkusuzca bizim memleketimizde sakin olabilir, kiliselerinde yerleşebilirler.

 

Benim yüce tarafımdan ve vezirlerim ve memleketim halkından hiç kimse asla bunlara karışmayacak, ilişmeyecek ve incitmeyeceklerdir. Kendilerine, canlarına, mallarına, kiliselerine ve dahi başka ülkeden memleketimize getirecek oldukları kimselere de büyük yemin ederim ki; yeri ve göğü yaratan, yarattıklarını koruyup kollayan Yüce Allah hakkı için. Ulu Peygamberimiz Muhammed Mustafa (s.a.v.) hakkı için ve yedi Mushaf hakkı için ve kuşandığım kılıç hakkı için bu yazılanlara hiç kimse muhalefet etmesin! Yeter ki, bize hizmetten ve itaatten ayrılmasınlar.”

 

1 Muharrem 883/4 Nisan 1478 

 

Draç Kalesi’nde yazıldı.

 

Not: Bu ferman bizim arşivimizde ve Bosna Fojnica Manastırı’nda 

bulunuyor.

05 Haziran 2023 Pazartesi