Hüseyin ÖZTÜRK

Hüseyin ÖZTÜRK

Diğer Yazıları


Anadolu’da insan ve insanlık üzerine pek çok unvanlarla, lakaplarla, isimlerle karşılaşmış veya duymuşuzdur.

 

Atasözlerinin, deyimlerin, nasihatlerin, öğütlerin, tembihlerin pek çoğu ya da Batı dillerindeki tek tarife göre aforizmalar, az söylenen ama çok anlaşılan sözlerin kaynağıdır.

 

‘Terazi insan’ tabiri de onlardan biridir. Anlaşılacağı gibi ‘terazi gibi insandan kastedilen; sözü doğrudur, işi doğrudur, doğru tartar, doğru yaşar’ kişi demektir.

 

Böyleleri güvenilen ve inanılan insanlar olarak; çözümü zor meselelerde ilk müracaat edilen kişi yahut kişilerdir. Yüzlerinde bir huzur ve sükûn hali, sözlerinde bir emniyet ve ferahlık vardır. Öncelikleri insandır, dünyalık değildir.

 

‘Terazi insanlar’, haliyle daha çok ticari alanlarda ihtiyaç duyulmakla birlikte ailevi ve yine aile ve akraba ortaklı işletmelerde en çok müracaat edilen kimselerdir.

 

Meseleye bu zaviyeden baktığımızda, günümüzde; iş, ev, sosyal hayatın bütününde meydana gelen anlaşmazlıklar karşısında; aklı eren, bilge, tecrübelerini paylaşan feraset sahibi kimselere ne kadar çok ihtiyacımız olduğu aşikârdır.

 

*           *           *

 

Yöneten yahut yönetilen olalım, işimizde yaşadığımız olumlu davranışlar nasıl sokağa ve eve yansıyorsa; olumsuzluklar, geçimsizlikler de aynı şekilde eve ve sokağa yansıyor.

 

Geçimsizliklerin sebepleri adına ne kadar gerekçe sayarsak sayalım, ilk sıradaki hiç değişmeyen ana unsur, ‘güvenilir insan olma ve güvenilir insan bulabilme’ meselesidir.     

 

İnsanı; gönlüyle, aklıyla, kalbiyle inşa etmeden, hiçbir işin başında, ortası ve sonunda, bereketi ve sürekliliği bulamayız. Bunun için insanoğlu nerede olursa olsun, önce ‘güven’ ister. Sonra etrafında ‘güvenilir insanlar’ bulmayı ve onlarla birlikte çalışmayı yeğler.


Madem ‘güven’ istiyoruz, madem ‘güvenilen insanlar’ istiyoruz, o vakit demek ki, önce kişi kendisi ‘güvenilen’ biri olmak mecburiyetindedir. Karşımızdakilerden güven bekliyorsak, öncelikle kendimiz çoktan güvenilir olmayı seçmiş olmalıyız.

 

Bazen seminerlerde şöyle soru soruluyor: “Ne kadar güvenilir olursak olalım, bu güveni suistimal edenlerle çok karşılaşıyoruz. O zaman ne yapacağız?”

 

Soru doğru! Evet, günümüzde en çok suistimal edilen mesele, ‘güven’ müessesesidir ama ‘güven’ kavramı her şartta kendisini daima muhafaza etmeyi başarmıştır.

 

Hiçbir suistimal uzun süreli olamaz, kısa sürede art niyetlilerin niyetini ortaya çıkarır. Güvenilen insanların akıl ve ruh dengeleri terazi gibi adildir. Bu adalet karşısında adaletsizlik ve haksızlık yapanlar kolay barınamazlar.

 

*           *           *

 

Ahilik sistemi bu hususu harika kurallarla çözmüştür. Kurumlarda, kuruluşlarda, ticarethanelerde, üretim ve tüketim yapılan bütün işyerlerinde esas olan birinci husus; yöneticilerin ve çalışanların kader ortaklığı ve rızık ortaklığı yaptığı ve aynı gemide bulundukları idrak edilerek, gemideki herkes önemli sayılmalı. Bu anlayış güven vermekle birlikte güvenilir insanların sayısını çoğaltacaktır.

 

Bu manada dikkat edilecek bir başka mesele de şu: İmtiyaz, konfor, akraba veya eşe dosta arka çıkarak emaneti ehline teslim etmemek, güveni ve güvenirliliği yok etmeye yeter sebeptir. İmtiyaz ve konfor, kişinin şahsına değil, makamına verilmiştir.

 

Bugün o mevkide bulunanlar yarın olmayabilirler. Emanetin ehline teslim edilmemesi de böyledir. Bugün arka çıktığımız, ehil olmadığı halde iş verdiğimiz kimseler; üretime, tüketime ve hizmete balta sallayan kimselerdir.

 

Terazi insana bir başka örnek daha: İş ve güvenilir insanla çalışmak istiyorsak, istişareyi en başa koymalıyız. İstişare; yönetenlerle, yönetilenler arasında birbirlerini ölçme, biçme, tanıma, anlama usulüdür.

 

Velhasıl; güvenilen insanların adaleti, her türlü sermayesinden daha hayırlıdır. Müşavere-istişare-aklın-vicdanın tükenmez hazinesidir. Ekip ruhunun da mayasını teşkil eder.

19 Şubat 2024 Pazartesi