Hüseyin ÖZTÜRK

Hüseyin ÖZTÜRK

Diğer Yazıları


“Sevmenin ve sahiplenmenin gücü nerede başlar, nerede neşvünema bulur” sorusunun değişik cevapları olabilir. Onlardan birinin cevabı şöyle beyan edilir:

 

“Sevmenin ve sahiplenmenin gücü yürekte başlar, karşılıksız ve beklentisiz hayırlı hizmetlerle gelişir, büyür ve daimi hale gelir.”


Sevmenin ve sahiplenmenin temelini oluşturan ana unsurlardan biri de insanoğlunun birlikte yaşama-paylaşma-dayanışma hamuruyla yoğurduğu ve işler hale getirdiği medeniyet ilke ve prensipleridir.

 

Bu bütünlük içerisinde ana damarı oluşturan köşe taşlarının en yüksek seviyede olanı ise vakıf kültürüdür. Vakfetme kültürüdür. Malum vakıflar; hayırların, iyiliklerin, sınırsız şekilde devam etmesini sağlayan müesseselerdir.

 

Bilindiği gibi bizim medeniyetimiz bir vakıf medeniyetidir ve bıraktığı en değerli miras da sevme ve sahiplenme gücüdür. İnsanoğlu başta olmak üzere tabiattaki her canlı varlığın yaşaması için vakıflar önemli görevler ifa etmiştir.

 

Vakıfların kuruluş amacı ve hatta ilham kaynağı, ünlü bilginimiz Farabi’ye kadar dayanır. Farabi’ye göre insanoğlunun biricik amacı mutlu olmaktır. Mutlu bireyler, mutlu toplumlarda gelişme imkânı bulur.

 

Yine medeniyetimizin pek çok ana damarlarından biri de ‘sacayağı’ olarak ifade edilen; ‘merhamet, sahiplenme ve affetme’ melekesinin yaşatılmasıdır.

 

Sevenler merhamet sahibidirler, merhamet sahipleri de affetme erdemiyle donanmışlardır. İşte bu sebeple; Devlet-i Aliye sınırları içerisinde yüzlerce vakıf kurulmuştur. Bu vakıfların ilginç olanlarından dördünü hatırlatalım istedik.

 

*           *           *

 

Sokullu Mehmet Paşa Vakfı: İstanbul H. 981-M.1573 Vakfın gayesi:

 

“Mandıra’da (Zigetvar yakınındaki Biçkerek’te) yetiştirilen atları; Allah yolunda, din ve vatan uğrunda savaşıp da atı olmayan gaziler ve mücahitlere vermektir.

 

Saliha Hatun Binti Selahaddin Pehlivan Vakfı: Şam. H.708-M.1308 Gayesi:

 

Selahaddin Pehlivan kızı Saliha Hatun, günümüzden 716 sene önce yazdırdığı vakıf senedinde; vakfın gelirlerinden bir kısmını, Frenk ülkelerine (İngiltere-Fransa-İspanya-Portekiz, İtalya) esir düşen askerlerin bedelinin ödenerek serbest bırakılmalarına ayırmıştır. Serbest kalan askerlerin memleketlerine dönüşlerine kadar bütün ihtiyaçları ve masraflarının da vakıftan karşılanma şartını koşmuştur.

 

Köy Ahalisinin Bağ ve Bahçelerini, Hayvanlarını Koruyup Gözeten Vakıf:

 

Mehmed Efendi Vakfı (Makedonya-Pirlepe H. 1195. M.1781) Pirlepe’ye bağlı Berine köyü ile Tikveş’e bağlı Tersenek köyleri arasında, ‘Pazvand’ tabir olunan birer bekçiye, sabah ve akşam iki köy ahalilerinin hayvanlarını bağ ve bahçelerini koruyup gözetmeleri karşılığı günlük birer akçe ücret verilmiştir.

 

Tunus, Cezayir ve Libyalı Öğrencilere Barınma İmkânı Sağlayan Vakıf:

 

Şeyhü’l Harem Hacı Ebubekir Paşa Vakfı: (Mora/Trapoliçe Yunanistan) 

 

H.1155. M. 1743 Vakfın işlevi:

 

Vakıf kurucusunun Trapoliçe’de yaptırdığı medresenin odalarında evli olan talebeler kalmayıp, bekâr öğrenciler kalmaktadır. Söz konusu medrese odalarında hassaten Tunus, Cezayir ve Trabluslu öğrenciler yatılı olarak barınmışlardır.

 

*           *           *

 

Evet, daha böyle nice vakıflar kurulmuş. Bütün bu müesseselerin kayıtları, Vakıflar Genel Müdürlüğü arşivlerinde mevcut. Örnek verdiğimiz vakıflar da aynı kayıtlardandır.

 

SÖZÜ ÖZÜ:

 

Osmanlı Devleti, sınırlarını da aşan bin bir çeşit vakıfla donatılmış bir vakıf deryasıdır. Yedi iklim, üç kıtaya, yukarıda da görüldüğü gibi mezralara kadar kurduğu veya kurdurduğu binlerce vakıf müessesesiyle insanlığın mutluluğunu zirveye taşımıştır.


Osmanlı medeniyet sisteminin vazgeçilmezlerinden biri de hatta en başta geleni; yaratılmış tüm mahlûkatı kutlu ve kutsal saymasıdır. Bu manada insana düşen görev; ‘cömertlik, vatanperverlik, fazilet’ gibi milli manevi değerler bütünüyle donanmaktır.


Cihan Devleti’nin manevi kurucusu Şeyh Edebali; “İnsanı yaşat ki, devlet yaşasın” derken, bunları kastetmiş olsa gerektir vesselam.

05 Şubat 2024 Pazartesi