tatil-sepeti
tatil-sepeti

Bir zamanlar İstanbul’dan sosyal hayat manzaraları

Giriş: 19.06.2020 - 00:00
Güncelleme: 17.12.2024 - 22:35

Hüseyin Öztürk


Bizim medeniyetimiz ‘insan merkezli bir medeniyettir’ ve İstanbul üzerine yapılan bütün araştırmalarda çeşitli örnekler verilerek anlatılır.
Şehirleri anlatmak için o şehirdeki sosyal hayatın mutlaka gözlemlenmesi gerekir. Bu gözlemleri de en iyi şekilde değerlendirenler seyyahlardır, tüccarlardır.
Bu seyyahlardan biri de Fransız seyyah Aubry de Motraye’dir. Motraye, 20 yıl süren seyahatlerinin 14 yılını İstanbul’da geçirir ve kapsamlı bir seyahatname yazar.
17. yüzyıl Osmanlısı ve İstanbul’undaki sosyal hayatı yakından izler. Bu izlenimlerinden İstanbul esnafına ve halkına dair bazı notları aktaralım:

***

YANKESİCİLİK NEDİR, BİLİNMİYOR

“… Hırsızlık olaylarına aklınız takılacak olursa, hemen şunu söyleyeyim ki, Türkiye’de kaldığım 14 yıl içinde, bu şehirde bir kişinin bile hırsızlık yüzünden cezalandırıldığını duymadım.
Burada yankesicilik nedir bilinmiyor, yani kimsenin ceplerinden endişe etmesine gerek kalmıyor. Bununla birlikte, kimseyi tahrik etmesin, hırsızlığı özendirmesin diye olacak, bedestenleri ve dükkânları geceleri kilitleyip, anahtarını emin ellere emanet ediyorlar.
Bedestenler dışındaki küçük dükkân sahipleri de dükkânlarının saç örgüsü gibi kepenklerini kapatıp kilitliyorlar, sonra huzur içinde uyuyorlar.
Dürüstlükleri nedeniyle Türklerin hak ettikleri övgüyü söylemeden geçemem. Unutkanlık ve dalgınlık benim doğamda var. Dolayısıyla bir şeylerimi şurada, burada unuturum; alışveriş sırasında paramı ödeyip cüzdanımı tezgâhın üzerinde bırakıp çıktığım da olur, zamanı öğrenmek için saatimi cebimden çıkartıp geri koymayı unuttuğum da.
Dalgınlıkla ödediğim parayı tekrar ödediğim de görülmüştür. Böyle durumlarda satıcı daha tezgâh üzerine yaydığı mallarını toplamadan ya da verdiğim paralar hâlâ elindeyken aklım başıma geldiyse geldi, gelmediyse unuttuklarım da param da gitti gider.
Ama sizi temin ederim, Türkiye’de bir kuruşum bile kaybolmadı; ne zaman bir şey unutsam veya dalgınlıkla iki defa ödesem, satıcı peşimden koşup geldi. Hatta benim bir daha asla bulamayacağım yerlerdeki dükkân sahiplerinin Pera’da kaldığım yeri arayıp, bulduklarına bile tanık oldum.

TİCARETE HİLE KATILMAZ

Bir keresinde yelpaze satan küçük bir dükkâna girmiştim. Burada yaz aylarında erkekler de yelpaze kullanıyor. Satıcıdan, en güzellerinden birkaç yelpaze göstermesini istemiştim. Parşömenden yapılma bir yelpazeyi beğenip aldım, parasını ödeyip çıktım.
Dükkân sahibi bana yelpazeleri gösterirken, yelpazeleri üst üste koyuyordu, ben de bu arada saatime bakmıştım. Adam beni tanımıyordu, saatimi orada unuttuğumu hatırlasam bile dükkânı bir daha bulabilir miydim, hiç bilmiyorum.
Saatim ya düştü ya da başka bir yerde unuttum diyordum. Bir Rum’un yanında yarım saatten fazla kalmıştım, herhalde orada unutmuş olmalıyım diye düşünüyordum.
Rum’un yanına Türk usulü bir elbise diktirmek için gitmiştim. Nasıl olsa bir uğradığımda alırım diye aklımdan geçiriyordum ama orada bulamayınca, saatimi bulmaktan umudumu tamamen kesmiştim.
Üç hafta kadar sonra bir rastlantıyla yelpazeyi aldığım dükkânın önünden geçerken, ben dükkânı bile hatırlamadım ama dükkân sahibi beni tanıdı ve çağırarak saatimi gösterdi.
Saatimi nerede bulduğunu sordum, üst üste koyduğu yelpazelerin arasından çıktığını söyleyip, saatimi geri verdi. Türklerin bu dürüstlüklerine yüzlerce örnek sayabilirim; ben en az 30 kez şahsen tanık oldum.
Türk tüccarı ticaretine asla hile katmaz; herkese karşı aynı dürüstlükle hareket ederler, sözlerine sadıktırlar, kazara sözlerinde duramamışlarsa, başlarına mutlaka bir şey gelmiş demektir.”

***

Evet, İstanbul tarihi boyunca dünyanın her ülkesinden seyyahlara ev sahipliği yaptı. Osmanlı devrindeki sosyal ve ticari hayatı anlatan seyyahların gördükleri insani tüm hasletlerin temelini ahilik teşkilatı oluşturdu.