2016’ya başlarken yeni yılın 2014 ve özellikle de 2015’ten daha iyi geçeceğine ilişkin beklentiler ile başlamıştık. Ancak ocak ayı, işlerde beklentilerin altında bir gerçekleşme ile geride kaldı. Bu çerçevede ocak ayını ve yılın geri kalanına ilişkin beklentileri değerlendirelim.
1. KÜRESEL DALGALANMA VE DÖVİZ KURLARININ ARTIŞI ETKİLİ OLDU
2016’ya ilk günden itibaren Çin, jeopolitik gelişmeler ve petrol fiyatları kaynaklı dalgalanma ile başladık. Çin ekonomisinde yavaşlama endişesi tüm dünyayı etkilemeye başladı. Çin’deki yavaşlama endişeleri henüz sona ermedi ve yılın geri kalanına da yayılacak gibi görünmektedir. Ortadoğu’da gerginlik, karşıtlık ve çatışmalar da yılın başından itibaren jeopolitik riskleri artırdı. Petrol fiyatlarının düşüşü ise petrole dayalı ülkeleri, sektörleri ve firmaları olumsuz etkilemeye başladı. Bu gelişmelerden küresel mali piyasalar da nasibini aldı ve varlık fiyatlarında önemli kayıplar oluştu. Avrupa Merkez Bankası daha da genişleme sinyali verirken, Japonya Merkez Bankası negatif faize geçti. Bu koşullar ABD Merkez Bankası’nın faiz artışları için de belirsizlik yarattı. Tüm bu küresel gelişmeler Türkiye’deki iktisadi faaliyetleri beklentiler ve finansman kanalları aracılığıyla ile olumsuz etkiledi. Özellikle ABD dolarının 3 TL seviyesini aşması güvensizlik yarattı.
2. HÜKÜMET ORTA VADELİ PROGRAMI YENİLEDİ, TC MERKEZ BANKASI SADELEŞTİRMEDEN VAZGEÇTİ
İçeride ekonomiye yönelik olarak Hükümet ve Merkez Bankası uygulamalarında önemli gelişmeler yaşandı. Hükümet üç yıllık Orta Vadeli Programı yenileyerek 2016 için büyüme hedefini yüzde 4.5’e çıkardı. Hükümet ayrıca torba yasa ile ilk üç aylık eylem planında yer alan taahhütlerini yerine getiriyor. Reform vurgusu artarken, yurtdışında reform odaklı programın tanıtımları en üst düzeyde yapıldı. Ekonomi yönetimi etkin şekilde çalışıyor. Merkez Bankası ise küresel dalgalanma ve belirsizlik nedeniyle sadeleştirme hedefinden vazgeçti. Yani para politikasında çoklu faiz uygulamasına devam edecek. Bu gelişmelerin ocak ayında iki etkisi oldu. Hükümetin ekonomiye öncelik vermesi olumlu oldu ancak bunlar Güneydoğu Anadolu’da yaşananlar ile Başkanlık sistemi tartışmalarının gölgesinde kaldı. Merkez Bankası’nın sadeleştirmeden vazgeçmesi ise Türkiye’ye yönelik belirsizliği artırırken sermaye çıkışını da hızlandırdı.
3. OCAK AYI DURGUNLUĞUNA KÖTÜ HAVA ŞARTLARI MI NEDEN OLDU?
Ocakta piyasada işler beklentilerin oldukça altında gerçekleşti. Durgunluk hemen tüm sektörlerde birlikte görüldü. Özellikle hizmetlerde ve perakende sektöründe işler yavaş gitti. Hava koşullarının oldukça kötü gitmiş olması işleri kısmen yavaşlatmıştır. Ancak reel kesim beklentileri, tüketici güveni ve genel ekonomik güvende yaşanan düşüşler ekonomik aktörlerin moralinin de bozulduğunun göstermektedir. Fiyat artışları, yeni zamlar ve döviz kuru atışları güven ve beklentileri birlikte olumsuz etkilemiştir. Şubat ayından itibaren güven ve beklentilerdeki iyileşme olursa işlere de olumlu yansıyacaktır.
4. ÜCRET ARTIŞLARI PİYASAYI CANLANDIRACAK MI?
2016’da ekonomide daha hızlı bir büyüme beklentisinin altında başta asgari ücretler olmak üzere ücretlerdeki artışın tetikleyeceği iç talep büyümesi bulunmaktadır. Artış yapılan ücretler ilk kez bu ay alınacak olup piyasalara yansımaya başlayacaktır.Ücret artışlarının firmaların üzerinde yaratacağı olumsuz etkiler ise ayrıca bir sıkıntı kaynağı olacaktır. Ancak şubat ayında başından itibaren ücret artışları etkisinin önce dayanıksız tüketim malları ile yarı dayanıklı tüketim mallarında görülmesi beklenmektedir. Daha sonra çarpan etkisi ile dayanıklı tüketim malları, konut ve otomobil sektörlerine etkileri olacaktır. Ücret artışlarının piyasaya talep olarak yansıması nakit ve tahsilat sıkışıklığını da kısmen hafifletecektir.
Son Söz; Ocakta ve beklentilere bakınca 2016’nın özellikle ilk yarısında temkinli olmakta fayda görülmektedir.