İyilik yapmak insanı başkalaştırır mı sorusunun cevabı, hiç şüphesiz ki kuvvetli bir evettir. Kişi, iyiliğini, hayrını sadece vererek yapmanın ötesinde ortamını yaşayarak yapabilirse bunu daha güçlü bir şekilde hisseder ve hakikaten başka bir kişiliğe bürünür. Deprem bölgesine bizatihi giderek yaraları sarmada rol oynayan arkadaşların çoğundan duyduğumuz ortak gerçeklik budur. Şimdi mübarek Ramazan ayı başladı. Bu hissiyat daha da güçlü bir maneviyat kazanacak ve bölgedeki kişiler yüksek duygu yoğunluğu içerisinde İslamiyet’ten güç alarak insaniyete hizmette yarışacaklar. Kazanan da insanlık olacak.
Bilindiği üzere Ramazan ayının son ikisini, salgın hastalığın oluşturduğu şartlar altında geçirdik. Geçen yıl da kısmi normalleşmenin gölgesinde. Bu yıl ise normal bir Ramazan ayı beklerken, geçen ayda vuku bulan büyük ve yıkıcı depremi yaşadık. Üstelik de ülkemizin en verimli coğrafyasında. Hem büyük bir bölgede hem de tarihin en yıkıcı depremi desek abartmış sayılmayız. Kader bu ya; salgın oldu evlere kapandık, deprem oldu evlere giremedik.
ÜLKENİN İMTİHANI
Oruç ayımız yıkıcı depremin oluşturduğu şartlar altında, İslamiyet’in verdiği maneviyatla ve insanlığımızın imtihanı içerisinde geçiyor. Devletin bütün birimleri, yerel yönetimler, Kızılay ve sivil toplum kuruluşlarımız büyük bir seferberlik halinde bir taraftan yaraları sarmakla diğer taraftan ise gündelik hayatı normalleştirmekle meşgul. Depremin yıkıcı etkilerinin yoğun yaşandığı şehirlerimizde ticaretin, sanayinin, eğitimin normalleşmesi zaman alacak görünüyor. Diğer taraftan, yeni konutların yapımı ve buralara yerleşim ise ciddi bir vakit gerektirecek. Yani bir süre daha bu şehirlerimizde hayat dış destekle dönecek.
Dolayısıyla koca bir ülke olarak bu Ramazan’ı deprem bölgesine endeksli olarak geçireceğiz. Bu da ülkenin imtihanıdır. Zira depremi yaşayanlar ikiye ayrıldı; biri bölgesinde kalanlar, diğeri de bütün şehirlerimize dağılan misafirlerimiz. Her iki kesime de mübarek ayda daha bir içtenlikle vazifemizi yapmalı ve onlarla hemhâl olmalıyız. İslamiyet de insaniyet de bunu gerektirir. Bölgede iftar organizasyonu yapan kişi ve kuruluşlara ya maddi imkanlarımızla veya bizatihi hizmete iştirak ederek katkı verebiliriz. Yine bölgede açılan eğitime destek merkezlerinde özellikle lise veya üniversite sınavına girecek çocuklarımıza öğretmenlerimiz kısa süreli gönüllü olarak desteğe gidebilir. Hem hayatın normalleşmesi hem de sınava girecek çocuklarımızın mağdur olmaması için. Netice olarak gönüllülüğe dayalı küçük ve amatör iyilikler son derece önemli ve tam zamanı.
DAYANIŞMA ZAMANI
Bu ülkede yaşayan herkes bu mübarek ayda iki imtihanı birlikte yaşıyor. Biri dinimizin kurallarını ne ölçüde yerine getirdiğimiz, diğeri ise insanlığımız. Bu ayda dayanışma için mazeret üretecek halimiz yok. Hem kurumsal hem de bireysel yardımlaşma usullerini etkin olarak kullanmalıyız. Bizim dinimiz, kültürümüz, geleneğimiz her hâl ve şartta etkin dayanışmayı öngörüyor, şartlar zor diye bu vazifeden muaf tutmuyor. Bundan dolayı da hepimize her zamankinden daha fazla iş düşüyor. Yapacağımız ibadetler de yaptığımız yardımlar ölçeğinde anlam kazanacak, bunun şuurundayız. Biz sevdiğimiz insanlar elimizi tuttuğunda iyileşiriz, zira bizde ilaç merhametten sonra gelir. Derin acılar yaşasak da umutlarımız diridir her daim.
Bu Ramazan’ın bir başka hususiyeti ise yaklaşan seçim ortamıdır. Hem cumhurbaşkanlığı hem de milletvekilliği seçim çalışmalarının bir kısmı Ramazan ve ardından bayrama gelecek. Kısaca, seçim çalışmaları da yıkıcı depremin gölgesinde geçecek görünüyor. Ramazan’ın hayrı ve bereketi, ülkenin kaderini belirleyecek seçimlere de yansısın inşaAllah.
27 Mart 2023 Pazartesi