Doç. Dr. Nurullah Gür
2020-2022 dönemini kapsayan Yeni Ekonomi Programı (YEP) geçtiğimiz hafta açıkladı. Bu sene YEP’in ana teması ‘değişim’ oldu. Hatırlanacağı üzere, geçtiğimiz yılki ana tema ‘dengelenme’ idi. 2018’in ağustos ayında yaşadığınız kur şoku sonrasında çeşitli politika araçları kullanılarak bir taraftan enflasyon ve cari açık azaltılmaya bir taraftan da ekonomiye yumuşak iniş yaptırılmaya çalışıldı. Dengelenme sürecinde ciddi oranda mesafe kat edildi. Belirsizliklerin azalması ve finansal koşulların iyileşmeye başlamasıyla birlikte Türkiye ekonomisinin yapısal değişimine yönelik adımların atılması için daha uygun bir ortam oluştu.
YEP’te 2020’ye dair ekonomik büyüme hedefi yüzde 3.5’ten yüzde 5’e revize edildi. 2019’da GSYH’nin düşük seviyelerde seyretmesinden dolayı seneye baz etkisi, ekonomik büyüme açısından pozitif bir rol oynayacak. Bu yıl ertelenen tüketim harcamalarının gelecek yıl çözülmeye başlayarak ekonomiye canlılık kazandırması bekleniyor. Döviz kurlarındaki fırtınalı havanın dinmesi ve faizlerin düşmesiyle beraber önümüzdeki dönemde yatırım harcamalarının artmaya başlaması da muhtemel. Bütün bu faktörlerin oluşturacağı doğal seyir, büyümeyi zaten yüzde 3.5-4 seviyesine taşıyacak. Küresel konjonktürün Türkiye lehine işlemesi ve imalat sanayi için seçilen lokomotif sektörlerden beklenen ilk katkıların da gelmesi durumunda 2020 için belirlenen yüzde 5’lik büyüme hedefi yakalanabilir. 2021 ve 2022’de ekonomik büyümeyi yüzde 5’te tutmak yapısal reformların gerçekleşme hızına ve etkinliğine bağlı olacak. Ekonomi istikrarı güçlendirmek ve yapısal reformları gerçekleştirmek adına daha ılımlı büyüme rakamlarına bir süre razı olmak da sorun teşkil etmez.
Önümüzdeki yıllarda büyümenin canlanması neticesinde işsizlikte kademeli bir gerileme yaşanacağı beklense de Türkiye’de istihdam piyasasının karakteristik özelliklerinden dolayı işsizlik oranının en erken 2022’de tek haneli rakamlara inmesi öngörülüyor.
Bu sene açıklanan YEP’te 2020 enflasyon hedefi yüzde 9.8’den yüzde 8.5’e geriledi. Enflasyondaki mevcut düşüş trendini düşünecek olursak, önümüzdeki yıla dair yüzde 8.5 rakamı ulaşılabilir bir hedef. 2021 ve 2022’de enflasyonun sırasıyla yüzde 6 ve 4.9’a düşebilmesi için gıda fiyatlarındaki oynaklığı ve hizmet sektöründeki fiyat katılıklarını azaltıcı yönde politikaların vakit kaybetmeden hayata geçirilmesi gerekiyor.
Bu sene sonunda yüzde 0.1’lik cari fazla beklenirken, gelecek yıl büyümedeki canlanmayla birlikte yüzde 1.2’lik cari açık verilmesi hedefleniyor. 2022 hedefi ise cari dengeye ulaşmak. Ulaşılması zor olarak görülse de 2022’deki cari denge hedefinin sembolik bir önemi var. Bu hedefle önümüzdeki yıllarda Türkiye’nin cari açık vermeden istikrarlı bir şekilde büyümeyi kendine temel hedef olarak seçtiğine dair net bir mesaj veriliyor. İthal ara malı ve enerjideki dışa bağımlılığı azaltıcı önlemlerin yanı sıra turizm gelirlerini arttırmaya yönelik hamleleri gerçekleştirebilirsek, Türkiye ekonomisi orta vadede yüksek büyüme rakamlarını yüzde 2 cari açık vererek tutturabilir. 2023 sonrasında ise büyümeden ödün vermeden cari dengenin sağlanması için uğraş verilebilir.
2019’un seçim yılı olması ve ekonomik büyümenin yavaşlamasından ötürü bütçe hedeflerinde bir sapma yaşandı. Dengelenme sürecindeki sıkıntılı koşullarda ekonomik aktiviteye destek vermek için kamunun vergi gelirlerinden feragat edip bazı harcama kalemlerini arttırması gerekiyordu. Kamu bu hususta elinden geleni yapmaya çalıştı, yapmaya da devam edecektir. 2022 sonuna kadar bütçe açığı geçtiğimiz 10 yılın ortalamasının üzerinde seyretmeye devam edecek; ancak yüzde 3’lük Maastricht Kriteri’ni geçmemesi hedefleniyor. Vergi sisteminin sadeleştirilmesine ve daha adil bir yapıya kavuşturulmasına yönelik yapılacak reformlar, orta vadede bütçe açığı hedefinin tutturulmasına yönelik belirleyici unsur olacaktır.
04 Ekim 2019 Cuma