PROF. DR. AHMET EMRE BİLGİLİ
Geçen hafta sosyal medyamda yeni Tarım ve Ormancılık Bakanımız için mini bir tebrik mesajı yayınlamıştım. Mesajın içeriği; Bakanımızın bu alanın akademik olarak uzmanı ve siyasi bakış sahibi olduğu teması üzerine idi. Yazar Fatma Barbarosoğlu’nun düştüğü not, işin başka bir önemli noktasını oluşturuyordu. Bu kısa not; ‘İnşallah bu defa köylüyü seven bir Bakanımız olur’ şeklinde bir temenni idi. Tabii ki önceki Bakanımızın köylüyü sevip sevmediği türünden bir tartışma açacak değiliz. Konuya dikiz aynasından bakmamayı tercih ederiz; işaret edilen ve fayda mülahaza görülen de bu değil zaten. Fakat inandığımız ve bildiğimiz husus; köye ağıt yakmamak için değerli yazarımızın bu temennisini dikkate almak durumundayız.
Yeni Bakan, köylüyü de köyü de tarımı ve ormanı da akademik olarak da yaşantı olarak da iyi bilen bir geçmişe sahip. Akademik olarak Çukurova Üniversitesi Ziraat Fakültesi kökenli. Fiili siyaset de yaptığı için siyasi bakış sahibi. Bu nedenle köyü ve köylüyü güçlendirme konusunda birinci derecede sorumluluk üstlenebilir. Köy ve köylü konusunun sadece Tarım ve Orman Bakanlığı’nı ilgilendirmediğini biliyoruz. Bu, aynı zamanda küresel bir problem, dünyanın gidişatı köyün bir dönüşüm geçirdiğini gösteriyor. Şehirlerin nüfusu artıyor, kırın nüfusu azalıyor.
TÜKETİCİ DEĞİL ÜRETİCİ BİRİM
Köy dediğimiz en küçük yerleşim biriminin en önemli iki özelliği var. Birincisi; kendi kendine yeterli, kendi ayakları üzerinde durabilen bir toplumsal birim olmayı başarması,ikincisi ise tüketici değil, üretici bir birim olmasıdır. İşte köye ağıt yakmanın temel gerekçesi tam olarak bu durumdur. Nostalji anlamında söylemek gerekirse filmlere, romanlara konu olan ve ‘köy okulları’ dediğimiz ve sadece eğitim birimi değil, köy liderliğinin (öğretmen, imam ve muhtar) önemli bir parçasını teşkil eden öğretmen de tarihe karışmış görünüyor. Bu tarih olma durumu sadece bir dönemi değil, bir zihniyete ilişkin kayıp ve diri bir toplum biriminin yok olması anlamına gelir.
Neler kaybettiğimizin ayrıntılarını zaman içinde öğrenince işin vahametini anlayacağız fakat en önemlisi de geri dönüşü olmayan bir durum ortaya çıkmış olacak. Büyükşehir yasasının köylerle ilgili öngörüsüzlüğünü anlamanın ötesinde tedbir geliştirilebilir mi onu düşünmek gerekir. Nüfusun giderek şehirlerde tüketim toplumuna dönüşüyor olmasının acısını yaşadığımızda birey açısından geri dönüşü olmayan yola girdiğimizi fark etmemizin anlamı kalmayacak.
Günümüz şehir hayatında; köy kahvaltısı, köy yumurtası, köy peyniri, köy ekmeği türünden kandırmacalar da aslında köyü sevdiğimiz yönünde bir aldatmacadan ibarettir. Köyden eğitimi ve üretimi çıkarıp her türlü hizmet ve teknoloji girince ne olduğunu alenen görmüş olduk. Bütün bu olanlardan yola çıkılarak demografik yönelimleri ve teknolojik/dijital değişmeleri de dikkate alan yeni bir köy kurgusu çıkarabileceğimizi düşünüyoruz. Üniversitelerimizin sosyoloji/iktisat bölümlerinde okutulan ‘köy sosyolojisi’ dersleri de rafa kalkmamışsa buna zemin oluşturabilir.
CEZBEDİCİ YANININ GÜÇLÜLÜĞÜ
En eski sosyoloji olan İstanbul Üniversitesi Sosyoloji Bölümü’ne, Tarım ve Ormancılık Bakanlığı ile ortaklaşa, İçişleri Bakanlığı’nı da dahil ederek bu problemi ele alan ve ‘yeni bir köy kurgusu’ öngören bir sempozyum/çalıştay düzenlemesi teklif edilebilir. Lisansüstü eğitimini burada yapan Fatma Barbarosoğlu da farklı açılardan katkı vermeli. Bakanımız Prof. Dr. Vahit Kirişçi de hem katılımı ile hem de devlet politikası haline getirme boyutu ile destek ve katılım sağlayabilir.
Nüfusun şehirlerde birikmesinin savaş gibi olağan dışı durumlarda şehir insanının para, mal ve hizmetler konusunda piyasa dalgalanmalarında nasıl tepki verdiğini ve hangi sosyo-psikolojik saiklerle hareket ettiğini -marketler/ayçiçek yağı örneğinde- görmüş olduk. Tersine demografik hareketlilik sürecinin başlatılmasının elbette kendi şartları var ama burada ana faktör, yeni köy kurgusunun cezbedici yanının güçlülüğüdür.
Gelecekte toprak ve tarımın en stratejik unsurlar olduğunu herkes söylüyor ama önemli olan bu doğrultuda bir şeyler yapmaktır. Artan nüfusu yönetebilecek aklı, demografik etüdler üzerinden oluşturmak, arkasından da politikasını kurgulamaktır.
11 Mart 2022 Cuma