PROF. DR. AHMET EMRE BİLGİLİ
Geçtiğimiz hafta bu köşede ‘Ülkesi adına hikaye yazan adam; Selçuk Bayraktar’ isimli yazımız geniş yankı buldu. Bayraktar’ı sahiplenen gençler ve kamuoyu, doğal olarak yalın bir anlatımla yazılanı da sahiplendi. Ülkesi adına bir şeyler başarabilmek ve memleket sevdasının pratiğine ilişkin örnek bir şahsiyet olarak gösterdiğimiz Selçuk Bayraktar konusu, aslında ülkemizin hem insan yetiştirme anlayışı hem de bağımsızlık mücadelesinin hakikati üzerine dikkatle düşünülmesi gereken önemli bir husustur. Başarıya odaklanarak neler yapılabileceğine ilişkin de ciddi bir örnek olarak görülmelidir.
Bu ülkenin en önemli gücünün iyi yetişmiş insan kaynağı olduğunu hepimiz biliyor ve buna inanıyoruz. Zira tekrar vurgulamak gerekirse, bugünkü sınırlarımız içerisinde petrol ve doğal gaz türünden hazır tabii kaynaklarımız yok. Diğer taraftan da başka ülkelere fark atacak başka bir kaynağımız da mevcut değil şimdilik. Bu durumda en iyisi ve önemlisi, mükemmel bir insan kaynağımız var. Bunu iyi değerlendirebilirsek kaynağın sürdürülebilirliği açısından da müthiş derecede fark atarız. Yeter ki, kıymetini bilelim ve gereğini yapalım.
ELİMİZDEKİ HAZİNE
Ülkemiz açısından gereğini yapmak ve kaynağı iyi değerlendirmek ne anlama geliyor, biraz bunu açalım. Cenab-ı Allah, ileri düzeydeki zekâ potansiyeli olan insanları yeryüzüne eşit sayılabilecek bir düzeyde dağıtmıştır. Fakat devletler lehine eşitliği bozan unsur; potansiyelin iyi eğitilmesi, bireysel motivasyon ve yönlendirilmesi, başarmak için zengin imkân içeren uygun bir ortam hazırlanması, diğer unsurlarla etkili bir koordinasyon içerisinde hedefe gidilebilmesi olayıdır. Bu husus da göç konusu gibidir. İtici ve çekici faktörlerin etkisi ile yolunda akar gider.
Şimdi bu açıdan ülkemizin durumuna bir bakalım. Yüksek zekâlı potansiyelimizin tanılama işini fena yapmıyoruz. Yani elimizdeki hazineyi ortaya çıkarma konusundaki başarımıza yüz üzerinden 70-80 puan verebiliriz. Ancak ortaya çıkarılan bu kıymeti; iyi eğitim, yönlendirme ve maksadın hasıl olması açısından başarımız konusundaki karnemiz bu kadar iyi değil. Yani tespit ve ilk eğitimler kadar üniversite ve sonrası devamlılık anlamında, stratejik sektör ve kuruluşlarında çalışmaları ürüne dönüştürme konusunda başarımız düşük görünüyor. Takip anlamındaki envanter bilgimizde de kopukluklar var.
Bunu anlamak için çok ince hesaplar yapmaya gerek yok. İyi yetişmiş insan kaynağımızın çoğunluğu maalesef halen yurt dışında çalışmayı tercih ediyor, oranın imkân ve ortamlarını daha cazip görüyor. Biz bir müddet kişilere sağlayacağımız imkân ve ortam açısından gelişmiş ülkelerle yarışamayız. Yarışta bizi cazip kılacak en önemli husus; oluşturacağımız delicesine bir memleket sevdası ve yüksek maneviyatımız olacaktır. Elbette bu iki manevi unsuru imkânlarımız ölçüsünde maddi şartlar ve çalışma ortamının zenginliği ve cazibesi konusunda desteklememiz gerekecektir.
MEMLEKET SEVDASI
Hiç kuşku yok ki, söylediklerimiz konusunda 10 yıl öncesine göre inanılmaz iyi bir durumdayız. Fakat dünyanın gelişmiş ülkeleri ile rekabet konusunda henüz başarılı bir noktada değiliz. Envanter oluşturma ve bunun takibi/değerlendirilmesi noktasında çok titiz ve koordinasyon içerisinde çalışmalıyız. Bu konuda önemli olan, maksadın hasıl olmasıdır ve biz buna odaklanmalıyız. Bu doğrultuda sonuca odaklanan özel projeler geliştirmeli ve uygulamalıyız. Gelişmiş ülkelerin ambargosunu boşa çıkaracak en etkili ve devamlılığı olan güç, memleketine delicesine sevdalı iyi yetişmiş insan kaynağıdır.
Gerçekten bu doğrultuda ilerlememiz açısından kişi ve kurumlar olarak iyi örnekler son derece önemli. Selçuk Bayraktar, bu alanda gençler açısından bir rol model anlamında hem kişi hem de başardığı ürün olarak tam anlamı ile ‘maksadın hasıl olduğu’ bir neticedir. Ülkesi için hikayeler yazacak insanları ortaya çıkaracak çalışmaları tam bir memleket sevdası ile yapmak durumundayız. Biz sadece bu topraklara değil, yeryüzüne adaleti hakim kalmakla görevliyiz, Cenab-ı Allah’ın aziz milletimize de bu vazifeyi verdiğine inanırız.
01 Ocak 2021 Cuma