Hakan Güldağ
Geçen hafta girişimcilik adına Türkiye’ye pek yakışan bir gelişme oldu. Mobil oyun pazarında Türkiye’nin marka girişimi Peak, Amerikalı küresel dev şirket Zynga’ya rekor fiyatla satıldı. Böylelikle, Türkiye’nin ilk unicorn’u da doğmuş oldu.
Biliyorsunuz unicorn, mitolojik bir varlık olan tek boynuzlu atlara verilen bir isim. Değeri bir milyar doları aşan startup’lara bu mitolojik varlığın adı veriliyor. Bir mucize olduğuna atfen…
İşte, şimdi yıllar sonra bizde de bir mucize gerçekleşti; Amerikalıların çuvalla para vererek satın aldıkları bir unicorn ortaya çıkardık…
***
Girişimcilik, önümüzdeki yıllarda Türkiye ekonomisinin esas itici gücü olacak. Hammadde kaynakları sınırlı Türkiye’nin ekonomisini giderek daha fazla girişimciler, hızla büyüyüp serpilen bugünün küçük şirketleri, startup’ları sırtlayacak…
Girişimciliğin ve girişimcilerin bazı ortak özellikleri var. Modern tarihçiliğin ve sosyolojinin olduğu gibi iktisatın da öncülerinden kabul edilen 14. yüzyıl düşünürü ve devlet adamı İbn-i Haldun girişimcinin portresini sadece dört kelime ile çiziyor:
“Husumete kadir, hesap-kitapta mahir…”
Büyük bilginin 700 yıl önce yaptığı bu tanım bugün de geçerli…
Tabii, İbn-i Haldun yüzyıllar öncesinden seslenirken, ‘husumet’ kelimesini bugünkü anlamıyla ‘hasımlık’ veya ‘düşmanlık’ anlamında değil, ‘cüret’, ‘cesaret’ anlamında, rekabet kararlılığı anlamında kullandığını da hemen hatırlatalım…
İbn-i Haldun’dan yüzyıllar sonra, geçen yüzyılın en büyük ekonomistlerinden, Batı’da ‘iktisadın peygamberi’ olarak anılan John Maynard Keynes, farklı sözcüklerle aynı noktayı vurguluyor:
“Kapitalizmin temelinde kendiliğinden gelen bir cesaret duygusu, bir gözü karalık ve eser yaratma güdüsü vardır. Eğer işteki şevk ve heyecan sönerse ve spontane iyimserlik yok olursa, girişimci kararlarını matematik beklentilere göre verir. Bunun sonu ise şirketin hayatiyetini kaybetmesi ve ölmesidir.”
***
Şunu da belirtmekte yarar var ‘girişimcilik’ esas olarak bir ruh halidir. Girişimcilik için illa bir işin ya da bir varlığın mülkiyetine sahip olmak gerekmez.
Bugün profesyonel yöneticilerin de ‘girişimci’ özelliklerine sahip olması bekleniyor.
Bundan 30-40 yıl önce profesyonel yöneticilerin patronun veya yönetim kurulunun belirlediği hedeflere ulaşması ve belirlenen stratejiyi uygulaması yeterli sayılıyordu. Bugün ise yöneticilerden girişimci niteliklerinin ağır basması isteniyor. Yeni pazarların keşfedilmesi ve yeni ürünlerin geliştirilmesi gibi görevleri de artık profesyonellerin yerine getirmesi bekleniyor.
Bu nedenle profesyonellerin bir bölümü rutin işler ve geleneksel idarecilik alanlarındaki yetkilerinin bir bölümünü astlarına devrederek, bir patron gibi işi geliştirme amacına odaklanıyor.
Belki de biraz da bu yüzden, girişimcilik yeteneklerini geliştiren profesyonel yöneticiler, zirvedeki görevlerini kaybettiklerinde kendi işlerini kurabilmekte yeni istihdam imkanları yaratabiliyor.
***
Tamam, bir unicorn çıkardık diye kendimizi dev aynasında görmeyelim. Sonuçta 2020 yılındayız. Bizden önce unicorn çıkaran başka ülkeler de oldu. Bugün 25 ülkenin ‘tekboynuzu’ var.
Ama şimdi artık bizim de var. Havalara girmeyelim ama yaptığımız işin değerini de bilelim. Olduğu yerde, kocaman kocaman eleştirilerde bulunup, hareket etmeyenlerden olmayalım. Onun yerine hedefi büyütelim, çıtayı biraz daha yukarıya koyalım. Dünyada 3’ten fazla unicorn’u olan 6 ülke var: ABD, Çin, Hindistan, İngiltere, Almanya ve Güney Kore… Yeni katıldık kervana ama bu gruba girmek için hiçbir şeyimiz eksik değil.
Türk girişimcilerinde iş var! Özellikle çağı yakalayıp, hayata dokunabilenlerde…
ÖZEL SEKTÖRÜN TEKELİNDE DEĞİL
Nasıl girişimcilik sadece şirket sahipleri değil, yöneticiler ve çalışanlar açısından da bugün geçer akçe ise ‘girişimci ruh’ sadece özel sektörün tekelinde değil. Bugünün dünyasında siyasal ve sosyal hayatın her alanında girişimciliğe ihtiyaç var. Muhtardan valiye kadar her kamu yöneticisinin girişimci yeteneklere ve niteliklere sahip olması Türkiye’yi farklı ufuklara taşıyacaktır. Keza toplumda giderek ağırlıkları artan sivil toplum kuruluşlarının devlet ve piyasa ile bir kalkınma sacayağı oluşturmalarının yolu da yine girişimcilikten geçiyor. Sadece kendi üyelerinin haklarını kollayan sivil toplum kuruluşları artık eskisi kadar makbul değil…
İÇ GİRİŞİMCİLİĞE MİLYONLARCA DOLAR HARCANIYOR
Tabii, bir şirkette ‘girişimci’ ruhu taşıma imtiyazı sadece patronda ve üst yöneticide değil… Şirket içi çalışanların girişimci özellikler göstererek ürün, hizmet ya da süreçlerde yenilik ortaya koymasına ‘iç girişimcilik’ deniyor. İç girişimcilik, çalışanları öncelikle hayal etmeye, düşünmeye ve tabii sonrasında da harekete geçmeye teşvik ediyor. Bugün dünyada koca koca holdingler, dev şirketler bu iç girişimciliği hareket geçirmek için çeşitli ödül ve teşvik mekanizmaları geliştirerek, bu alana milyonlarca dolar harcıyor. Hiç şüphesiz, şirket içi girişimciliğin serpilip gelişmesi için işyerinde demokratik bir ortamın hakim olması gerektiğini söylemeye bile hacet yok. Tabii, adil bir ödüllendirme sisteminin de…
GİRİŞİMCİNİN 3 NİTELİĞİ
Gerek yıllar içerisinden süzülüp gelen, gerekse bugün konunun uzmanları tarafından yapılan tanımlar girişimcinin başlıca şu üç niteliğini öne çıkarıyor:
* Girişimci, bir işi herkesten önce ve ‘ilk’ yapmayı ve bir sorunu çözüme ulaştırmayı amaçlayan kişidir.
* Başarıya odaklandığında, girişimci tuttuğunu bırakmaz, nihai hedefine adeta yapışır. Özgüveni güçlü olduğu ve kendini tüm benliği ile işine adadığı için dışa dönük ve ataktır.
* Girişimci, riskleri herkesten daha iyi algılasa bile cesur davranmak gerektiğini bilir.
09 Haziran 2020 Salı