HAKAN GÜLDAĞ
m
Rus tanklarının Ukrayna sınırını delmesinin üzerinden tam 7 ay geçti. Takvimler o zaman 24 Şubat 2022’yi gösteriyordu. Savaşın pek çok önemli etkisi oldu. Zaten korona salgını da dahil çeşitli etkiler nedeniyle büyük fiyat dalgalanmaları yaşayan enerji sektörü iyice zıvanadan çıktı. Daha da önemlisi, karşılıklı restleşmelerle Avrupa bir enerji krizine doğru sürüklendi.
Yakın zamanda Rusya Devlet Başkanı Vlademir Putin’in Avrupa’ya bu kış doğalgaz akışını tamamen kesme kartını oynamasından sonra işler iyice çatallaştı. Belli ki, Putin de zorda. Anlaşılan Rusya’ya uygulanan yaptırımların özellikle Rus savunma sanayi ve Rus tüketicileri üzerindeki baskısını iyice hissediyor.
Öte yandan Avrupa da zorda. Enerji tasarrufu, oda sıcaklıklarının 19 derece ile sınırlandırılması ve benzeri tartışmaları izliyoruz. Son olarak, Avrupa Komisyonu Başkanı Ursula von der Leyen, bir anlamda ‘savaş ekonomisi şartları’na karşı neler planladıklarını anlattı geçenlerde. Artan elektrik fiyatları nedeniyle elde edilen yüksek kârların vergilendirmesinden tutun da fiyat kontrolüne kadar olağanüstü önlemler alınması gerektiğini vurguluyordu. Hatta ‘tayınlama’dan bile bahsetti. Konut ya da tesis başına belli bir miktar elektrik tahsisini gündeme getirdi. Anlaşılan Avrupa’da işler enerjide miktar kısıtlamalarına doğru gidecek.
TÜRKİYE DE ENERJİ KRİZİ YAŞAR MI?
Savaş nedeniyle Rusya ile ilişkilerimizde bir bozulma olmadı. Türkiye izlediği ‘denge politikası’ nedeniyle rahat. İran ile ocak ayında yaşadığımız gibi bir sıkıntı yaşar mıyız bilmem ama Rusya’dan gelecek gazda bir tedarik güvenliği sorunu yaşamayacağız büyük ihtimalle. Hatta geçenlerde, Rus enerji heyet başkanı Avrupa’nın doğalgazını 50 milyar metreküp keseceklerini açıklarken, “Türk dostlarımız isterse gönderdiğimiz doğalgazı artırabiliriz” dedi.
Rusya tarafı, doğalgaz ödeme tutarlarını bir süre erteleyebilir de… Semerkant’taki Erdoğan-Putin görüşmesinde mutlaka gündeme gelmiştir. Rusya böyle bir desteği 2018’de Rahip Brunson krizi sırasında yapmıştı. Yine yapabilir.
Karşılığında ne ister, ayrı konu. Türkiye’nin elinde, hayat kalitesi olumsuz etkilendiği görülen Rus tüketicileri rahatlatacak pek çok ürün var.
Tabii, bu gelişmelere ABD başta, Avrupa ne der, o da ayrı konu. İş dünyasına daha başka mektuplar da yazılır mı, Türk vatandaşlarının vize alımları daha da mı zorlaşır, ikincil yaptırımlar artar mı, onu zamanla göreceğiz. Ancak hiç şüphesiz Türkiye’ye gazın kesilmemesinin bazı sonuçları olacak.
BAZI SANAYİ DALLARI OLUMLU ETKİLENECEK
Haberlerini peş peşe almaya başladık. Avrupa’da çok enerji tüketen sektörlerde tesisler devre dışı kalmaya başladı. Ya belli bir süre için kapanıyorlar ya üretimlerini iyice kısıyorlar. Demir-çelikte 10’dan fazla tesis kapandı. Alüminyumda keza... Hatta oto cam üreticileri bile fabrika kapatıyor. Vardiyalarını bire düşürenler daha da çok.
Kısacası, Avrupa yaşadığı kriz nedeniyle enerji yoğun birçok sektörden çıkmak durumunda kalıyor. Tabii, Avrupa’nın hızla içine girdiği ekonomik durgunluk zaten ihtiyaçlarını kısmen azalttı. Ama kısmen. Avrupa üretimini azalttığı ya da neredeyse çıktığı alanlardaki ihtiyacını dışarıdan karşılayacak.
Peki kimlerden? Farklı bir dünyada seçenekleri çoktu. Ancak şimdi mücadele içinde olduğu Rusya’dan karşılayamaz. Çin ile ilişkiler de iyi değil. Ayrıca Çin’de hâlâ etkileri süren pandemi nedeniyle tedarik sorunları yaşayabilir. Vietnam, Filipinler, Hindistan gibi bu dönemde yıldızı parlayan ülkeler olabilir. Keza ABD... Gelgelelim, enerji yoğun sektörlerin ürünlerinin pek çoğu pahada hafif, yükte ağır. Demir-çelik, çimento gibi...
TEDARİKİN ADRESİ TÜRKİYE
Böyle bakınca, Avrupa’nın ihtiyaç duyduğu tedarikin en uygun adresi Türkiye. Zaten Avrupa ile ticaretimiz toplam ticaretimizin yarısına yakın. Enerjide tedarik güvenliğini sağlamış bir Türkiye, Avrupa’nın bu enerji krizinde pek çok ihtiyacını karşılamaya devam edecek. Hatta bu faaliyetlerini kimi sektörlerde artıracak.
Nitekim gelişmeler de bu yönde. Türkiye’nin enerjiyi yoğun kullanan sektörlerinde bir hareketlenme var şu sıralar. Her ne kadar maliyetlerin artışından şikayet etseler de... Yeri gelmişken hemen söyleyeyim, bunda haksız da değiller. Enerji maliyetleri Türkiye’de de çok hızlı arttı. 2021 ocak ayından 2022 eylül ayına doğalgaz fiyatları yaklaşık yüzde 1100 arttı. Bir başka deyişle, 20 ayda 11 kat. Keza elektrik fiyatları da aynı dönemde yüzde 730 arttı yaklaşık olarak. Dile kolay!
Enerji maliyetlerindeki baş döndürücü artış, bizim üretimimizi de etkiliyor elbette. Bazı kritik alanlarda yeni sorunlara da neden oluyor. Otomotivde, tedarik sanayi epey arada kaldı mesela. Bir yandan artan hammadde fiyatları, bir yanda artan enerji maliyetlerine karşın fiyatlarını güncellemeyen otomotiv ana sanayi arasına sıkıştı.
HANGİ SEKTÖRLER ÖNE ÇIKIYOR?
Yine mesela çimentoda 5 fabrikası olan büyük bir firmamız, 150 milyon lira olan elektrik faturasının 2 milyar liraya ulaştığını anlatıyordu katıldığımız bir toplantıda. Ama Avrupa’daki enerji krizinin sektöre yarayacağını da söylüyordu üzerine basa basa. Türkiye çimento sektörü 59 fabrikasıyla Avrupa’nın en büyüğü...
Hem Avrupa’da hem de dünyada ilk sıralarda yer alan seramik sektörümüz için de Avrupa’daki enerji krizi bir fırsat oluşturuyor. Avrupa’nın büyük seramik ve lavabo, küvet, klozet, evye gibi seramik banyo ve sağlık gereçleri üreticileri, İtalya ve İspanya’nın yanı sıra özellikle Almanya, Türkiye’den üreticilerle görüşmeler yapıyor.
Kimyada, özellikle plastik sektöründe, İngiltere ve Hollanda’dan alım görüşmeleri için gelen heyetler var. Döküm sektörümüz gelen talepleri seçer hale geldi. Yeni yatırımların da devreye girmeyesiyle birlikte üretimde Almanya’nın ardından ikinciliğe açık ara yerleşecek. İhracatta da ilk sıraya. Camda, mimari camlarla birlikte, Türkiye’den otomobil camları ve cam ambalaja siparişler arttı.
Beyaz eşya sektörümüzün temsilcileri, Avrupa’daki duruşların fırsat getireceği görüşünde.
Sadece sanayi tarafında değil, Avrupa’nın enerji krizi hizmetler sektörümüze de bir avantaj yaratıyor.
Alın turizmi. Bu kışı Avrupa’da geçirmek istemeyen başta emekli grupları Antalya ve Alanya’da rezervasyonlarını yaptırmaya başladılar.
Örnekleri artırmak mümkün. Avrupa’da ekonomik yavaşlama genel olarak ihracatımızı yavaşlatacak. Ancak eğer rakipleri durur, Avrupalı müşteri talep etmeye devam ederse, enerji krizi bazı sektörlerimiz için bir avantaj oluşturuyor. Burası da ayan beyan ortada.
TÜRKİYE’NİN FIRSATI KAÇIRMAMASI İÇİN İKİ KONUYA ACİL ÇÖZÜM GEREKİYOR
Tabii fırsatı kullanmasını bilirsek... Bana göre, ayağımıza gelen bu fırsatı iyi değerlendirmek için iki konuyu acilen çözüme kavuşturmamız lazım:
Birincisi, malum finansmana erişim meselesi. Son dönemde artan maliyetlere, dolayısıyla artan işletme sermayesi ihtiyacına rağmen sanayici, tüccar, irili ufaklı şirketlerimiz kredi bulmakta çok zorlanıyor. Son açıklanan kredi gelişmeleri de bu büyük sıkıntıyı doğrular nitelikte. Bir yıllık kredi büyümesi yüzde 18’in altında. Enflasyon ise yüzde 81. Enflasyon kadar bile büyümedi krediler.
Aksine çok çok altında kaldı. Hele üreticinin yüzde 144’lük enflasyonu ile karşılaştırınca finansman cephesinde durum kritik. Bunca maliyet artışına, azan enflasyona rağmen geçen seneki parayla dönmeye çalışıyoruz. Bu sürdürülebilir değil. Türkiye’de üretimin ciddi şekilde yavaşlama riski var. Ayağımıza gelen avantajı kullanacaksak hayati önemdeki finansmana erişim meselesini bir an evvel çözmemiz gerekiyor.
İkincisi, ihracatçılarımızın kendi aralarında birlik olup, mutlaka ‘Türk çukuru’na düşmemeleri gerekiyor. Fıkrayı yeniden anlatmama gerek yok sanırım. Birbirimizin paçasından aşağıya çekercesine, kendi aramızda sert fiyat rekabetine girince, kazanan bizden çok uyanık Avrupalı alıcılar oluyor. Bu dönem, Türk üreticilerinin Avrupalı alıcılar tarafındaki ‘ucuzcu’ (discount market) algısını değiştirmek ve ihracat birim fiyatlarımızı yukarıya çekmek için de bir fırsat oluşturuyor.
Tam bu noktada, bizi sevmeyenlerin ‘Türkler fırsatı kaçırma fırsatını asla kaçırmaz’ sözünü unutmayalım.
Çünkü maalesef fırsatın kazası olmuyor.
23 Eylül 2022 Cuma