PROF. DR. AHMET EMRE BİLGİLİ
Her kabine değişimi konuşulduğunda gündeme gelen malum bir husus var. Kültür ve Turizm Bakanlığı’nın ayrılması, kültür ve turizm konularının bir arada veya ayrı olarak ele alınması konusudur. Kabine değişikliği gündemden kalkmışken, bu konuyu farklı bir yaklaşımla gündeme getirmekte fayda var. Benim hatırladığım kadarıyla bu husus, 2003 yılından bu yana tartışılıp durur. Bir netice de hasıl olmadı, yani tartışma hitama ermedi. Bir konu yaklaşık 20 yıldır tartışılıyor ve netice vermiyorsa ya kestirip atmak veya bakış açısını değiştirmek gerekir. Bizce ikincisini denemek daha doğrudur.
Konuyu farklı bir bakış açısı ile ele almaya çalışalım. Öncelikle, kültür ve turizm ilişkisine doğru bir bakış açısı ortaya koymak gerekir. Birincisi; kültür entelektüel bir alandır ve çevresi de bu şekilde inşa edilmiştir. Ülkenin, gerek üst yapı olarak gerekse toplumsal yapı renkleri itibariyle ortaklaştığı, kaynaştığı, bütünleştiği ve bir arada olmayı sağlayan unsurların kültür aracılığı ile hemhâl olduğu bir iç yapılanmayı üretmesi bakımından son derece önem taşır. Dolayısıyla kültürün kısmi olarak ticari sektör yanı olmakla birlikte yalnızca bundan ibaret değildir.
KÜLTÜR BAKANLIĞI AYRI OLMALI
Turizm ise büyük ölçüde ticari bir sektördür. Ülke açısından önemi; birçok ticari sektörden beslenen ve dolayısıyla birçok sektörü besleyen, dinamik bir yapısı ve uluslararası bir boyutu da bulunan önemli bir ticari alandır. Turizmin diğer bir hassas özelliği ise ülkede ve diğer ülkelerdeki sosyal, siyasal, askeri vb. türünden olaylardan doğrudan etkilenen bir yapıya sahip olmasıdır. Bu anlamda hem bu bakış ile dikkatle takibi hem de hükümet ve dışişlerinin hassas izleyişinin devamlılığı gerekir. Gelir getiriciliğinin bulunması, bunun döviz üzerinden sağlanması ve katma değerinin yüksek olması gibi sebepler yüzünden stratejik bir yanı da bulunur.
Şimdiye dek bu ikilinin aynı bakanlıkta bulunması için temellendiren düşünce şudur: Kültür; ciddi bir gelir getirmeyen ama gideri çok olan bir alan olduğu için turizmden kazanılan parayı kültüre harcayalım ve denge sağlansın. Bu nedenle de kültür-turizmin birlikte olması gerekir.
Bu durum, aslında kültürden yana gibi görünen fakat asla öyle olmayan, sağlıklı bir temele de dayanmayan masumane fakat koca bir yalandan ibarettir. Şimdi bu düşüncemizi öz olarak temellendirmeye çalışalım. Öncelikle, bu birliktelik kültüre de turizme de bir ayrıcalık oluşturmuyor. Aksine kültürü; maddi bir sektörün arkasına yamanmış, tabiri caiz ise dilenci gibi onun peşinden sürüklenen incitici bir görüntü veriyor ve bu çerçevede bir algı yaratıyor.
Bu iki alanla ilgili tespitimiz kısaca şudur: Turizm ticari bir sektördür ve ülke için finans temini açısından önemlidir. Turizmin kültürle beraber veya ayrı olması onun açısından hiçbir şekilde önem taşımaz. Ama kültürün ayrı olması ona; şahsiyet, ayrıcalık ve kimlik kazandırır. Kültürel iktidar olabilmenin önünü açarak alt yapısını oluşturur.
TURİZM, TİCARET BAKANLIĞI’NA DAHİL EDİLMELİ
Bu çerçevede teklifimiz şudur: Kültür ve Turizm Bakanlığı’nda salt turizmle ilgili bir genel müdürlük vardır. Bu da Yatırım ve İşletmeler Genel Müdürlüğü’dür. Diğerleri büyük ölçüde Kültür Bakanlığı’na aittir. Ören yerlerinin, kazıların ve müzelerin Kültür Bakanlığı’nda olması, turizmin buralardan yararlanmayacağı anlamına gelmez, aksine daha profesyonel bir işbirliği ortaya çıkar. Tanıtma Genel Müdürlüğü’nün Kültür Bakanlığı’nda olması, ülke tanıtımı açısından tanıtmanın kültürel boyutunu kuvvetlendirir. Sonuçta turizm açısından önemli olan ülkenin sürdürülebilirliği olan bir tanıtımının yapılmasıdır.
Turizmin ticari bir sektör olmasından dolayı doğrudan ilgili birimi olan Yatırım ve İşletmeler Genel Müdürlüğü ile birlikte Ticaret Bakanlığı içerisinde yer alması sektör açısından en doğru olanıdır. Uluslararası imaj açısından bakanlık isminde turizm bulunması yerinde olur. Bu nedenle de Ticaret Bakanlığı’nın isminin Ticaret ve Turizm Bakanlığı olarak değiştirilmesinde yarar bulunuyor.
Kültür Bakanlığı yeni dönemde; Vakıflar Genel Müdürlüğü, TİKA, YTB ve Yunus Emre Enstitüsü ile birlikte zaten güçlü bir bakanlık oldu. Bununla birlikte ismine yönelik bir değişiklik de gündeme alınabilir. Bu çerçevede kültürün bütün boyutlarını kapsayan bir isim olan Medeniyet Bakanlığı ismi de tartışılabilir, kültür ismi muhafaza da edilebilir. Fakat önemli olan kültürü yedeğine değil, merkeze alan bir yapılanmanın mevcudiyetidir.
Şimdi eğri oturup doğru konuşmak gerekirse bu tür bir yeni yapılanmadan kültür tarafı da turizm tarafı da mutlu olacaktır. İki bakanlık arasında rasyonalitesi daha güçlü ve daha profesyonel bir ilişki kurulacak ve her iki taraf da pozitif kazanımlar elde edecektir. Yaklaşık 20 yıldır yapılan ve fayda getirmeyen bir tartışma da nihayete ermiş olacaktır.
11 Haziran 2021 Cuma