Giriş: 08.08.2025 - 09:20
Güncelleme: 08.08.2025 - 09:20
NURULLAH GÜR

NURULLAH GÜR

Uluslararası ticaret sistemi hiçbir zaman eşit ve adil rekabet temelleri üzerine inşa edilmemiştir. küreselleşme dalgasının zirveye doğru hızla ilerlediği 1990’ların ortasında kurulan Dünya Ticaret Örgütü de bunu sağlayamadı. Güçlünün borusu her zaman daha fazla öttü. Az gelişmiş ve gelişmekte olan ülkeler kendi sektörlerini gelişmiş ülkeler kadar koruyamadı.


Zaten adaletsiz ve kırılgan bir zemine sahip olan uluslararası ticaret sistemi, Donald Trump ile birlikte iyice kuralsızlaştı ve zayıfladı. Trump, nisan ayında açıkladığı yeni gümrük tarifelerinin son halini, yaptığı son pazarlıklar ve anlaşmalar neticesinde 1 Ağustos’ta duyurdu. Çin, kanada ve meksika gibi ülkelerle ticaret diplomasisi hâlen devam etse de ABD, birçok ülkeye uygulayacağı gümrük tarifelerini belirlemiş bulunuyor. Trump’ın ilk başkanlık döneminde belirli ülkelerle sınırlı kalan ilave gümrük tarifeleri bu sefer neredeyse tüm ülkeleri vurdu. Trump, taktiksel olarak ‘ölümü gösterip sıtmaya razı etme’ stratejisini uyguladı.


AB, Japonya ve Güney kore gibi ABD’nin en sıkı müttefikleri için bile gümrük tarifeleri yüzde 15 olarak belirlendi. Piyasalar çok daha ‘çılgın’ oranlarla karşılaşmadıkları için geçici de olsa şimdilik rahat bir nefes aldı. Fakat bu gümrük tarifesi artışları, uluslararası mal ticaretinin potansiyel büyüme hızını aşağıya çekebilir. Hizmet ihracatı, ekonomik büyüme açısından daha fazla fırsat sunabilir.


ALTERNATİF ROTALAR İÇİN BELİRSİZLİK 
Tayvan, Tayland ve Vietnam gibi Doğu Asya’nın yükselen ekonomileri için tarifeler, nisan ayında açıklanandan daha düşük oranlarda belirlendi. Ancak bu ülkeler, Çin’e karşı bekledikleri tarife avantajını elde edemediler. Benzer bir durum Hindistan için de geçerli. Durum böyle olunca, ABD ile Çin arasında kızışan ticaret savaşı sonrasında Çin’deki yatırımlarının bir kısmını Tayland, Vietnam ve Hindistan gibi alternatif rotalara kaydırmayı düşünen çokuluslu şirketler, “Acaba doğru kararı mı verdik?” diye planlarını sorgulamaya başladı.


Henüz böyle bir değerlendirme yapmak için erken olduğunu düşünüyorum. ABD ve Çin arasındaki ekonomik entegrasyonun eski hızında ilerlemesi artık mümkün değil. Trump başta olduğu sürece Pekin yönetimine karşı yeni tarifelerin açıklanması ve belirli gitgellerin yaşanması da kuvvetle muhtemel. Bu nedenle ABD’nin toplam ithalatı içerisinde Çin’in payının azalması bekleniyor. Bu senaryo, sanayi altyapısı güçlü, üretim çeşitliliği yüksek ve lojistik açıdan stratejik konuma sahip alternatif ülkeler için daha fazla uluslararası yatırım ve ticaret fırsatı anlamına gelebilir


Yukarıda saydığımız Asya ülkelerinin yanı sıra bu potansiyele sahip olanlar arasında Türkiye de bulunuyor. Ancak yolumuz engebesiz değil. Nisan ayında açıklanan tarifelerde Türkiye için belirlenen oran yüzde 10’du. Fakat Trump’ın geçen hafta açıkladığı son pakette Türkiye için gümrük tarifesi yüzde 15 olarak güncellendi. Türkiye hâlen düşük tarife oranlı ülkeler listesinde yer alsa da önceki listede benzer konumdaki ülkelere karşı oluşan avantaj ciddi ölçüde azaldı. Türkiye’nin çok boyutlu bir ticaret diplomasisi ile elindeki mevcut avantajları kullanarak ABD ile dış ticaret hacmini artırması gerekiyor. ABD kendine yeni ticaret ortakları ararken bu fırsat penceresini sonuna kadar zorlamalıyız.