PROF. DR. AHMET EMRE BİLGİLİ
Belirli görevleri ifa eden insanlar işlerini yaparlarken toplumda bir karşılıklarının olduğu varsayımı ve düşüncesi ile hareket ederlerse işin rengi nasıl değişir ve iş nereye evrilir? Toplumun; kültürüne, hassasiyetlerine, değerlerine ve duyarlılıklarına dikkat kesilme çabası, odaklanma olarak toplumsal bir yarara dönüşür mü? Dönüşürse topluma katkı düzeyi ne oranda gerçekleşir? Bu çerçevede gündelik hayata ilişkin ardışık birçok soruyu sıralayarak meramımızı anlatmaya çalışalım.
* Bir kamu yöneticisi işini yaparken toplumda bir karşılığının olduğu varsayımı ve düşüncesi ile hareket ederse işin niteliği nasıl etkilenir?
* Bir iş adamı toplumda bir karşılığının olduğu düşüncesi ile işini yönetirse işinde nasıl farklı bakış olur?
* Bir siyasetçi, yaptığı işin toplumdaki karşılığına odaklanırsa icra ettiği siyaset nereye evrilir?
* Bir sivil toplum kuruluşu yöneticisi, zaten gönüllü bir şekilde odaklandığı topluma dair yarar üretmenin bir bütünün parçası olduğunu hesaba katarak çalışırsa iş, nasıl bir bütünsellik arz eder?
* Uluslararası faaliyetler yürüten bir kişi yaptığı işin hem kendi toplumunda hem de küresel alana ilişkin duyarlılıkları dikkate alarak yerine getirdiğinde işin rengi nereye evrilir?
* Bir Dışişleri mensubu, diplomasi mesleğini/sanatını icra ederken iç ve dış toplumsal duyarlılıkları dikkate alırsa bu durum kararlarına nasıl yansır?
SOSYAL HAYATTAKİ YARARLARIMIZ
Bu soruları kuşkusuz ki artırabiliriz. Buradan maksat şu; başlıkta kullandığımız bu söz aslında toplumsal olarak var olabilmek demektir. Çok yalın bir deyişle, burada var iseniz ve çalıştığınız alan toplumla bir şekilde ilgili ise içerisinde bulunduğunuz toplumda karşılığınız var demektir. Sivil toplum ve meslek birlikleri çalışmaları, ticaret, siyaset, eğitim, sanat ve yöneticilik bir boyuttan bu kapsama girer. Yani yaptığınız işin topluma ilişkin bir tarafı var ise bu konuya dikkat kesilmenizde hem kendi işiniz bağlamında hem de toplum açısından fayda mülahaza edilir.
Toplumsal dünyada insanlar karşılıklı ilişki içinde bulunurlar.
Başka bir deyişle, toplumsal etkileşim halindedirler. Aslında yazı başlığını, ‘sosyolojide karşılığı olmak’ şeklinde yazmak düşünülebilirdi fakat bu durumda sosyolojiyi fazlaca gündelik hayata indirgeme, kuramlarda yer alma tartışmaları ve doğal olarak bu türden eleştirilere daha çok maruz kalma durumlarından dolayı tercihimizi daha soft olandan yana kullandık.
Gündelik hayat; birçok akademik disiplinin ortaklaşa ilgilendiği ve birey-aile-toplum-kültür-meslek etkileşimi içerisinde cereyan eden, devamlılık üzere konumlanmış olan hayatın büyük parçasını teşkil eder. Birey olarak hayatımızın gündelik kısmını yaşarken toplum endeksli düşünmeyi tercih ederiz. Zira düşüncemiz; sosyal hayattaki yararlarımız ve beklentilerimiz bir ölçüde karşılıklı sahiplenmeyi gerektirir.
KAMU MENFAATİ ENDEKSLİ ÇALIŞMAK
Öncelikle genel bir fayda ilkesi olarak ‘toplumda karşılığı olma’ düşüncesinin zihnimizin bir köşesinde daimi olarak var olması, bizim hayata bakışımızı da sosyal fayda endeksli yaşamaya sevk eder. Eğer mesleğimizin veya sivil toplum çalışmaları gereği olarak daha çok sosyal olan ile bağımız kuvvetli ise bu düşünceye endeksli olma hali, bizi topluma daha çok yarar üreten birey haline gelmemizi zorlayan bir unsur olur. Sözgelimi bir siyasetçi veya kamu yöneticisi toplumda karşılığı olma ilkesini bir sorumluluk ve duyarlılık olarak görüp buna göre çalışmalarını yürütürse hem sosyal fayda üretmiş hem de işini iyi yapmaktan dolayı siyasetine devamlılık kazandırmış olur. Başta yönetici düzeyindeki kişiler olmak üzere hepimiz küçük çıkarlarımız üzerinden değil, kamu menfaati endeksli düşünmek ve çalışmakla mükellefiz. Toplumda karşılığı olmak bir değerdir, kıymetini bilmemek vebaldir.
28 Ocak 2022 Cuma