Prof. Dr. Ahmet Emre Bilgili
Teşkilat; bizim dilimizde önemlidir, heyecandır, mahremdir ve devletle ilişkili kutsal bir yanı bulunur. Herkesin bir teşkilatı olabilir veya bir teşkilat içinde bulunabilir. Teşkilat; dostluktur, arkadaşlıktır, taraftarlıktır, mahalledir, camiadır. Fakat büyük teşkilat ‘milli’ olanıdır. Aslında teşkilat lafı da İstanbul’dan Yıldız’dan gelir. Orijinali, ocağı; ‘Teşkilat-ı Mahsusa’dır. Abdülhamit Han hazretlerinin imzası ve emeği vardır. Hazretin zor zamanında devlet adına çok önemli işler başarmıştır. Destansı bir tarafı bulunur ve birçok hikaye yazmıştır. Şimdilerde teşkilat, TRT’nin bir yapımı vesilesi ile ülkede yeniden gündem oldu. Üstelik de Teşkilat’ın ilk kez, yapılmasına ses çıkarmadığı, zımnen destek verdiği bir yapım ile. Bilindiği üzere istihbaratları güçlü olan ülkeler kamuoyuna yönelik filmler, diziler çekilmesine müsaade eder, hatta dolaylı bir şekilde destek olurlar. CIA, KGB, M16-SIS, MOSSAD, FBI türünden olanların isimlerini bu mecralarda sık sık görürüz. Hatta CIA-KGB rekabeti, filmlere öteden beri daha çok yansır. Burada maksat teşkilat lehinde, kamuoyu nezdinde güç atfetmek ve gizem yaratmaktır. Yani bu türden yapımların istihbaratın özüne bir zararı olmaz. Şimdi tekrar diziye dönelim. Bizim gençliğimizde yani 75-85’li yıllarda şahsen bendeki MİT algısının sevimli bir tarafı yoktu. Gençlik çalışmalarında aktif olmamızdan mı yoksa ideolojik kutuplaşmaların yoğun yaşandığı bir dönemde bulunmamızdan mı kaynaklanır bilemem. Fakat bugün bu soruyu sorduğumda bu algının büyük ölçüde teşkilatın daha çok yurt içi istihbarat ve operasyonlarda kullanılıyor olmasından kaynaklandığını düşünürüm. Bugün ise büyük ölçüde yurt dışı operasyonlar yapan büyük ve etkin bir birim olarak görüyoruz. Dizide de bu tema, yoğun olarak işleniyor. Demek ki, o dönemde ya yanlış bir kurgu yapılmış veya yurt dışı operasyon gücümüz yokmuş.
DAHA TİTİZ OLMAK GEREKİR
Bu tür bir dizinin üstelik de TRT tarafından yapılması öncelikle doğru bir iş olmuştur. Dizinin çok izleniyor olması da bu doğruluğun yansıması şeklinde görülebilir. Ana teması ve ortak hedefi; Türkiye aleyhine çalışan çeşitli yapılanmaların oyununu bozarak ülkeye zarar vermelerinin önüne geçmektir. Günümüzde büyük başarılara imza atan İHA ve SİHA’ların hem içerik oluşturmada değerlendirilmesi hem de operasyonlarda kullanılıyor olması, ülkenin etkin kılınması açısından rasyonel bir hareket noktasıdır. Bununla birlikte neticeye gidilmesi açısından tema olarak diğer operasyon birimleri ile işbirliği içinde hareket edilmesi teşkilat algısına yönelik doğru bir adımdır.Fakat dizinin hem resmi bir kanal adına yapılması hem de teşkilatın zımnen desteği dikkate alındığında birçok konuda daha titiz olmak gerekir. Ülke aleyhine çalışan bir örgütü bu kadar büyütmek, teke indirmek üstelik de örgütten ziyade bir kişinin odağa alınması teşkilat imajını zedeleyebilir. Zira başta şirket denilerek bir masa etrafında güçler gösterilmişti. Bu masanın farklı maşaları aynı anda oyuna dahil edilmeli. Çete başının paketlenip ülkeye getirildiğinde ise malum terörist başı gibi konuşturmak bizce stratejik senaryo hatasıdır, eksik-yanlış bir kurgudur. Diğer taraftan aksiyon sahnelerine yönelik bazı acemilikler de mevcuttur. Mesela; Yunanistan’da Kozani havaalanında lüzumsuz uzatmalar olmuş; ekip bir Türk köyüne sığınmış ve buradan zirai uçakla, üstelik de simülasyon dışında hiç uçak kullanmamış kahramanımızın F16 pilotlarının koruması altındaki kaçış hikayesi gülünç olmuştur. Ekip, aksiyonu uzatmadan havaalanı içinde bir kaçış planı yapabilmeliydi. Başka bir acemilik; birimin bindiği uçağın düşmesi, senaryosunun zayıflığıdır ve tümünün ölü olması fakat yurt içi operasyonlarda aleni boy gösteriyor olmalarıdır.
Bütün Türk dizilerini ilgilendiren başka bir husus ise iki saati aşan uzunlukta olmalarıdır. Bu durum senaryo grubu açısından hem zorlama uzatmalarını mecburi kılıyor hem de sahneleri ağır çekim haline getiriyor. 45-60 dakika arasında dizi izlemeye alışmış küresel izleyiciyi bu mantıkla yakalamak zor görünüyor. Türk dizi sektörü bu temel probleme de bir çözüm üretmeli.
İSTANBUL DAHİL EDİLMELİ
Bir başka husus; dizinin Ankara merkezli çekiliyor oluşudur. Ankara’da çok iyi bir çekim platosu bulunduğu bilgisini biliyoruz fakat bu dizinin uluslararası pazarlara hitap etmesi düşünülüyorsa mekân zenginliği açısından İstanbul mutlaka dahil edilmeli. İkinci bir husus; Teşkilat-ı Mahsusa boyutudur. Yeni kuşaklar açısından MİT’in nev zuhur bir teşkilat olmadığını anlatmak için hikayenin başına, tarihine, köklerine, ocağına bir şekilde dalış yapmak gerektiğidir.
Netice-kelâm; yapılan doğrudur, milletin ufku açısından, ruhunun tazelenmesi cihetinden ve her boyuttan iyileştirerek devam edilmesinde büyük faydalar vardır. Allah, millete ve teşkilata zeval vermesin diyelim.
28 Mayıs 2021 Cuma