Prof. Dr. Ahmet Emre BİLGİLİ
Şehirle ilgili her yazı düşüncesi, bize ilk olarak İbn Haldun’un çok sevdiğim, anlamlı ve derin bulduğum ‘Şehir medeniyetin kabıdır’ sözünü aklıma getirir. Bu sözü merkeze koymadan söylenecek her sözün şehir konusu ile bağlamının zayıf olduğunu düşünürüz. Hatırlamamız bu sebep iledir. Geçen yazımızda ‘tasarımla geleceğe kalmak’ konusunu anlatmıştık. Bu yazıda ise tasarımı da kapsayan ‘şehirler için küratörlük mümkün mü’ sorusunun cevabını aramaya çalıştık.Küratör; köken olarak Latince bir kelimedir. Günümüzdeki anlamı ile küratör; bilimsel bir düzeyde koleksiyonu bilen, tanıyan, koleksiyonda tutulan değerli sanatsal ve bilimsel düzeyde nesnelerin tanımlanması ve belirli bir bilimsel düzen içerisinde düzenlenmesini sağlamaya yetkin kişi rolü kazanmıştır. Daha da daraltırsak; düzenlenen herhangi geçici bir serginin sanatsal yönetmeni olarak anlaşılır hale gelmiştir. Küratör sürekli takip ve yeni bir bakış halindedir. Tarihi, kültürü ve sanatsal gündemi takip eder. Küratör aynı zamanda sanatçı, kurum ve izleyici yapılamasını bir arada tutan bağlayıcı ögedir. Küratör; sanatçılar, teknik ve tasarım ekibi, işletme ve para yönetimi, kültür yöneticileri, pazarlama, reklam ve halkla ilişkiler, imaj yöneticileri, kurumlar ve ilgili diğer disiplinlerin uzmanlarının da içinde yer aldığı profesyonel bir ekibin koordinasyonunu sağlar. Bizi ilgilendiren asıl soru şu; şehirlerimizin yönetilirken küratöre ihtiyacı var mıdır? Valilerimiz ve daha çok belediye başkanlarımız yönetimi icra ederken bu tür anlayışa ve kişiye ihtiyaç duyuyorlar mı? Yeni bir mahalle kurulurken veya şehre yeni bir ek yapılırken bir küratöre ihtiyaç duyabiliriz, daha doğrusu duymalıyız. Özellikle kültürel miras yoğunluğu olan şehirlerimizi ‘yaşarken’ bir küratörün yönetiminde ‘yaşamak’ en doğru olandır. Burada küratörlüğü; şehri yöneten ana birimlerin koordinasyonu veya bu alandaki yaklaşım şeklinde anlamak daha doğru olur. Her tepe yöneticinin yani vali ve belediye başkanının bir/birden çok küratörü olursa bunlar şehrin kültürel miras potansiyelini daha iyi yönetirler, şehir bu tür bir bakış açısı kazanır. Yöneticiler de daha rahat çalışırlar. Burada küratörlüğe daha üst bir bakış açısı rolü vermiş oluyoruz. Böylece şehrin tepe yöneticileri giderek küratör bakış açısını da kazanırlar.
Kanal İstanbul’a küratör
Kanal İstanbul tartışmalarını bir tarafa bırakalım ve proje uygulandığında bir bütün olarak nasıl bir güzellik ortaya çıkabilir ona yoğunlaşalım. İlk olarak bu güzelliğin ortaya çıkabilmesini sağlamak üzere bir üst bakış geliştirebilmek niyetiyle; projenin ‘bir küratöre ihtiyacı var mıdır’ sorusunun cevabını vermeye çalışalım. Bizce son derece önemlidir, çünkü; elinizdeki küresel çapta iddialı bir projedir. Aynı zamanda geçtiği güzergâh hem doğal güzellikler hem de Yarımburgaz mağarası ve Bathonea antik liman şehri gibi kültürel miras üzerindedir. Bunun da ötesinde belki de en önemlisi; bir dünya harikası olan İstanbul Boğazı’nın eşi olacaktır. Dolayısıyla böylesine büyük bir proje için biri baş küratör olmak üzere bir küratörler grubu görev almalıdır. Bu grup, projenin sanatsal ve estetik olabilmesi için başından itibaren gözetmeli ve üretmelidir. Herkes için kreatif bir bakış açısı geliştirici olmalıdır. Proje ihale edilirken bu grubun varlığı ve rolü de dahil edilebilir. Şimdi projeye dünya çapında ünlü bir küratör görevlendirilse ve unvanına da Kanal İstanbul Küratörü dense ne olur? Tüm dikkatler küratör üzerine çevrilir. Konuşmalar, eleştiriler, müzakereler işin estetik tarafına kayar. Bunların da tümü proje için kazanım ortaya çıkarır. İşte size; pozitif bir ortam. Beslenin ihtiyacınız kadar. Belki de ilk olarak ismini tartışmaya açar ve ‘kanal’ ismi yerine daha estetik çağrışımı olan bir isim teklif eder. Yeter ki siz küratörün izinden gitmeyi kabul edin. Dünyaya küratörlükle ilgili yeni de bir yaklaşım kazandırmış oluruz.
28 Şubat 2020 Cuma